İrfan GÜLAÇAR


Ne Umduk Neler Bulduk

Ne Umduk Neler Bulduk


2020 yıllında çok güzel şeylerin olacağını tahmin eden bizler, “Ne Umduk Neler Bulduk?” diyeceğimiz bir yıl oldu. 

Önce Türkiye'nin Suriye'ye girmesi, sonra Elazığ depremiyle sarsıldık, can evimizden vurulduk... 

Daha gözümüzün yaşı kurumadan Bahçesaray’dan beyaz deprem, ‘’çığ’’ haberleri geldi. Gerçekten de göz gözü görmez o tipinin içinde, canla başla gerçekleşen kurtarma çalışmalarına, canhıraş bir koşuşturmaya tanık olduk. 

Hemen akabinde Çin’de patlak vererek, dalga dalga genişleyen, tüm dünyayı etkisi altına alan, her geçen gün etkisini gösteren korona virüsü haberleri gelmeye başladı. Ve her geçen gün hızla yayılmaya devam eden, ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 Dünya genelinde yaklaşık 2 Milyon kişiye bulaştı. Yüzbinler bu salgında hayatlarını kaybetti. Ve her geçen gün hem vaka sayısı hem de hayatlarını kaybedenlerin sayısı artmaya devam ediyor.  

Derken yine Van, yine acı ve göz yaşı, Başkale depremiyle yüreğimiz yine sarsıldı, enkaz ve enkazın altındaki canları kurtarmak için tüm ülke seferber oldu. 

Sabiha Gökçen havalimanından gelen acı haber, parçalanan uçakta ve yine gözyaşı, yine kan revan içinde kalışımız

Allah, milletimizi her türlü kazadan, beladan, felaketten korusun. İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden, karada ve denizde düzen bozuldu. Böylece biz dünyanın dengesini bozdukça, bozulan ahenk karşımıza afetler olarak çıkıyor, yiyeceklerden uzaklaşmamız ve modern yaşam stresi bizi insanlıktan uzaklaştırıyor. Yarasadan insana hızla geçen ve adeta kıyamet alameti gibi dalga dalga genişleyen bir tehdidin altındayız. Allah yardımcımız olsun...

Böyle zamanlarda toplumca kenetlenmemiz gerekiyor. Siyasal görüş farklılığı, mesafeler, uzaklıklar, yakınlıklar mesele olamamalı, hemşerilik veya akrabalık halkasının ötesine çıkabilmeliyiz. 

Neticede aynı depremde sarsılıyoruz, aynı çığın altında kalıyoruz, aynı uçakta uçuyoruz, aynı salgınla mücadele ediyoruz. Şunu anladım ki makam, mevki, zengin, fakir ayırt etmeden, asıl şimdi hepimiz aynı gemideyiz. 

Afet anlarında, tüm kültürel, etnik, inanç, dil, renk giysilerimizden sıyrılarak, insanlığımızla burun buruna geliyoruz.  Ama bu kişisellikte öyle çok benziyoruz ki birbirimize. Ağzından kan gelen her insanın, insiyaki olarak elinin tersiyle kanı silmesi kadar, birbirine yaklaşan sevinçler kadar, yaslarda da bizi millet yapan bir usare vardır.