Bir zamanlar, özgürce gülüp oynayan çocuklar vardı. Bir zamanlar, umutla dolu bakışlarla bakılan bir toprak vardı. Fakat o toprak, zamanla yıkıldı. Zindanlara, gözyaşlarına, hapis duvarlarına dönüştü. Esad’ın zulmüyle şekillenen bu topraklarda, onurlu bir nefes almak bile suç sayıldı.
Suriye'nin zindanlarında zaman, geçmek bilmeyen bir cehennem gibi akıyor. Geceleri, o karanlık hücrelerin derinliklerinde, vücutlar acı çekiyor ama ruhlar daha büyük bir ızdırapla yanıyor. Feryatlar, duvarlardan geri dönüp bir başka hapishaneye, bir başka zalime doğru yol alıyor. Her bir çığlık, zalimlerin kulaklarına ulaşırken, insanlık bir adım daha geri çekiliyor.
O zindanlarda, insanlar yalnızca bedenleriyle değil, her bir umut kırıntısıyla da hapsediliyor. Umut, zamanla silinmiş bir resim gibi soluyor duvarların üzerinde. Her an bir can kaybı, her an bir acı daha. Ama en derin yara, bir insanın yüreğini kıran, ona tüm insanlık onurunu unutturan zulümde saklı.
Bir zamanlar sevdikleriyle gülen, bir zamanlar özgürlüğü için mücadele eden insanlar, şimdi gözlerini açtıklarında cehennemle karşılaşıyor. Ama onların öyküsü sadece bir acı değil; aynı zamanda bir direnişin, bir inancın ve bir gün gelip özgürlüğün doğacağına dair umudun öyküsüdür. Suriye zindanlarındaki insanlar, en karanlık anlarında bile "yarın" diye fısıldar.
Zalimler, onlar için her türlü işkenceyi yapar, ama unuturlar bir şeyi: zulüm asla abat olamaz. Zulüm, her zaman bir gün çöker, çünkü zalimler her zaman bir gün kendi cezasını bulur. İşte o zaman, her bir acı bir çiçek gibi yeşerir, her bir gözyaşı bir umut sunar.
Ve bir gün, o zindanlar yıkılacak. Karanlık, aydınlıkla değişecek. Özgürlük, bir sabahın ilk ışıkları gibi yavaşça girecek o soğuk hücrelere. O zaman, zindanlarda kırılan bedenler değil, zalimlerin ruhları kırılacak. O zaman, yıllarca sesini duymadığımız o feryatlar, birer direnişin yankısı olacak. Suriye halkının haykırışı, tüm dünyaya duyulacak ve her bir umut, zalimlerin sonuna doğru bir adım daha atacak. Suriye’nin acı dolu toprakları, insanlığın özgürlük mücadelesinin en yüksek sesle yankılandığı yer olacak. Ve bir gün, o topraklarda herkesin rüyasında, özgürlüğün soluk aldığı bir sabah doğacak.