Rabia GENÇAY BEZİR


İnsan Yüreği ile Yaşar

"Kalp, sadece sevince değil, acıya da yer açtığında büyür. Ve en güzel insanlar, yüreği en çok yaralananlardır."


İnsan, doğduğu anda yalnızca bir beden değildir. O anda içinde atmaya başlayan kalp, sadece kan pompalayan bir organ değil, hayatın bütün renklerini taşıyan bir merkezdir. İnsan, aklıyla düşünür belki ama yüreğiyle yaşar. Gerçek yaşam, kalbinin derinliklerinde hissettikleriyle başlar. Sevgiyle, acıyla, umutla, özlemle... Yani insanı yaşatan, yaşama anlam katan şey; yüreğidir.

Hayat, bazen güneşli bir gökyüzü gibi huzurlu, bazen de fırtınalı bir deniz gibi çalkantılı olur. İnsan kimi zaman güler, kimi zaman sessizce ağlar. Ama her seferinde yüreği konuşur. Bazen bir hatırada takılı kalır gözler, bazen eski bir şarkının içindeki sözler, yıllar öncesinden bir sızı taşır. Çünkü yürek, geçmişi bırakmaz. O, her sevinci, her kederi bir köşesine işler. Zaman geçer, insanlar değişir, yollar ayrılır… Ama yürekte kalan izler silinmez.

Bir insanın yüreğiyle yaşaması; karanlıkta bile bir ışık aramasıdır. Umutla beklemesidir. Belki de en çok, defalarca kırıldığı hâlde hâlâ sevebilmesidir. Ne garip değil mi? İnsan bazen paramparça olur, yine de içinde sevgiye yer bulur. Çünkü yürek dediğin şey, kırıldıkça büyür, sevdikçe güzelleşir. Ve insan, kalbinin taşıdığı güzellik kadar insandır.

Yürekle yaşamak, yalnızca büyük şeyleri sevmek değildir. Küçük detaylarda gizlidir o yaşam. Sabah uyanınca perdeden süzülen güneş ışığında, sokakta oynayan çocukların kahkahasında, bir yaşlının elini tuttuğunda gözlerinde beliren minnette... Ya da bir mezarın başında sessizce akıttığın gözyaşında. Çünkü sevgi de özlem de hüzün de yüreğin dilidir. Dilsiz ağlamalar, sessiz dualar, içten gelen tebessümler… Onlar kalpten doğar.

Kimi zaman herkes gider, yalnız kalırsın. En güvendiğinler bile sırtını döner. İşte o an, yüreğinle baş başa kalırsın. Ve anlarsın: Seni yaşatan, seni taşıyan, seni ayakta tutan şey o yüreğinmiş meğer. İçinde büyüttüğün sabır, affetme gücü, susarak haykırdığın acılar… Onlar seni bugüne getiren görünmeyen kahramanlarmış.

Unutmamalı ki; insan yalnızca yaşamak için yaşamamalı. İnsan, hissetmek için yaşamalı. Sevdiğini söyleyebilmek, affedebilmeyi seçebilmek, bir başkasının acısına gözyaşı dökebilmek... İşte gerçek yaşam budur. Çünkü insanı insan yapan, kalbinin attığı ritim değil; o kalbin içinde neler taşıdığıdır.

İnsan, yüreğiyle doğar, yüreğiyle yaşar ve yüreğinde bıraktıklarıyla anılır. Ve belki de bu dünyadan giderken geride sadece yürekten gelen izler kalır. Geriye dönüp baktığında, yaşadığın onca şeyin içinde seni en çok sen yapanlar, kalbinden geçenlerdir. Bu yüzden, ne olursa olsun… Yüreğini kaybetme.

"Kalp, sadece sevince değil, acıya da yer açtığında büyür. Ve en güzel insanlar, yüreği en çok yaralananlardır."

Metin Doğan
9.04.2025 22:49:06
Kaleminize sağlık yürekten dile dökülen bir yazı olmuş.

Canan Kaval
10.04.2025 09:32:55
Ellerinize sağlık.Çok güzel bir yazı çok beğendim.