Rabia GENÇAY BEZİR


Düşüncede Yolculuk

Düşüncede Yolculuk


Uzun bir tren yolculuğudur dedi hayat!...
Sonrasında devam etmişti düşüncesi; “hayatlarımız da benzer mi ki trene?” diye..
 
Zaman zaman ağır aksak giden, Zaman zaman da hız kazanan!....
Ancak hiçbir vakit rutininden şaşmayan!..

Belki gün olur raydan çıkıp devrilen, Bunun neticesi olarak ağır kayıplar verdirten 'tren kazası' misali mi insanın yaşamı ?

Döndü baktı uzun uzadıya camdan dışarı ..
“Her durakta farklı bir soluk, heyecan ve kim bilir belki de nice nice hezeyanlar...” diye iç geçirdi.

Küçük bir çocuğun gülüşüne denk geldi gözleri vagonun istirahat bölümünde.
İstemsiz bir tebessüm belirdi simasında...
Demekki dedi sonra; “Bunların yanı sıra ,kaybedilmeden,renginden hiç ödün vermeyen, eskimeyecek olan ve insanla beraber ebediyete kadar intikal edecek, sevinç, mutluluk, umut ve tebessümler de varmış bu yolculukta...”

Hayatın bu yüzünün de olması içine su serpmişti az da olsa....
Bu yolculuğun çekiciliği ve sevimliliği bundan kaynaklanıyor, bundan katlanılır hale getiriliyor olsa gerek...

Bir ilkti kendisinin bu tren yolculuğu!
Henüz tecrübelenmediği bu serüvende duyguları karışık ve tanımlanamaz vaziyetteydi....
Yolculuk için yerini ilk aldığında,'makinistin' hareket düdüğüne basmasıyla başlamıştı serüveni... 
Cam kenarını tercih etmişti; inceden inceye, yudum yudum sindirmekti, hemhal olmaktı niyeti bu yolculuğu .....

Kaplumbağa hızındaki ilk hareket halini kendi yaşantısıyla özdeşleştirmişti; alabildiğince yavaş ,dikkatli ve de özenli!... 

Öyle ki deneyimledikçe hızını arttıran...

Kâh dağları, kâh ağaçları, kâh yerleşim yerlerini inceledi...
Bazen de gelip-geçen'insan denen' kendi gibi anlaşılması, anlamlandırılması bir hayli güç, bir hayli uğraş ve beceri isteyen siluetleri inceledi....

Oysaki dedi; “Her şey uzaktan ne kadar masum ,ne kadar albeniliydi... Aralarına karışıp içselleştirene dek durumları ..”

Bir anda vagonun içi kapkara kesilmişti.
Şaşkınlığı uzun sürmedi lakin ...
Unutmuştu aslında tren yolculuğunda tünellerin de olduğu bilgisini....Ve ekledi akabinde;

“Sahi bu yolculukta birde tüneller vardı.
Kimileri kısa, kimileri uzun soluklu, karanlık, soğuk ve ürperti veren tüneller .....”

Öyle sanıyorum ki dedi; “Bu yolculukta olduğu üzere ,yaşamımızın da tünelleri vardı ve  tam da  bu şekilde özetlenebilirdi...“
Sonrasında girilen her tünelde kendi hayatındaki tünelleri anımsadı.. 'büyüklü -küçüklü'!... 
Kimi vakitler üstesinden gelemediği, çoğu  zaman da başarıda kaçınılmaz sonu yaşadığı ...
Diğer bir deyimle biz bunlara 'İMTİHAN' adını vermiyor muyduk?
Evet evet tam da buydu aslında !..

'İMTİHAN'....

Yaradanın huzuruna 'salim bir kalp ve tertemiz bir amelle' çıkabilmek adına tabi tutulduğumuz sınav!...

Türkülerde ve şiirlerde trenlerin hep kara olduğu ve geciktiği yazılırdı, bizlerce de öyle bilinirdi, öyle işlenmişti hafızalara bilgisi... Gerçeğinin tam aksine...

Gözleri yollarda kalanların ,'Sılanın' bekleyişi ile kavrulanların hallerinden ötürü müydü acaba bu teşbih ?
Tren aslında bu bekleyiş içerisine girenlerin umudu ve habercisiydi başka bir deyişle belki de....

Kendi de bu yolculukta asıl varılacak menzile doğru gitmek ve kavuşma amacı gütmüyor muydu sanki?

Bir yazarın severek okuduğu kısa bir anekdotu gelmişti akılına niyeyse...

Beklemek ve beklenmek....
Hem güzel hem de zor .
Hayat burada feryat ediyor.
Ağladığın kadar  güleceksin .
Kaybetme korkusu sana kazanma ruhunun gayretini verecek.
Acılar seni yoracak ama öte taraftan olgunlaştıracak.
Sen bekleyen oldun mu hiç ?
Hangi acıyı bekledin ya da?
Hangi derde ateş bastın ?
Hangi umuda türkü yaktın ?

Sen hazır mısın ?
Mağlup olmaya ya da var mısın kazanmaya?
Galibi olmayan savaşlara girmem ben!..
Yenilsem de savaşmak için yeniden güç toplarım.
Belki yenilirim  ama pes etmeden ölürüm ben!..
Kalemimi kırmadan umut aşılarım arza.
Yaa Fettah nidaları ile..
Düş yola, ardına bakmadan git .
Ebedi diri kalmaya doğru ...

Makinistin ikinci kez düdüğe basması ile irkildi düşüncelerden...

Vee beklenen son nihayet bulmuştu .
Yolculukta sona gelinmişti..
Bu rüyada burada biter dedirtmişti  sanki....
İçinde haydi bakalım, yine ve yeniden, bindir Umut, hayata dair ne kadar iyimserlik varsa tamamlamak adına asıl gerçek yaşama, kaldığı yerden devam etmek için  ilk adımını basarak karaya...

Ve bir not düştü zamana ve içindekilere;

Dünyanın sadece senin yaşadığın yerlerden ve mekândan ibaret olmadığını bilirsin gezdikçe, dolaştıkça...

Her mekân bir nefes, her yer ayrı bir hayat ve yaşam demekmiş...

Denizin dalgaları gibi hoyrat ve hırçın olsa da yaşam denen bu yolculuk;
Bizler istemediğimiz sürece ne boğulur nede de sürüklenip yok oluruz bu girdap denizinde !....
Biz buradayız dediğimiz kadar varız, dediğimiz kadar güçlüyüz ...

Vesselam!... 
 

m.h
22.07.2024 09:59:45
yalnızlık kavramına çok değinmişsiniz. hikayenin kahramanı için kaliteli bir yalnızlığı gürültülü bir kalabalığa tercih ederim. olayın kahramanı bulunduğu noktadan ayrılması halinde bence daha güzel bir perspektif ile hayata anlam kazanacaktır.

m.h
22.07.2024 10:04:21
içsel bir yenilgi ve hüzün dolu bir ruh görüyorum. ama herşeye rağmen içinde umut taşıyan bir hikaye kahramanı da. çünkü yazıdaki kahraman da biliyor ki hayal etmeyi bırakırsa ve umut etmekten vazgeçerse artık hayatın yaşanılabilir olmaktan çıkacaktır. bu nedenle umudunu kaybetmemeli yazıdaki kahraman.