Rabia GENÇAY BEZİR


Kadınların Görünmez Zaferi

Kadınlar gününüz bilinsin hemcinslerim!...


Kadın, doğduğu andan itibaren bir kimlik yüklenir. "Kız çocuğu" olarak başlar bu yolculuk, sonra "abla", "anne", "eş", "çalışan", "ev hanımı" ve daha nice rollerle devam eder. Her biri, omzuna yeni bir sorumluluk olarak biner. Kimi zaman bir gülümsemenin ardına saklar yorgunluğunu, kimi zaman gecenin sessizliğinde gözyaşlarıyla konuşur. Ama hep ayakta kalır, çünkü kadının savaşı, sadece kendisi için değil; yetiştirdiği çocuk, kurduğu yuva, omuz verdiği toplum içindir.

Gecenin en karanlık saatinde uyanır kadın. Belki bir bebeğin ağlamasına, belki yarım kalan bir işe, belki de kendi içine attığı dertlerine… Yine de kalkar. Gün doğmadan sofralar kurar, çocukları giydirir, eşinin hazırlığını yapar, işine yetişir ya da evini düzenler. Dışarıda çalışıyorsa iş yerinde bir savaş verir; eşitlik için, emeğinin hakkı için, sırf kadın olduğu için görmezden gelinmemek adına… Evde çalışıyorsa daha görünmez bir savaş verir; emeği "görev" sayıldığı için takdir edilmez, yaptığı her şey olağan kabul edilir. Ama o, tüm bunları kimseye minnet etmeden yapar.

Bir yanda "iyi bir eş ol" öğüdüyle büyütülürken, diğer yanda kendi benliğini koruma mücadelesi verir kadın. Çünkü bilir, fedakârlıkla tükenmişlik arasındaki sınır inceciktir. Severken kaybolmamak, verirken tüketilmemek, varlığını ispat etmeye çalışırken yıpranmamak için bir denge kurmak zorundadır. Ama bu denge çoğu zaman bozulur; çünkü kadın hep veren taraftadır, alan değil.

Ve bir gün aynaya bakar kadın. Yorgun gözleri, ellerindeki çizgiler, omzundaki yükler konuşur onunla. "Ben kimim?" diye sorar. "Bunca kimliğin içinde kendimden ne kaldı?" İşte o an, en büyük mücadelesini verir; kendini unutmamak için, kendi sesini susturmamak için. Çünkü bilir ki, o sesi duymazsa, kendisi de kaybolup gidecektir.

Ve belki de en acısı budur…
Kimse anlamaz kadınların sessiz çığlıklarını. Kimse görmez gözyaşlarını, duymaz içindeki fırtınaları. O hep güçlü olmak zorundadır, hep ayakta. Ama güç dediğin şey bazen sadece "mecburiyet"tir. Bazen içi çoktan kırılmış bir kalbin, dışarıdan dimdik durmaya çalışmasıdır.

Ama artık değişiyor dünya…
Kadın, sadece fedakâr olduğu için değil, sadece anne olduğu için değil…
Öylece olduğu gibi, sadece “kadın” olduğu için de değer görecek.
Yorgun omuzlarına uzanan eller olacak. “Hadi sen de dinlen biraz.” diyen sesler çoğalacak.
Ve bir gün… Bir gün kadın, sadece kendisi olduğu için de mutlu olabilecek.

Çünkü o gün, kadınların mücadelesi değil, zaferi konuşulacak. Ve bu dünya, ancak o zaman gerçekten güzel bir yer olacak.

Kadınlar gününüz bilinsin hemcinslerim!...

Uğur Kayıkçı
7.03.2025 17:28:41
Güzel bir yazı olmuş... kaleminize sağlık...