Kenan GÜL


Köprüden Önce Son Çıkış

Aksi halde tarih, barışa sırt çevirenleri de, çözüm için elini taşın altına koyanları da unutmayacaktır.


Türkiye, kırk yılı aşkın süredir devam eden ve binlerce insanın hayatına mal olan bir süreci nihayet bitirme noktasına getirmişken, bazı kesimlerin anlamsız bir inat uğruna bu tarihi fırsatı elinin tersiyle itmesi düşündürücü. PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili gelişmeler, devletin attığı büyük adımlar ve sürecin gidişatı, artık çözümün kapıda olduğunu gösteriyor.

Bu sürecin en önemli kırılma noktalarından biri, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı çıkış oldu. Normal şartlarda milliyetçi refleksleri ağır basan bir siyasi figür olarak bilinen Bahçeli, çözüm sürecine dair kapıyı açık tutan ve Öcalan’ın adımlarına karşı sert bir retorik geliştirmek yerine, yapıcı bir yaklaşım sergileyen bir tutum benimsedi. Bu, devletin Kürt meselesinde yeni bir stratejiye yöneldiğini gösteren önemli bir sinyaldi.

Öcalan’ın, PKK’nın tüm unsurlarıyla silah bırakması gerektiğini açıkça ifade etmesi de, aslında örgüt içerisinde yeni bir kırılmaya yol açtı. Ancak DEM Partisi’nin bazı yöneticileri, sürecin doğrudan parçası olmaktan kaçınıyor. Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları’nın özellikle YPG’yi sürecin dışında tutma çabaları, çözümün önündeki en büyük engellerden biri haline geldi. Oysa devlet de, halk da biliyor ki PKK ve YPG birbirinden ayrı düşünülemez.

YPG Şam ile Anlaştı, Peki DEM Ne Yapacak?

Bu süreçte dikkate değer bir gelişme de, YPG’nin Suriye yönetimiyle yaptığı mutabakat oldu. 6 Mart’ta Mazlum Kobani, ABD’ye ait bir helikoptere bindirilerek Şam’a götürüldü ve burada Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile kameraların karşısına geçti. Sonuç? YPG, Suriye yönetimine entegre olmayı kabul etti. Yani YPG, silah bırakma sürecine girdi.

Ancak burada asıl soru şu: YPG bile Şam yönetimiyle bir anlaşmaya giderken, Türkiye’de DEM Partisi neden hâlâ direniyor? Eğer YPG’nin Türkiye ile doğrudan bir ilgisi yoksa, bu gelişmenin DEM’i neden bu kadar rahatsız ettiğini açıklamak gerekiyor. DEM yönetimi, PKK’nın silah bırakmasını olumlu karşılıyor gibi görünse de, YPG’yi bu sürecin dışında tutmaya çalışarak süreci karmaşık hale getiriyor.

Kürtler Üzerinden Sosyalist Deneyler Başarısız Oldu

Bu noktada DEM’in ideolojik tutumunu da masaya yatırmak gerekiyor. Yıllardır Marksist ve Leninist politikalar üzerine inşa edilmeye çalışılan bir Kürt siyaseti var. Oysa Kürt halkı da, tıpkı Anadolu’nun diğer halkları gibi, İslam ile yoğrulmuş bir topluluktur. Bugün DEM yönetimi, Kürt gençlerini sosyalizm, LGBT ideolojisi ve batıdan ithal sol söylemlerle şekillendirmeye çalışıyor. Ancak bu yaklaşım, Anadolu’nun sosyolojik gerçekleriyle bağdaşmıyor.

Aynı hata Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında da yapıldı. İnsanlara zorla laiklik dayatıldı, ardından Kemalizm ile terbiye edilmeye çalışıldılar. Ama sonuçta ne oldu? Ne idamlarla, ne zindanlarla halkın inançları değiştirilebildi. Bugün de benzer bir dayatma, DEM yönetimi tarafından Kürt halkına uygulanıyor. Ancak unutulan bir şey var: Kürtler de, Türkler de İslam’dan vazgeçmedi ve vazgeçmeyecek.

Emperyalizmin Oyuncağı Olmamak

Ortadoğu’da büyük güçlerin oyunları bitmez. Yıllardır bölgede çatışmaları körükleyen emperyalist güçler, günü geldiğinde kendilerine hizmet edenleri bir kenara atar. Bugün ABD, Mazlum Kobani’yi Şam’a götürüp bir anlaşma imzalattırıyorsa, bunun arkasındaki dinamiği iyi analiz etmek gerekir. Büyük güçler, ne zaman işlerine gelirse o zaman destek verir ve ne zaman çıkarlarına ters düşerse o zaman sahadan çekilirler.

Bu nedenle DEM’in, süreci sabote etmek yerine gerçekçi bir yol haritası belirlemesi gerekiyor. Bugün Türkiye’de yaşayan Kürtler ve Türkler, tarih boyunca birbirleriyle akrabalık bağları kurmuş, aynı kaderi paylaşmış halklardır. Bu halkların birbiriyle çatışmasını isteyenlerin kimler olduğu çok açıktır. DEM, bu oyunun parçası olmaktan vazgeçmelidir.

Son Şans: Köprüden Önce Son Çıkış

Türkiye, bu meselenin kapanmasını istiyor. Artık ötekileştirme siyasetinin sona ermesi, Kürtlerin ve Türklerin aynı bayrak altında, müslümanca bir hayat sürmesi için adımların atılması gerekiyor. Bugün, barış için atılan el, geri çevrilmemelidir. DEM yönetimi, köprüden önce son çıkışı kaçırmak üzere olduğunu fark etmeli ve bu fırsatı değerlendirmelidir.

Aksi halde tarih, barışa sırt çevirenleri de, çözüm için elini taşın altına koyanları da unutmayacaktır.