Karanlık çöktü bir kez daha, sessizce,
İnsanın içine döküldü karanlığın gölgesi.
Bir savaş başladı, görünmez ve derinden,
Kendi içindeki şeytanla hesaplaşma vaktiydi şimdi.
Şeytan, aldatıcı sözleriyle yaklaşırken,
Fısıldadı kulağına: "Neden direniyorsun?
Kötülüğün yolu kısa, acısız,
Bir anlık zevk, bir ömür boyu huzur."
İnsanın kalbi titredi o an,
Kendi zayıflığını gördü aynalarda,
Kendi gölgeleriyle yüzleşti,
Ama vazgeçmedi ışığa sarılmaktan.
Şeytan güldü alayla,
"Zaten zayıfsın," dedi, "Ne fark eder?
Bir kere düşsen, kim anlar, kim bilir?"
Ama insanın içinde bir başka ses vardı,
Bir bilgelik, bir sabır, bir direnç sesi.
İçindeki ateşi harladı insan,
Bilirdi ki kötülük anlık, geçici,
Ama iyilik sonsuz, kalıcı.
Her kötülük daveti bir sınavdı,
Ve her sınav, insanı daha güçlü kılacaktı.
Şeytan daha da yaklaşarak dedi:
"Bak etrafına, herkes düşüyor.
Senin savaşın anlamsız, bırak kendini."
Ama insanın içindeki savaşçı susmuyordu.
Dedi ki: "Benim zaferim, benim yolumdur,
Kendi içimdeki karanlığı yenmek için varım."
Zaman geçtikçe, şeytan daha da şiddetlendi,
Fakat insan, iradesini bir kalkan gibi kaldırdı.
Her fısıltıya, her yalana bir karşılık verdi,
Doğrularıyla, inancıyla, sarsılmaz bir dağ gibi durdu.
Bir gece, en karanlık anında savaşın,
Şeytan tüm gücüyle saldırdı,
İnsanın tüm zaaflarını yüzüne vurdu.
Ama insanın içindeki ışık,
En derin karanlıklarda bile sönmedi.
Sonunda şeytan yoruldu,
Bir adım geri çekildi ve dedi ki:
"Seninle işim bitti, sen kazandın."
Ve o an, insan yalnızca şeytanı değil,
Kendi korkularını, zayıflıklarını da alt etmişti.
Artık biliyordu,
Karanlık ne kadar derin olsa da,
İçindeki ışık hep var olacaktı.
Ve şeytanın fısıltıları,
Sadece boş bir yankıydı karanlıkta.
İnsanın zaferi, sessiz bir çığlıktı içinden,
Kötülükle savaşıp kazanan herkes gibi.
Şimdi o, kendi yolunu çizen bir bilgeydi,
Ve şeytan, sonsuza dek o karanlık köşede,
Kendi hilelerinin içinde kaybolmuştu.