Bazen bir insanın kalbi, içinde taşıdığı derin okyanuslara rağmen, karşı kıyıya ulaşamayan dalgalar gibi hisseder. Öyle bir andır ki bu, sevgiyle dolup taşarsınız ama verdiğiniz ellerin boşluğu, yüreğinize bir hançer gibi işler. Çünkü sevgi, sadece vermekten ibaret değildir. Sevgi, ruhu onaran, yüreği tamamlayan, karşılıklı bir bağdır.
Vefa… O eski zamanlardan kalma gibi duran ama bir o kadar da modern hayatın içinde kaybolmuş bir kelime. Vefa, bir kişinin bir diğerine verdiği sözü tutması, bir gözyaşını silerken diğeriyle yarayı sarmasıdır. Ama biz ne yaparız? O vefayı hak etmeyenlere sunar, kalbimizi onların hoyrat ellerine teslim ederiz. Ve sonuç hep aynıdır; kırılmış bir kalp, susmuş bir ruh ve gözlerde hüzün bulutları…
Ey sevginin ve vefanın kıymetini bilmeyen insanlar! Hiç bilmez misiniz, bir insanın içten verdiği sevgi, ne büyük bir armağandır? Bilmez misiniz, o sevgi sizin ruhunuzu yüceltir, sizi insan kılar? Ama ne yazık ki vefasızlık, sevginin şifalı dokusunu bile zehre dönüştürebilir.
Peki, ne yapmalı böyle bir durumda? Vefasızlara kırgınlıklarla dolu bir kitap yazmak mı? Yoksa sevgiyi hak edenlere saklamak mı? Belki de en güzeli şudur: Kalbimizi, onun kıymetini bilenlere açmak ve her seferinde kendi değerimizi hatırlamak. Çünkü gerçek sevgi, önce insanın kendini sevmesiyle başlar.
Sevgi; yalnızca birinin yanında olmak değil, onun yüreğinde bir iz bırakmaktır. Ve vefa; bir iz bırakmakla kalmayıp, o izi yaşatmaktır. Sevgiyi vefayla buluşturabilen yürekler, hayatın anlamını çözer. Çünkü asıl mutluluk, hak eden bir yüreğe sevgiyi emanet etmekte saklıdır
Bir kalbin yükü bazen kelimelere sığmaz. Sessiz çığlıklarla dolu bir boşluk… Ne kadar verirsen ver, hep biraz daha eksildiğini hissetmek. İnsan ne garip bir varlık; sevgisini verirken tükenmeyeceğini sanır. Oysa yanlış ellerde sevgi, kırılgan bir cam gibi çatlar, parçalara ayrılır. Ve işte tam o an, yüreğin en kuytusunda bir acı büyür. Çünkü insanın en derin yarası, kıymetini bilmeyenlere verdiği sevgiden kalır.
Vefa, ne çok şey anlatır aslında! Bir dost eli, sözün tutulduğu bir an, karanlıkta tutulan bir ışık… Ama vefasızlık, bu güzellikleri ayazda bırakır. Bazen öyle insanlar girer ki hayatımıza, sevgiyi yutar, vefayı tüketir. Oysa vefa, sevginin tamamlayıcı parçasıdır. Onsuz sevgi; yönsüz bir rüzgâr, köksüz bir çiçek gibi savrulur.
Peki, neden kıymet bilmeyenlere değer verilir? Belki umuttan… Belki yüreğimizin naif yanından… Çünkü içimizde hep bir inanç vardır; “Bir gün bizi anlarlar, bir gün karşılık verirler,” deriz. Ama vefasızlar bunu bilmez, çünkü onlar sevgiyi yalnızca almayı bilir, vermeyi değil.
Yine de biliniz ki, verdiğiniz sevgi boşuna değildir. Çünkü bir kalbin verdiği her sevgi, aslında o kalbin ne kadar güçlü olduğunun kanıtıdır. Vefa beklemeden sevebilmek, yaralı bir güvercini uçurmak gibidir. Ama unutulmamalıdır: Her kalp, sevgiyi hak etmez. Her yüreğe, içindeki ışığı sunmamalı kişi çünkü hak etmeyenlere verilen her parça, sizi biraz daha eksiltir.
İnsan sevgisi ve vefasıyla bir güneş misalidir. Hak etmeyenlerin karanlığı insanı boğmamalı ...
Vesselam...