Kenan GÜL


Gazze ve Sudan'da Küresel Şeytanın Kanlı Oyunu

Gazze halkı, sadece bir halk değil, insanlığın son vicdanıdır.


Dünyanın gözleri bugün iki coğrafyada; biri Gazze’de, diğeri Afrika’nın kalbinde Sudan’da yaşanan insanlık dramına kilitlenmiş durumda. Görünen o ki, her iki bölgede de akan kanın, yıkılan şehirlerin ve yok olan hayatların ardında aynı el, aynı zihniyet var: Siyonist akıl ve onun küresel uzantıları.

Gazze’de sözde “barış süreci” adı altında yürütülen oyun, aslında bir imaj çalışmasından ibaret. Dünyada İsrail’e karşı artan tepkileri yumuşatmak için sahneye konulan bu tiyatroda, başrol yine zalimlerin elinde. Ateşkes ilan edildi deniliyor, ancak sadece son bir ayda onlarca masumun kanı akıtıldı. Daha dün gece 91 kişi şehit edildi. Bu tablo, “barış” kelimesinin İsrail için ne kadar sahte, ne kadar ikiyüzlü bir maske olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Gazze’ye giren yardım tırlarının sayısı hâlâ bin bile değil. Oysa milyonlarca insanın yaşadığı bir bölgede bu rakam, günlük ihtiyacın yüzde birine bile tekabül etmiyor. Kaldı ki bu yardımların bir kısmı da fanatik Yahudiler tarafından engelleniyor. Açlık, susuzluk ve hastalıkla boğuşan Gazze halkı, dünyanın vicdanına sesleniyor ama ne yazık ki bu ses çoğu zaman menfaat duvarlarına çarpıp geri dönüyor.

Sudan’da ise son 15 gün içinde yaşananlar, adeta yeni bir soykırımın habercisi. 20 bini aşkın sivilin katledildiği iddia ediliyor. Tüm bu süreçte Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden yürütülen kirli planlar, Türkiye’nin Sudan’daki nüfuzunu kırmak ve bölgedeki İslami direnci dağıtmak amacı taşıyor. Bu oyunun arkasında da aynı eller var: Yahudi sermayesi, küresel çıkar çeteleri ve onların işbirlikçisi yerli işbirlikçiler…

Ortadoğu’dan Afrika’ya, Ukrayna’dan Orta Asya’ya kadar dünyanın dört bir yanında ateşin yükselmesinin sebebi aynı. Siyonist düzen, ekonomik ve siyasi krizlerle tüm insanlığı dizayn etmeye çalışıyor. Kullandıkları liderler, satın aldıkları kalemler, fonladıkları örgütler hep aynı amaca hizmet ediyor: Müslüman ülkeleri parçalamak, direnci kırmak, bağımsız sesi susturmak.

Fakat ne Gazze’nin direnişi, ne Sudan’daki mazlumların feryadı boşunadır. Çünkü tarihin tanıklığında, bu ümmetin en zayıf anında bile dimdik duran bir irade vardır. Gazze halkı, sadece kendi özgürlüğü için değil, insanlığın onuru için direnmektedir. Gerçek barışın mimarları, hiçbir devletin, hiçbir liderin değil, evladını toprağa verirken bile sabırla direnen o annelerin, yıkılmış evlerinin önünde tekbir getiren o çocukların eseridir.

Bugün Gazze’de, Sudan’da ve dünyanın dört bir yanında yaşanan zulmü durdurmanın tek yolu vardır: Gerçeği görmek, zalimin kim olduğunu unutmamak ve birlik olmaktır. Çünkü bu habis ur, yani Siyonist akıl, sökülüp atılmadıkça ne Ortadoğu’da, ne Afrika’da, ne de dünyada huzur mümkün olmayacaktır.

Gazze halkı, sadece bir halk değil, insanlığın son vicdanıdır. Onların sabrı, direnci ve imanı, tarihin en büyük zulmüne karşı yazılmış onurlu bir destandır. Bu destanı kimse sahiplenmesin; çünkü o zaferin sahibi yalnızca Gazze’nin mücahit evlatlarıdır.