Hatice Babier TEMEL


Bilim ve Bilim İnsanı Olma Konusundaki Sorumluluklarımız

Bilim, bilim insanlarınca sistemli bir biçimde yapılan etkinliktir. İnsanlığın yaratıcılık yeteneğinin en üst safhasından biridir.


 “Biz bilim insanları kumsalda çakıl taşları arayan çocuklar gibiyizdir. Eğer ben arkadaşlarımdan biraz daha fazla renkli çakıl taşları toplayabildiysem bunun nedeni dizlerime kadar suya girmeye cesaret edebilmemdir.”  Sir Isaac Newton

Bilim, bilim insanlarınca sistemli bir biçimde yapılan etkinliktir. İnsanlığın yaratıcılık yeteneğinin en üst safhasından biridir. Bilim insanlığın ürünüdür ve var olma sebebinin başında, insan yapısında bilim yapma özelliğinin bulunmasıdır. Aslında bilim herşeydir , kamusal bir işleyiştir. Günümüzde ülke ve toplumların mutluluk, gelişim ve ilerlemeleri, bilimde ve teknolojide gerçekleştirdiği atılımlara ve çabaya  bağlıdır. Bunu gerçekleştiren “bilim insanı” ise hiç kuşkusuz özel niteliklere sahip kişilerdir.

Bilim insanı kendi alanında yetkin olmalıdır. Adil, dürüst, yani belli etik donanıma sahip olmasıyla ve verilere dayalı olarak iş görmesiyle; hakikati araması ve söylemesiyle diğer insanlardan ayrılır. Bilim insanlığı ise uzun ve zahmetli bir yoldan geçerek gerçekleşen, bilgi, deneyim ve donanımlara, sabırlı ve sürekli çalışmaya dayanan bir yaşam biçimidir. Bilim insanı olmayı seçmek aslında insanlıktan sorumlu olmayı da seçmiş olmaktır. Bu yüzden bilim insanının en önemli sorumluluğu kendine, mesleğine ve insanlığa / topluma yöneliktir. Kolektif bir sorumluluk içerisinde olmalı ve objektif davranmalıdır. Hiçbir etki altında kalmaksızın bilimin gereğine göre, yani evrensellik ideali doğrultusunda kararlar alabilen kişilerdir. Hakikati aramak, söylemek için ise bilim insanının bağımsız ve özgür bir şekilde araştırma yapmasını sağlayacak gerekli ortamın oluşması gerekmektedir.

Bilim, olabildiğince kesin , ayrıntılı ve belgeye dayanan bir etkinlik biçimi olarak da görülebilir. Bu yanıyla bilim öznel ve keyfi olanı içermez. Bu yüzden bilim insanı olmak; doğayı, evreni, insanı, neden ve sonucu iyi sentezleyebilmektir. Merak etmek  ve soru sormak bu sürecin olmazsa olmazıdır. Çünkü merak ve soru sormak gibi  vasıflar insanın varoluş koşullarından ve fıtratından gelir. Bu yüzden de insan üretmeyi ve yaratmayı sürdürmelidir. Zira yerinde sayan toplumlar çökmeye mahkumdur. Her türlü bilim ve bilime konu olan şeyler insanın yaratıcılığının bir sonucu ve başarısıdır. Bilim, insanlığın bir birikimi sonucu elde edilmiş bir etkinlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Başka bir deyişle “bilim, sistemleştirilmiş bilgiler bütünüdür”. Bilim, doğada meydana gelen olayların nedenlerini, birbirleriyle bağlantılarını bulur, insanla insan, insanla kültür arasındaki etkileşimi, insanın sosyal ve psişik yönünü gösterir ve onları genelleştirir, geleceğe ilişkin çıkarımlarda bulunur.  insanın bu ve benzeri türden yaratıcılığının temelinde “her şeyi bilme ve öğrenme tutkusu ile körüklenen merak duygusu yatmaktadır.

Bilimi meslek olarak görmek, bilimin nasıl yapılacağı konusuna çok fazla kısıtlama getirebilir. Bu da bilimsel özgürlüğü ve bilimsel gelişmeyi engeller. Bu yüzden bilim insanın öncelikli sorumluluğu ; doğayı anlama ve doğru tanımlama, açıklayıcı teoriler ve hipotezler geliştirme, güvenilir öngörülerde bulunma, hataları ve peşin hükümleri ortadan kaldırmadır.

Bilim insanında etik bir tavır ve bunların bazı standartları olmalıdır. Bunlar genel olarak ;dürüstlük ,dikkat, açıklık ,eğitim, yasallık, verimlilik ve saygı gibi sıralanabilir. Bu etik kavramlarla harmanlanmış bilim ve bilim insanı ürettiği bilgi ile hem topluma hem kendisine mutlak fayda sağlayabilecektir.

“İnsanları yasa ve ceza ile yönetirseniz, onlar bir daha yanlış yapmayacaklar, ancak şeref ve utanma duygularına da sahip olmayacaklardır. İnsanları erdemle ve ahlak kuralları ile yönetirseniz, o zaman onlar hem şeref ve utanma duygusuna sahip olacaklar, hem de doğruyu yapmaya çalışacaklardır.”  Konfüçyüs