Ne strateji bilirim, ne de demogoji yapmayı. Hele ki entellektüel ve akademisyenlerin diliyle yazmayı hiç beceremem!...
Sizlere kendi saf, fıtratımın gerektirdiği ve tamamen kalbimin derinliklerinden kopup gelen, samimiyetle artık 'yeter, olsun' dediğim duygularımı yazmak isterim...
Dünya'nın gidişatı, kaoslar, akıtılan kanlar, yeryüzünü çatlatırcasına yapılan büyük küçük hertürlü zulüm nereye kadar!...
Hayat denen çetrefilli yaşamlarımız hep böyle mi yol alacak diye düşünmekteyim çoğu kez.
Dünya'yı nesneselleştirip bir tepsiye koyuyor ve önüme getiriyorum zaman zaman. Görüyorum ki her bir köşesinde ayrı gayeler ve bu gayeler uğrunda yapılan ayrı savaşlar, direnişler!... En basitinden en anlamlısına kadar.
Kimileri bir tarla köşesi veya tavuğun uğruna kavga edip savaşını verirken hiç yere, kimileri de Filistin, Mısır ve Suriye gibi haklı davanın savaşını verip, ya onurluca can veriyor bu uğurda, yada sonuna kadar direnişin temsilcileri oluyor...
Yaşanan onurlu ölümleri ve onurlu direnişleri görünce, en onulmaz zalimlere ve zulme karşı, dönüp de kendimize bakıyorum, kendi yaşantılarımızın muhasebesini yapıyorum.
'Bizler neyin savaşını vermekteyiz, niçin ağlıyor neye çaba sarfediyoruz? Hayattaki yaşama gayelerimiz neler' diye!...
Ölürsek ne üzerine, neyin uğrunda ölmüş oluruz?
Kafamızdaki tüm bu soruların cevabını, belki de susup geçiştirmekle vermiş olacaz...
Dünya kurulalı beri hep olagelen iki şey olmuştur.
Biri 'zulüm ve zalim', diğeri ise 'mazlum, direniş ve şehit'!...
Birde bu zalimi ve zulümlerini alt edecek biri var ki; O da elbette ki hiç kaçınılmaz olan 'Musa'
'Bütün çocukları öldürseniz de elbet bir musa sağ kalacak' sözünü biliriz biz!...
Her asrın firavunları, karunları, zulmün ele başları ve yandaşları, Harun'ların Musalarını daha kundaktayken, yada elleri taş tutar hale gelince öldürüp bitirebileceklerinin hesabını yapıp dururken, Allahın hesabını gözardı ediyorlar. Bu Musaları kendi elleriyle saraylarında binbir itina ile besleyip, büyüterek hayat sahasına çıkartmaktalar!...
'Bütün çocukları öldürseniz de elbet bir musa sağ kalacak' diye bilir ve ümit ederiz nitekim...
Tüm bu duygu ve düşüncelerle tasavvur etmekteyim, acaba diyorum acaba ihanetin, kardeşin kardeşe vurdurulmaya çalışıldığı, kanların akıtıldığı, türlü oyunların oynandığı, kaosların bitmediği, dahası islam alemi üzerinde kurulan tuzak ve girişimlerin olduğu böylesi bir çağa, bir Musa şahsiyet ve karakter çıkarmı ki?
Yeryüzündeki her çeşit zulme ve her tipteki zalime karşı çıkmak İslam Dininin en önemli emridir.
İslam'ın her asra olduğu üzre bu asra da hakimiyetini sağlama ve bunu görebilme adına zalimlere ve zulme baş kaldırmak şarttır...
Zulüm böylesine karanlık olan yolu, gidişi, anlayışı benimserken, Musa bu zihniyeti yıkmaya gelmişti...
'Musa dedi ki';
Rabbim gönlüme ferahlık ver.
İşimi bana kolaylaştır.
Dilimdeki tutukluluğu çöz, sözümü iyi anlasınlar..
Bana ailemden bir yardımcı olsun kardeşim Harun'u!..
Onunla gücümü artır diye niyazda bulunmuştu...
Allah duasına icabet etmişti...
Musa''nın bir Harun'u oldu. Fethetti Mısır'ı ve kurtardı mazlumları, alt etti zalimi ve zulmünü!...
Bir Musa da bu asra gerek ya Rabb!...
Akıtılan kanları ve zalimleri durduracak bir Musa da bizlere gerek!...
Bizler hazırız O'nun Harun'u olmaya, hazırız O'na yoldaş ve yardımcı olmaya!...
Evet biliriz bu yol uzun, bu yol dikenli, bu yol yorucu... Ama şunu da çok iyi biliriz ki, bu yolda, bu kavgada, zalimin gönlüne korku düşerse, kaygı düşerse, karamsarlık düşerse, mücadeleyi ve savaşı kazanamaz, kanlar akmaz oluk oluk, Allah'ın mescidlerine göz dikemezler pervasızca...
Şayet gelirse bir Musa da bizlere, uzun ve ihanet dolu bu yolda, bir Harun da biz olma sözünü veriyoruz...
Bir olup boğarız Nil'de firavun ve zulmünü!
Ve diyoruz ki 'bir umuttur yaşamak'...
Bir Musa da bu asra gerek!...
Vesselam...
- - - -