Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O’ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O’nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur... (Yunus Suresi, 107)
Dünyanın imtihan amacıyla hazırlanmış bir mekân olduğunun, sınandığının, ancak her şeyi Allah’ın hayırla yarattığının bilincinde olmak, insanın yaşadığı zorluklara yürekten sabretmesini ve güzel bir teslimiyetle teslim olmasını sağlar.
İnsanın yaşadığı tüm olaylar hayır ve güzellikle yaratılmıştır. Belâ gibi görünse de her olay mümin için nimettir, hayırdır; güçlenme ve olgunlaşma vesilesidir.
Yaşananlara ‘hayır gözüyle bakmak’, ümitvar olmak demektir. Bu, olaylar karşısında umursamaz bir tavır takınmak ya da çok fazla iyimser davranmak ve Pollyanna’cılık anlamına gelmez. Allah’tan ümit kesmemek Kur’an’ın emridir, her durumda ümitvar olunmalıdır. Olası tehlikelere karşı tedbir almak farzdır; insanın her türlü tedbiri alması ve her çözüm yolunu denemesi sorumluğu gereğidir. Tüm tedbirleri aldıktan sonra ise sonuca boyun eğer. Çünkü her iş, Allah’ın dilemesiyle hayırla sonuçlanacaktır.
‘Korku tüneli’ gibidir dünya hayatı; insan içinde dolaşırken zahiren korkutucu, endişe verici şeylerle karşılaşır. Ama sonunda onların hepsi geçer, gider; bitmeyen zorluk yoktur. İnsan, Allah’a güvenmeli, bu dünyadan hayırla çıkacağını bilmeli. Bilmeli ki yolun sonu aydınlıktır; samimi kulunu aydınlığa çıkaracak olan Allah'tır ve O'na güvenip-dayanmak müthiş bir lükstür.
İnsanların büyük kısmı, yaşadıkları zorlukları üzüntüyle karşılıyor, sıkıntı duyuyor ve sürekli karamsar bir bakış açısı içinde yaşıyor. Allah’ın büyüklüğünü ve gücünü gereği gibi takdir edemediğinden, olayların hayırlı yönlerinin farkında olmuyor.
Allah, Teğabun Suresi, 11. Ayette, “Allah'ın izni olmadıkça hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez” buyuruyor. Daha önceden Allah’ın kaderimizde takdir ettiği ve bilgisi dahilinde hayatın akışı içinde gelişen, hayır ve hikmetle yaratılan olayları yaşıyoruz. Allah’ın belirlediğinde kusur olmaz; üzülmek, sinirlenmek, korkmak, umut kesmek hatadır.
İnsanın yaşadığı her andan hoşnut olabilmesi ve Allah’a şükredici bir tavır içinde olması zor değildir. Allah’ın gücünü gereği gibi takdir etmek ve O’na gönülden teslim olmak, kişiye bu üstünlüğü kazandırır. İnsan, Allah’ın üstün gücü ve sonsuz aklı karşısında son derece aciz bir varlıktır. Her an Allah’ın korumasına ve vereceği nimetlere muhtaçtır. Allah’ın kendisine öğrettiği kadarını bilebilir. Allah’ın hikmet dolu yaratışına boyun eğip teslim olmak insan için büyük ihtiyaçtır. İnsan, olayların genellikle tek bir yönünü görür ve buna göre değerlendirir; oysa Allah o olayda sayısız hikmetler ve sonuçlar yaratmıştır. İnsanın belki de yaşamındaki en büyük zorluk, hiç beklemediği en güzel sonucu getirecektir.
Karşılaşabileceğimiz her türlü hastalık, kaza, maddi ve manevi sıkıntılar, tüm imtihanlar, kaldırabileceğimiz sınırlar içinde yer alan denemelerdir. Halim olan Allah, bize gücümüzü aşan bir yükümlülük vermez.
Birçok insan, yaşadığı zorluktan dolayı ümidini yitirirken, ardından elde edeceği kazancı düşünemez. Oysa bu zorluğu Rabbimiz hikmetle yaratmıştır ve kulunu bununla denenmektedir. Her şeyi Allah’ın yarattığına kesin bilgiyle iman etmeyenlerin aksine, zorluğun hayırla sonuçlanacağını kavrayan ve Allah’a içten tevekkül edenler, bu imtihandan kazançlı çıkacaklardır.
Bu gerçeği kavramak insanın şükrünü de artıracaktır. İmanı yaşamanın güzelliği, kişinin yaşadığı her olaya hayır gözüyle bakmasına, dünyada ve ahirette mutluluk içinde yaşamasına neden olacaktır. İnsanın dünyada ve ahirette güzel bir hayat ile yaşaması, kendisini bir kader dâhilinde yaşatan, sayısız nimet veren Yüce Allah’ın gücüne, ilmine, hâkimiyetine olan imanı ve güveni ile mümkün olabilir.
Her soruna çözüm getiren, her belâyı kolaylaştıran imandır. İman olmayınca her olay şer görünür. Zordur dünya hayatı ancak her zorluğun sonu güzelliktir. Allah ile kopmaz, sarsılmaz bağlantıda olanlar için gelecek sonsuza kadar hayırdır. Allah’ın yardımı kesintisizdir.
Allah'tan gelen her şeyi, sabır ve tevekkül içinde, O’ndan hoşnut olarak ve en güzel tavırla karşılayabilse, insanın yaşayacağı başka korku kalmayacaktır. Dünyevi korkular gibi içinde acı, ıstırap ve dehşet olmayan, aksine insana neşe, akıl, ufuk, haz, şevk ve güzellik veren Allah korkusunu kalpten yaşayana başka korku mu var?
Yaşadığı olayların tesadüfen başına geldiğine inanan insanın rahatça yaşam sürmesi mümkün mü? Hayat pamuk ipliğine bağlı iken her an başına bir şey gelebileceğini düşünen insanın gecesi gibi gündüzü de kâbustur. Kaderi bilmiyor, kendisini nelerin beklediğini merak ediyor, özellikle olumsuz olaylar yaşayacağı olasılığını düşünüp, sıkıntı duyuyor birçok insan. Bu düşünceler ciddi şekilde huzurunu kaçırıyor, strese sokuyor. İnsanın bu konuda huzurlu yaşayabilme nedeni, kendisine can veren Yaratıcının, her şeyi kontrolü altında tutuyor olmasıdır.
Allah’ın hayret verici mükemmel bir sistemi var. Şer zannederiz, oysa hayırdır. Musibetten de sevinç ve hayır çıkarmak lazım; hikmetini aramak, güzel yönlerini görmek lazım.
Bir senedir yaşadığımız pandemi döneminde Allah karşısındaki aczimizi, sağlığın önemini, tedbir almanın gerekliliğini, dünyada varoluş sebebimizi ve amacımızı, dünyanın geçiciliğini, ölümün yakınlığını hatırladık. Ölümü göz ardı edip devekuşu mantığıyla yaşamanın nasıl bir yanılgı olduğunu anladık. Dünya, gözle göremediğimiz bir virüse yenilince, baktık ki ölüm ‘burnumuzun dibi’nde imiş.
Bu süreçte, en önemlisi içimize yolculuk yapmak için uzun vakit bulduk. Yokluğu hayatımızda boşluk oluşturacak insanların değerini anladık. Özel şeyler için hep özel günleri beklerdik. Meğer her gün özelmiş, bilincine vardık.
Kısacası sonsuz güzellikleri yaratan Allah, imtihan için bir şey yaratıyorsa onu mutlaka hayır ve güzellikle yaratır. Allah’ın sonsuz gücünün her yerde olduğunun bilincindeki insan hayır gözüyle baktığında her şeyin hayırlı yönünü görür. Şer gözüyle bakan her şeyi karanlık görür. Her şeyde şer gören insanın dünyası da ahireti de hüsran olur, Allah esirgesin.
“… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216)