Dün günlerden bendim;
Tüm genişliğiyle Dünya'nın kendisine dar olduğunu düşündüğüm ben!...
Nefes almakta güçlük çektiğimi bildiğim, karanlığın kendisini katranlaştırdığı insanların katran misali eylemlerinin arasında kalmışım dediğim ben!...
Oysaki bilebilir miydim bugün "her şeye ve herkese rağmen nefes almanın ne büyük bir nimet olduğu gerçeğini, taş molozlar arasında nefessiz iki büklüm bekleyişte olanlara şahitlik ettiğim ana dek!...
Dün günlerden bendim;
Nice vakittir ahvalim ahval değil diyen ben!
Ebu zer misali başımı alıp gidesim,
Yalnızlığa gömülüp, yok olasım dediğim!
Belki de "ümmetim, ümmetim" diye çabalayan, çırpınan peygamberim misali,
Hira'da gizlenesim var diyen ben!...
Oysaki çaresizlik, ya da başka bir şey fark ettirmiyor şimdi, yıkıntılar arasında yapayalnız kalmanın insana rağmen insanlarla beraber yaşamaktan daha zor olduğu farkını!...
Dün günlerden bendim;
"Yaşamak" ile" var " olmanın arasındaki o ince çizgiyi nüansı yakalamaktır asıl mesele diye tasavvur edip, çoğumuzun seçimi "yaşamak "yerine "var" olmak oldu yazık ki diyen ben!...
Hâlbuki bugün "On Şehrin" başına gelenler yaşamayı değil, yaşamanın ehemmiyetini elinin tersiyle bir kenara ittirip, "VAR" olma Savaşı'nın ne denli önemli olduğu gerçeğini gözler önüne serdiğini idrak ettiğim gün!...
Dün günlerden bendim;
Okyanus gibi umman olan yüreklerimize neleri sığdırmadık ki, ancak aksi olarak görsellerimize hep o gülen" Emojiyi" koyarız yaşanılan yahut yaşatılanları maskelemek adına diyen ben!...
Bugün maske de olsa gülebiliyorsak, acılar ve sıkıntılar dağ olup göğüsleri sıkıştırsa da bunu taşıyabilecek sağlam bir bedene ve hayata sahip olmanın mühim bilincinin oluştuğu gün!...
Dün günlerden bendim, Gençlerimizdi, hakikatlerimizdi;
Yaşamayı angarya gören tüm herkesi temsilen ben!...
Bugün Özdemir Asaf 'ın bir özlü sözü ile;
İnsanca yaşamayı unutmayın, bir bakmışsınız saat üç, bir bakmışsınız saat "Hiç"!...
İnsanın insana ram oluşunu, insanın insana "insanca "gerekliliğini ve vakit varken, soluduğumuz oksijeni ciğerlerimize alabildiğimiz sürece yaşamanın ne cihetle" Gerekli "ve "Şükre" sebep olduğunu kavradığım gün!...
Dün günlerden bendim;
Gayretlerim, amaçlarım, hedeflerim ve hayallerimdi!..
Zaman geçiyor sanırdım, elimdekilerinin azlığına bakınarak hayıflanırken ki ben!..
Bugün anladım ki geçen zaman değil, ömürmüş;
Bir gece ansızın "ölümün "kendilerini yakaladıklarının acısını "Sol" yanımda inceden inceye hissederken ve "onlara" ulaşamamanın acziyetini kalp atışlarıma şahitlik ederken öğrendiğim gün!...
Bir yazarımızın dediği üzere;
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli,
Farkına bile varmadan!...
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli,
Ayıpsız,
Aşikâre,
Yağmur misali...
Bugün günlerden "zilzal"di;
Yerin tüm ağırlıklarını dışarı attığı gün!...
Bugün günlerden "zilzal"di;
İnsanın şaşkınlık içerisinde koşuşturduğu ve olayları anlamlandıramadığı gün!...
Bugün günlerden "zilzal"di;
Hâlâ nefes alabilenlerin yaptıklarını,yapacaklarını gözden geçirmesi gerektiği,hayata veda edenlerin de akın akın huzura çıkarılıp, zerre miktarınca "hayra ve şerre" dair her ne var ise işlenilenlerin kendilerine gösterileceği "mahşer"denilen çetin güne değin bekletileceği hakikat günü!...
Bugün günlerden "zilzal"di;
Yaşamanın ne muazzam nimet olduğu hakikati ve bilgisi ile Dünya'nın ne denli anlamsız ve bir o kadar değersiz oluşu aşikarlığı arasında gelgitler yaşandığı karmaşıklığın günü!...
Bugün günlerden "zilzal"di;
Zifiri karanlık ve zemheri soğuk dediğimiz kavramlarının kifayetsiz kaldığı gün!...
Ölümün soğuk ve acımasız yüzünün benliklerimize nakşedilircesine işlendiği gün!...
Bugün günlerden "zilzal"di;
Bir damla sudan yaratılmış insanoğlunun, sonrasında acziyetini unutup nasıl da Rabbine karşı apaçık "HASIM" kesilip , büyüklendiğinin cevabı olarak;
Kudretini ortaya serdiği,
"Kun feyekun " emrinin gerçekliğini bir şamar misali bizlere gösterildiğinin gerçeğine haiz olduğumuzun günü!...
Bugün günlerden eşitlenme günü;
Lüks evlerin, arabaların, para ve altınların,makam ve mevkilerin zerrece ehemmiyet arzetmediği , tüm sınıf farklarının son bulduğu, sözün bittiği nokta denilecek duruma,bir tas çorba ile bir uyku tulumuna muhtaç olunduğu bilincinin ortaya çıkış günü!...
Bugün günlerden "KIYAMET"mi?
Elbette ki hayır!..
Ancak özetidir adeta dediğimiz gün!...
Bugün günlerden gelen musibetle birlikte Rabbimiz in "haydi kullarım"yol yakınken,vakit henüz geçmemişken, hâlâ nefes alabiliyorken;
Haydi"Ey iman edenler ,iman ediniz yeniden"düsturu ve buyruğu ile denilip, bizlere merhamet,rahmet ve lütuf kapılarının ardına kadar açıldığı ,yeniden hatırlatmada bulunulduğu gündü!...
Ömür bir hayaldir;
Solunan hava, ayak basılan toprak, içilen su,yanan ateş bir hayalden ibaret! denilmiştir...
Kimler aldandıysa bu rüya alemine,uyandırılacaktır bir gün muhakkak!..
Sultan Süleyman olunsa ne yazar, ölüm gelip bulmadı mı?
Hakikatin karşısında bir çıplaklıktır insanlık!...
Bilincinde olmaktır doğan her günün, geçen her saatin ve saniyenin!
Usul usul tükenmekte olan ömrün...
"Urvetul Vuska" yani sağlam kulp denilen Allah'ın kitabına sarılışımız dururken;
Dünya denilen bir heves uğruna nefislerimiz dogrultusundaki çürük ipliğe bel bağlayışımızdır akla zarar!...
Bir gece vakitsizce göç eden kuşlar mı görüldü?
Geç mi kalındı ne?
Bugün günlerden pişmanlık mı?
Yoksa verilmiş bir" mühlet" daha mı?
Hayat gelip geçen bir gölgeydi altında serinlemek için durak yaptığımız, asıl menzile giden yolda hâlbuki!... Şairin dediği gibi...
Hiç birşey sonsuzluğa ram değildi...
Ne kuvvet,ne sıhhat ve nede güç!...
O vakit nedir bu büyüklenme?
Nedir bu bitmez hırs?
Bugün günün sonunda yine oldum mu benn!?
Kaldık mı yine baş başa acıma birde "zelzele"nin de acısını katarak..…
Vesselam…