Elif NİSA


İslamofobi Değil Bu!

İslamofobi Değil Bu!


“Selam kardeşim.”

Hatırladınız mı bu cümleyi? Yeni Zelanda cami saldırısındaki ilk şehidin, terörist katilin kamerasına yansıyan hoşgörüsüydü bu cümle. Ne o caninin içindeki kin ve nefretin ölçüsünden, ne de hayatının namlusunun ucunda olduğundan habersiz...

O günkü vahşet görüntüleri, yüzyılların biriktirdiği kin ve nefreti özetleyen sahneydi!

Senelerdir dünyanın dört bir yanından İslam karşıtı sesler artarak yükseliyor. Geride bıraktığımız hafta Almanya'nın başkenti Berlin'de tam da namaz vaktinde arama yapan 150 kişilik polis ekibi Mevlâna Camii’ne ayakkabılarıyla girdi.

Fransa’da ise Macron’un başını çektiği İslam düşmanlığı ülke geneline yayılıyor. İslami bazı dernek ve kuruluşlar kapatıldı, Hz. Muhammed(as)’a hakaret içeren ve Müslümanları rahatsız eden karikatürler binaların meydanlara bakan cephelerine yansıtıldı. Ayrıca okullarda derslerde de gösterileceği açıklandı.

Kendince Avrupa’daki İslamofobik siyasetin liderliğine oynayan Macron, dozunu sürekli artıran ırkçı politikaları ile Fransız toplumunun %8’ini oluşturan Müslümanların dinine devlet eliyle hakaret etmeye devam ediyor.

Kur’an’ın Tevbe Suresi’nde, “Andolsun, içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Size çok düşkündür” ifadeleriyle tarif ettiği Peygamber(asm)’a yapılan hakaret bizim kalbimizi incitir. Biliyorlar bunu, bilinçli, amaçlı ve kasıtlı olarak sinir uçlarımızla oynuyor, nefsimizi harekete geçirmeye çalışıyorlar.

Irkçı paylaşımlarıyla tepki toplayan Hollanda'da aşırı sağcı Özgürlük Partisi'nin Başkanı Geert Wilders ise skandal bir paylaşıma imza attı. Daha önce, ülkedeki camileri kapatmak ve Kur'an'ı yasaklamak istediğini, 15 Temmuz işgal girişiminin başarısız olmasına üzüldüğünü açıklayan Wilders, son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın resmedildiği aşağılık bir karikatürü paylaşıp 'terörist' notunu düştü.

İslam karşıtlığını her seferde dile getiren, sık sık Türkiye'yi hedef alan Faşist Wilders şunları da söylüyordu:

“Şimdi yapılmalıdır: Türkiye'yi NATO'dan kovmak, Türkiye Büyükelçisini kovmak, Türkiye ile yıllık ticaret anlaşması yapılması, Türkiye vatandaşlarına vize yok, Türk havayollarını boykot etmek, Shengen anlaşmasını iptal edip, sınır kontrolünü gözden geçirmek.'

Kimi yasalarla da desteklenen İslam karşıtlığı, zamanla İslam düşmanlığının ve dolayısıyla Müslümanlara yönelik baskıların, provokasyon ve saldırıların da önünü açtı. İslamofobi güç kazandıkça, Müslümanlar da yaşadıkları bölgelerde giderek daha fazla ezilmeye başladılar.

Batı ülkelerinde suç oranlarında bir artış kaydedildiğinde, fail olarak akla ilk gelen, ülkede yaşayan Müslümanlar oluyor. Plânlı ve organize taciz ve saldırılarla Müslümanları kışkırtıp, saldırganlaştırmak istiyorlar. Sonrasında ise daha fazla zulüm, daha fazla işgal, daha fazla sömürü… Batı’nın kirli tarihine yakışan da budur!

İslamofobi başlığı altında İslam’a duyulan nefret ve düşmanlık normalleştirilip sıradanlaştırılıyor. Gerçekte ise İslamofobi ‘sanal bir algı’ değil, arkasında yüzyılların kin ve nefretini barındıran İslam/Müslüman düşmanlığıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç gün içinde yaşanan şu adice olaylar hakkında anlayacakları dilden, 'Faşizm bizim kitabımızda yok, sizin kitabınızda var. Bizim kitabımızda sosyal adalet var' diyerek hadsizlere hadlerini bildirdi. Başkan ayrıca, “Avrupa'daki her İslam düşmanlığının aynı zamanda Türk düşmanlığı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Çünkü Batılı için Müslüman Türk'tür, Türk de Müslüman'dır. Avrupa faşizmi yeni bir seviyeye geçmiştir” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, gibi asıl mücadele Türkler iledir. Çünkü İslam’ı temsil edenler Türkler’dir. Olayları artık İslamofobi üzerinden okumayalım. İslam düşmanlığı ve Türk nefreti kaynaklı, plânlanmış terör saldırıları ile karşı karşıyayız.

Türkiye'yi artık hiçbir güç durduramayacak. Bir zamanlar bize “Hasta Adam” diyen Batı, artık kendisi hasta. Sömürü sistemleri deşifre oldu, çöküyorlar; bu yüzden böyle azgınca saldırıyorlar.

O gün görsel medyaya düşen binalardaki iğrenç karikatürlere bakınca müthiş bir acı hissettim. Ama asıl, Deccal tüm hızıyla faaliyette ve İslam’a karşı topyekûn savaş açılmışken, kimi insanlarımızın vurdumduymaz hali çok acayip. Yaşananların her vicdanı dehşete düşürmesi gerekmiyor mu? Bu küresel çetenin rezilliklerine sessiz kalmak çok daha dehşetli değil mi?

Haklarımızı gasp ediyor, alçakça saldırıyorlar. Bugün birlikte saf tutmanın, safları sıklaştırmanın zamanı. İhtiyacımız olan tek şey kardeşlik, birlik, beraberlik ve dayanışma. Vicdan sahibi insanlar artık birlik olmalı. Uyanık olmalı…

(İnananlar) Kendilerine zulüm ve haksızlık gelip çattığında, birlik olup karşı koyarlar.

(Şura Suresi, 39)