Gazze’de yaşanan insanlık dramı, ateşkes tartışmalarının gölgesinde unutulmaya çalışılıyor. Ancak gerçekler, uluslararası diplomasi masasında konuşulanlardan çok daha sert ve acımasız. İsrail, kendini güçlü hissettiği her an saldırılarını sürdürmüş, ateşkesleri ise yalnızca yeniden toparlanmak ve daha büyük bir saldırı için zaman kazanmak adına kullanmıştır. Bugün de olan budur.
Filistin halkı, 15 aydan uzun süredir devam eden bu savaşta tarifsiz acılar yaşadı. Evleri yıkılan insanlar, hastane koridorlarında yardım bekleyen yaralılar, açlık ve susuzlukla mücadele eden binlerce çocuk… Dünya ise bu trajediye sessiz kalmaya devam ediyor. Ateşkes anlaşmalarında garantör olarak görülen ülkeler, özellikle ABD, İsrail’in saldırılarına açıkça göz yummakta, hatta onu cesaretlendirmektedir. Bu yüzden Filistinli direniş grupları, işgalciyi şartlara uymaya zorlamak için ellerindeki tüm imkanları dikkatli şekilde kullanmak zorunda kalıyor.
Bugün Gazze’de insani yardımların ulaşmasına izin verilmiyor, evlerinden edilen insanlar geçici barınak bile bulamıyor. Kış şartlarında enkazlar arasında hayatta kalmaya çalışan binlerce insan var. Ancak tüm bunlara rağmen Filistin halkı boyun eğmiyor. Çünkü onların mücadelesi sadece bir toprak parçası için değil, özgürlük, adalet ve insan onuru içindir.
Dünya, bu vahşeti durdurmak için daha ne kadar bekleyecek? Bugün Filistin’de yaşananlar yalnızca oradaki insanların değil, tüm insanlığın meselesidir. Zulme karşı susanlar, adaletin değil, zalimin safında yer alır. Bu yüzden her vicdan sahibi insanın, Gazze’deki masumların sesi olma sorumluluğu vardır. Çünkü bugün sustuğumuz her an, gelecekte daha büyük adaletsizliklere kapı aralayacaktır.
Gazze'de yaşananlar bir savaş değil, bir halkın sistematik şekilde yok edilme girişimidir. Ateşkes çağrıları, eğer gerçekten barışı getirmeyecekse, yalnızca işgalciye zaman kazandıran bir oyalama taktiğinden ibarettir. Adalet ve insanlık, sadece sözlerle değil, cesaretle savunulmalıdır.