‘’Sevdasını Taşımayacağın Fikrin Kavgasına girmeyeceksin ‘’der büyüklerimiz. Peki Sevda nedir? Sevda kimisine göre inançtır. Kimisine göre davadır. Kimisine göre aile ve candır…
Sevda: Hz İbrahim’in ataşe atılırken kalbinden zerre şüphe olmamasıdır. Sevda: Hz Yusuf’un koyuya atarken sabırla orda Allah cc şükretmesidir. Ve koyudan sabırla çıkıp Mısıra Sultan olmasıdır. Sultan olup kardeşlerini hasretle kucaklaması , babasın ona olan Aşkıdır. Sevda :Hz Eyüp (as) yarasında düşen kurtları alıp yaraya bırakarak ya Rabbi sana şükürle olsun demesidir…
Sevda : Hira Dağında ‘’Oku’’ diyen sesi duyup o sesi dünyaya yaymak için koşanların Hz Muhammed (sav) yüzünü görüp ona aşık olanlarındır.
Sevda kimisine ise davadır… Evet dava adamı diyorum. Onlar belli bir mekana , beli şartlara bağlı değiller. Onlar için her yer davanın geleceğidir . Konuştukları her insan , davayı daha fazla yayabilecekleri bir araç düşünüp umut sayarlar. Dava adamları kulluğu en zirvede yaşarlar. Onlar kendileri için değil kardeşleri için yaşarlar. Bir kişiyi daha davaya katmak isterler ve sürekli etraflarında dönüp dolaşırlar . Umutları gönüllerinde olduğu sürece onları ölümden başka bir şey yıldırmayacaklarına inanırlar. Onlar zaferden değil seferden sorumlu bilinciyle hareket ederler . yaptıkları bir yanlış onları bu yüzden yıldırmaz daha da güçlendirir. Sürekli gönüller kazanarak ilerler.
Yok mu? Örnek aldığımız bir dava adamı yada yok mu? Bir davaya sarıldığımız
Tabiki herkesin sevdiği saygı duyduğu biri vardır. Davasına hayallerine aşık olduğumuz biri vardır. Onun davasına omuz verir onu anlatmaya onu yaşamaya başlar her daim onla oluruz.
Bizler bundan tam 8 yıl önce 25 Mart 2009 da davasına hayallerine aşık olduğumuz o büyük insanı kaybettik. Evet onun sevdası din ve memleket davasıydı. Hani der bazıları ondan ne köy olur nede kasaba yaşasaydı bile bir şey olmazdı. Doğru söylüyorlar onda olsa olsa Memleket olurdu …
Bizler ezelden gelen ve ebede giden mübarek bir davanın hizmetkarlarıyız .
Bizler sağ olduğumuz müddetçe hep onu anlatacağız onu yaşayacağız onu unutturursak dilimiz gönlümüz korusun. Biliyorsunuz ki bedenler ölür ama fikirler hep yaşarlar…
Yazımızı şu büyük dava insanlarının sözüyle bitirmek istiyorum
Zor bir yolda yürümek mecburiyetinde olan insanlar, yolda yürümeye başlamadan önce , gönüllerinde ve zihinlerinde yürümek ve yol almak zorundadırlar . Evvela , bu yolu ben nasıl aşarım ? Korkusundan kurtularak yola çıktıklarında görürler ki , yol zorda olsa bir müddet sonra aşılmış yürünmüş ve hedeflenen yere gidilmiştir. İşte o zaman ,insanların yüreklerinde, aslında yolun zannedildiği kadar zahmetli olmadığına ve bütün sıkıntılı yolların aşılabileceğine dair bir iman doğar ….
Rabbim bizleri böyle mübarek davalar için koşanlardan eylesin …