Son yıllarda Türkiye’nin savunma sanayisinde attığı adımlar, küresel dengeleri sarsan bir etkiye sahip olmaya başladı. Uzun yıllar dışa bağımlı bir politika izleyen Türkiye, artık yerli ve milli projeleriyle bölgesel bir süper güç hâline gelmiş durumda. Bu yükseliş, özellikle Batı’nın ve İsrail’in çıkarlarını tehdit eden bir gelişme olarak algılanıyor. Türkiye’nin bağımsız politikaları ve askeri gücünü artırması, küresel düzeni yeniden şekillendiren bir unsur hâline geldi.
İsrail’in Çöküşe Giden Süreci
7 Ekim’de başlayan süreç, İsrail için tam anlamıyla bir dönüm noktası oldu. İlk kez bu denli ağır kayıplar veren İsrail, askeri anlamda büyük bir sarsıntı yaşadı. Üstelik bu süreçte Mossad’ın prestiji yerle bir olurken, içeriden büyük güvenlik açıkları verildi. İsrail’de yaşanan bu çöküşün yankıları sadece Tel Aviv ile sınırlı kalmadı; küresel düzeyde Yahudi lobisinin de zayıflamasına sebep oldu.
Özellikle Amerika ve Batı’daki müttefikleri, İsrail’in eskisi gibi “yenilmez” bir güç olmadığını kabullenmek zorunda kaldı. Bu, hem Yahudi lobisinin küresel anlamda etkisini yitirmesi hem de Ortadoğu’daki dengelerin tamamen değişmesi anlamına geliyor. Türkiye’nin bu süreçteki diplomatik ve askeri hamleleri, bölgedeki yeni düzenin temel taşlarını oluşturuyor.
Türkiye’yi Durdurma Çabaları ve Batı’nın Çıkmazı
Türkiye’nin artan gücü karşısında Batı dünyası paniğe kapılmış durumda. Özellikle savunma sanayisinde elde edilen başarılar, Türkiye’nin bölgesel bir süper güç olmasını hızlandırdı. Ancak bu durum, başta ABD ve Avrupa olmak üzere Batı’nın çıkarları ile ters düşüyor. Amerikan Girişim Enstitüsü’nden Michael Rubin’in Yunanistan’a “uçak gemisi katili” füzeler verilmesi gerektiğini söylemesi, bu paniğin en net göstergelerinden biri. Bu söylemler, açıkça Türkiye’nin deniz gücünü baltalamaya yönelik bir planın parçasıdır.
Ancak Batı’nın unuttuğu bir şey var: Türkiye artık eski Türkiye değil! 20 yıl önce dışa bağımlı olan savunma sanayisi, bugün İHA’lar, SİHA’lar, milli savaş gemileri ve yerli füze sistemleriyle dünyada adından söz ettiriyor.
Batı’nın asıl korkusu, Türkiye’nin sadece askeri olarak değil, ekonomik ve diplomatik anlamda da güç kazanmasıdır. Son yıllarda Türkiye’nin Afrika, Asya ve Ortadoğu’daki etkisi gözle görülür şekilde arttı. Ülkeler artık Türkiye’yi stratejik bir ortak olarak görmeye başladı. Bunun en büyük nedeni, Türkiye’nin bağımsız ve milli bir politika izlemesidir.
Türkiye ve Ortadoğu’nun Yeni Geleceği
Batı’nın ve İsrail’in planlarına karşı Türkiye, bölgedeki mazlum halkların umudu olmaya devam ediyor. Filistin meselesinde gösterilen kararlı duruş, sadece diplomatik bir hamle değil, aynı zamanda küresel emperyalizme karşı bir meydan okumadır.
İsrail’in “Büyük İsrail” hayali artık suya düşmüştür. Türkiye’nin bölgesel politikaları, Batı’nın Ortadoğu’daki hâkimiyetine karşı yeni bir denge oluşturuyor. Artık dünya, Batı’nın tek taraflı yönlendirdiği bir düzeni değil, çok kutuplu bir yapıyı konuşuyor. Bu yeni düzende Türkiye, güçlü ve bağımsız bir aktör olarak ön plana çıkmaya devam edecektir.
Küresel güçlerin her türlü baskı ve engelleme çabalarına rağmen Türkiye’nin yükselişi durdurulamaz. Bölgedeki yeni denge, Türkiye’nin inşa ettiği güçlü bir gelecek üzerine kurulu olacak!