Kenan GÜL

Tarih: 08.05.2025 16:46

Şeriatsız Adalet Olmaz Beşeri Sistemlerin Çöküşü ve İlahi Nizamın Dirilişi

Facebook Twitter Linked-in

Bugün dünya, insan aklının ürünü olan beşerî sistemlerin doğurduğu adaletsizliklerle sarsılmaktadır. İnsan eliyle yapılan yasalar, ne zulmü engelleyebilmiş ne de hakkaniyeti tesis edebilmiştir. Cezaevleri mahkûm doluyken, adliye koridorları mazlumlarla dolup taşmakta; yönetimler ise güçlülerin çıkarına göre şekillenmektedir. Oysa Allah Azze ve Celle, kullarına yalnızca ibadeti değil, hayatın her alanına hitap eden bir nizam da göndermiştir. Bu ilahi nizamın adı şeriattır.

“Artık sana da, emrimizle bir şeriat tayin ettik. Sen ona uy, bilmeyenlerin heveslerine uyma.” (Câsiye, 18)

Bu ayet açıkça göstermektedir ki, Allah Resûlü’ne indirilen din yalnızca manevî bir yöneliş değil, aynı zamanda hayatı kuşatan bir hüküm sistemidir. Şeriat, sadece ceza hükümleriyle değil; ahlak, ticaret, aile, miras, siyaset ve adalet gibi birçok alanda insan fıtratına uygun kurallar getirir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:

“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (Mâide, 44)

Bu uyarı yalnızca geçmiş kavimlere değil, bugünün toplumlarına da yöneliktir. Allah’ın hükmünü bir kenara itip beşerî kanunlara sarılanlar, adaleti değil keyfî düzenleri tercih etmiş olurlar.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Sizden önceki topluluklar şu sebeple helak oldu: İçlerinden biri hırsızlık yapınca onu bırakırlar, zayıf biri hırsızlık yapınca ona ceza verirlerdi. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma da hırsızlık yapsaydı onun da elini keserdim.” (Buhârî, Hudûd, 11; Müslim, Hudûd, 8)

Bu hadis, İslam’da adaletin ne kadar köklü ve eşitlikçi olduğunu ortaya koymaktadır. Şeriatta adalet, kişinin statüsüne, zenginliğine veya kimliğine göre değişmez. Oysa günümüzde beşerî hukuk sistemlerinde, güçlüler adaletten kolayca sıyrılabilirken yoksul ve sahipsiz olanlar en ağır cezalara çarptırılabilmektedir.

Beşerî sistemler; insan aklına, çıkarlarına ve çoğu zaman ideolojik saplantılara dayanır. Bu düzenlerde “güçlü haklıdır” anlayışı egemenken, Allah’ın hükmünde “haklı güçlüdür.” Çünkü Allah adildir. Kur’ân-ı Kerîm şöyle bildirir:

“Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl, 90)

Bugün cezaevleri tıka basa doludur. Çünkü insanlar Allah’ın hükmünü terk etmiş, onun yerine nefsanî arzulara ve beşerî sistemlere yönelmiştir. Modern hukuk sistemlerinin adaleti sağlayamadığı her yerde ya baskı vardır ya da kaos. Rabbimiz, dininden uzaklaşan toplumların düşeceği hali şöyle haber verir:

“Kim benim zikrimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim vardır.” (Tâhâ, 124)

Bir âlimin ifadesiyle “Yüzyıllardır âlimler ve salih insanlar toplumun merkezinden uzaklaştırıldı. Allah’ın hudutları sadece kitaplarda kaldı. Fakat artık bu kavramlar yeniden canlanmalı; şeriat, toplumun hayatına yön vermelidir.”

Gelin, Allah’ın dini olan şeriattan korkmayalım. Onu toplumun merkezine yerleştirmekten çekinmeyelim. Tüm yöneticilere çağrımızdır: Allah’ın şeriatını toplumlara adaletle uygulamaya gayret edin. Göreceksiniz ki Allah’ın hükümleri hâkim olduğunda suç oranları düşecek, insanlar huzura kavuşacaktır. Bu mücadeleyi birlikte verecek, hem dünyada hem ahirette kurtuluşa ereceğiz.

Unutmayalım  Şeriat, sadece bir inanç sistemi değil; bir hayat nizamıdır. Kur’an’la gelen bu ilahî sistem; insanı koruyan, aileyi muhafaza eden, toplumu ıslah eden, zulmü ortadan kaldıran ve adaleti yeryüzüne yerleştiren bir yoldur. Şeriatı hayatımızın dışına itmeye devam ettiğimiz sürece ne adalet sağlanacak ne de gerçek huzur gelecektir. Çünkü Allah’ın hükmü olmadan adalet olmaz; adalet olmadan da insanlık ayakta kalamaz.

Şeriatsız Beldelerin Ortak Sorunu: Kan, Gözyaşı ve Adaletsizlik

Bugün şeriatın uygulanmadığı İslam beldelerine baktığımızda, Afrika’dan Orta Doğu’ya kadar uzanan coğrafyada kan, gözyaşı ve adaletsizlik hüküm sürmektedir. Beşerî sistemlerin hâkim olduğu bu bölgelerde insanlar zulme uğramakta, hakları gasp edilmekte ve yöneticiler adaleti değil, kendi menfaatlerini gözetmektedir. Özellikle hukuk alanında, İslam beldelerindeki pek çok liderin adalet anlayışı; kendi ailesini, kabilesini veya aşiretini koruma üzerine kuruludur. Bu ise, Allah’ın indirdiği adil hükümler yerine insanların hevâsına göre şekillenen kanunların tercih edilmesinin doğal bir sonucudur.

Oysa bu adaletsizlikten kurtulmanın yegâne yolu, Allah’ın dini olan şeriata dönmektir. Şeriat uygulandığında makamlar liyakate göre dağıtılır; torpil, kayırma ve zulüm ortadan kalkar. Bu ilahî nizama göre hareket edildiğinde, bugün güç ve nüfuzla makamları işgal eden pek çok kişi o koltuklarda yer bulamayacaktır. Çünkü Allah’ın hükmü yalnızca adalet üzerine kuruludur; kişi, zümre ya da çıkar gözetmez.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —