Mehmet Yavuz DEMİR


Bir Şansımız Daha Var

Bir Şansımız Daha Var


Kirletenin insan olduğu gerçeğini kabul ettiğimiz kadar, temizlemek görevinin de insana ait olduğunu hatırımızdan çıkarmamak gerekir.

 

Günahlar insan için olduğu kadar, sevaplar da onlar içindir. Neyi ne kadar yüklendiğimiz tamamen bizim sorumluluğumuzdadır.

 

Olumlu tavırlarla, olumsuzlukları bertaraf etmeye giderken, olumsuzluklara gebe kalmak insanların kendi marifetidir.

 

Hiçbir olumsuzluğun cezasız, hiç bir olumlu tavrın da mükâfatsız kalmadığını hesap edersek, birileri hep acı çekmeye mahkûm kalır.

 

Bir insana veya bir topluma sıkıntı çektirme çabasını güden birileri varlığını devam ettireceğine göre; tüm iyiler bir arada onu mahkûm edebilir ve etkisizleştirilebilir.

 

Çıkarlar uğruna yaşanan bir dünya var etme çabası insanın maharetidir.

 

Bu mahareti ortadan kaldırma çabası da insanın gayreti ile olur.

 

Önceden var olmuş bir sıkıntıyı ortadan kaldırmaya aday olmuş birine destek olmak, insan olmaya aday her varlığın boynunun borcudur.

 

Bu yüzden; kasıtlı bir gayretle bir millete yaşatılan sıkıntıları görmezlikten gelmek, at gözlüğü ile Dünya’ya bakmaktır.

 

Halâ şansı var da kör olmamışsa, ona derinlerden bakıp görmeli ve buna muktedir olanın gücüne güç katabilmelidir.

 

O muktediri zayıflatma çabası, kendinin de esaretine yol açacağı gibi, inancını ve karakterini de yüzyıllar boyu başkasının tahakkümü altına sokmasına sebep olur.

 

Ve yine bu yüzden; çoğunluğun gayretine destek olmak ancak kendi içinde sorgulamayla tutarlı olur. Eğer sorgulamayı ve eleştirmeyi sınırların dışına taşırıp şikâyete meyledersek düşmanın ilke ve kurallarını kabul eder onunla hüküm vermeye başlarız.

 

Dünyanın çeşitli renk ve ırklarının kendilerine ait sorunları hep olmuştur.  Kendi sorunlarının çözümünü onların kurallarında aramak ilkesizliğin ve tutarsızlığın göstergesidir.

 

İlkesizlik ve tutarsızlık, dışa bağımlılığın ön hastalığıdır. Bu hastalık ise kinin, öfkenin birikmesiyle oluşur.

 

Velhasıl bu ülkeye bir dert hasıl olmuştur. Bu derdin dermanı birlik ve beraberliktedir. Dostu yıkmak için düşmandan yardım dilemek asla değildir!

 

Tüm siyasi parti, kuruluş ve dernekler bir ülkenin zenginliğidir. Bunlar barışın, sükunetin temel taşları olmalıdır.

 

Oldu ki fitne ve yıkıma tevessül etmeleri durumunda; kardeşlik, akrabalık gibi zenginlikleri devreye koyup, sorunların altından kalkmamız pek mümkündür.  Zaten geriye, içeriyi karıştırma ve zihinleri bulandırma çabasında olan dış dinamikler kalır; onları da istersek yamacımıza bile yaklaştırmayız.

 

Tabi bunu çok uç ve fantezi bir fikir olarak görmezseniz...