Kenan GÜL


Gazze Direnişin Bedeli, Geleceğin Umudu

Geleceğe dair umut var mı? Evet, var. Çünkü Gazze halkı, umudu kaybetmenin lüks olmadığını çok iyi biliyor.


Akdeniz’in kıyısında, dalgaların hüzünle kıyıya vurduğu, minarelerin ezanı kan ve toz bulutlarının arasından haykırdığı bir şehir…
Gökyüzü bazen mavi değil, duman renginde. Geceleri yıldızlar değil, patlamaların ışığı aydınlatıyor. Ama orada hâlâ nefes alan bir umut var; adı Gazze.

Gazze… Bir şehir değil, bir yara. Bir coğrafya değil, insanlığın vicdanına kazınmış kara bir leke. Dünyanın gözleri önünde, kilometre kare başına en yoğun zulmün yaşandığı yer. Yıllardır süren abluka, bombardımanlar, yıkılan evler, yetim kalan çocuklar… Ve tüm bunlara rağmen dimdik ayakta duran bir halk.

Bugün Gazze’nin sokaklarında çocuklar hâlâ top peşinde koşuyor, anneler hâlâ ekmek kuyruğunda sabırla bekliyor, babalar hâlâ bir avuç toprak uğruna tüm dünyaya meydan okuyor. Çünkü onlar biliyorlar ki Gazze sadece bir şehir değil; bir kimlik, bir duruş, bir imtihan.

Ama şu soruyu sormak zorundayız   Bu böyle nereye kadar sürecek?

Gerçek şu ki, Gazze’nin geleceği, sadece Filistin halkının değil, bütün İslam dünyasının ve hatta insanlığın geleceğini yansıtacak bir turnusol kağıdıdır. Eğer Gazze, adaletin ve özgürlüğün yanında durularak yeniden ayağa kalkarsa, bu, zulmün her yerde yenileceğinin en büyük ispatı olacak. Aksi halde, sessizlik ve umursamazlık, sadece Gazze’nin değil, insanlığın da sonunu hızlandıracak.

Bugün Gazze için yapılması gerekenler bellidir:
Diplomatik kuşatma kırılmalı, İslam ülkeleri sadece kınama açıklamalarıyla yetinmemeli, somut siyasi ve ekonomik adımlar atmalıdır.
İnsani yardım kalıcı hâle getirilmeli, gıda, su, ilaç yardımları bir defalık değil, sürdürülebilir bir sistemle sağlanmalıdır.
Eğitim ve yeniden inşa projeleri başlatılmalı, savaşın harap ettiği altyapı gençlerin geleceğini kurtaracak yatırımlarla yeniden ayağa kaldırılmalıdır.
Filistin’in meşru direniş hakkı korunmalı, çünkü işgal altında özgürlük talep etmek bir hak değil, bir zorunluluktur.

Geleceğe dair umut var mı? Evet, var. Çünkü Gazze halkı, umudu kaybetmenin lüks olmadığını çok iyi biliyor. Onlar, yaraları sararak, yıkıntıların arasından yeni bir hayat filizlendirecek güçte. Ve biliyoruz ki, adaletin en karanlık anlarda bile doğacak bir sabahı vardır.

Gazze yarın özgür olursa, dünya bugün sustuğu için utançtan yüzünü gizleyecek. Ama o gün geldiğinde, Gazze’nin çocukları yeniden gülümseyecek, Akdeniz’in dalgaları yeniden huzur taşıyacak. O gün, sadece Gazze’nin değil, insanlığın kurtuluş günü olacak.