Rabia GENÇAY BEZİR


Kalpten Gelen Bir Dua. Gönülden Gelen Bir Paylaşım!..

Bu Ramazan, içimizde ne varsa arınsın. Kinler, nefretler, kırgınlıklar bir bir erisin. Kalplerimiz tertemiz olsun, dualarımız gökyüzüne ulaşsın.


Bazı aylar, sadece takvim yapraklarından ibaret değildir. Bazı zamanlar, insan ruhunun derinliklerine dokunan, geçmişle yüzleştiren, geleceğe daha umutla bakmamızı sağlayan özel bir anlam taşır. İşte Ramazan, böyle bir aydır. Yalnızca aç kalmanın değil, asıl aç olan ruhlarımızı doyurmanın, nefsimizi terbiye etmenin ve kalplerimizi iyiliğe açmanın ayıdır.

Oruç, yalnızca bedeni bir süreliğine gıdadan uzak tutmak değildir. Asıl oruç, kalbin kötü düşüncelerden, dilin incitici sözlerden, gözlerin haramdan, kulakların dedikodudan, ellerin zulümden arınmasıdır. İnsan, sadece midesiyle değil, ruhuyla da aç kalır bazen. Sevgiye, anlayışa, affa, paylaşmaya muhtaç kalır. Ramazan işte tam da bunun ilacıdır. Aç kaldıkça anlarız, neyin eksik olduğunu. Suya hasret kaldıkça, o bir damlanın kıymetini fark ederiz. Yemeğe uzanamayan ellerimiz, her lokmanın aslında ne büyük bir nimet olduğunu hatırlatır bize.

Ve en önemlisi, başkasının halini anlamaya başlarız. Karnı aç bir çocuğun, ekmeğe uzanırken titreyen ellerini, bir annenin evlatlarını doyuramayışının acısını, kimsesizlerin yalnızlığını, yetimlerin bir baş okşayışına duyduğu özlemi... Oruç, işte tam da bu yüzden kıymetlidir. Açlık, sadece bedenimizi değil, ruhumuzu da olgunlaştırır.

İftar vakti geldiğinde, ezanın sesiyle orucumuzu açarken aslında bir teşekkür ederiz. Önümüzdeki bir tabak yemeğe değil, o tabakta saklı olan Rahmet’e şükrederiz. Sadece suyu içmez, onunla beraber Allah’ın merhametini içimize çekeriz. Ve belki de en önemlisi, paylaşmanın tadına varırız. Sofralarımıza aç olanı davet ederiz, yalnız olanın yanına otururuz, mazluma bir lokma da biz uzatırız. Çünkü paylaşmak, orucun ruhudur.

Ramazan, aynı zamanda bir affetme ve bağışlanma ayıdır. Geçmişte kırdığımız kalpler bir bir hatırımıza gelir. Dualarımıza bir başka insanın adını ekleriz. "Allah’ım, ben affettim, sen de beni affet" diye niyaz ederiz. Zira biliriz ki, bir insanı affetmek, aslında ruhumuzu özgür bırakmaktır.

Ve teravihler… Geceye sinmiş bir huzurun içinde, secdeye kapanan alınlar, dualarla titreyen diller… Kalbin içten içe arındığı, gözlerin yaşlarla yıkandığı vakitlerdir. Her rekatta, günahlarımızın affolunmasını dileriz. Her secdede, içimizde saklı kalmış yükleri Allah’a teslim ederiz. Çünkü biliriz ki, O’na dökülen gözyaşları, birer arınmadır.

Ve Kadir Gecesi… Bin aydan daha hayırlı olan o gecede, bir dua yükselir gökyüzüne: "Allah’ım, bizi affet, kalbimizi arındır, yolumuzu aydınlat." O gece, her dua kabul edilir, her gönül huzur bulur.

Ramazan, bir ay gibi görünse de, aslında bir hayat dersidir. Nefsinle mücadeleyi öğretir. Sabretmeyi, şükretmeyi, affetmeyi, paylaşmayı, sevmeyi öğretir.

Ve belki de Ramazan’ın bize verdiği en güzel hediye, sevgidir. Sevgiyi unutan kalplerimize yeniden hatırlatır. Allah’ı sevmeyi, insanı sevmeyi, hayatı sevmeyi… Çünkü sevgi olmadan yapılan hiçbir ibadet, ruhumuza dokunmaz.

Bu Ramazan, içimizde ne varsa arınsın. Kinler, nefretler, kırgınlıklar bir bir erisin. Kalplerimiz tertemiz olsun, dualarımız gökyüzüne ulaşsın. Çünkü Ramazan, en çok da kalpten edilen duaların ve gönülden yapılan iyiliklerin ayıdır.