Rabia GENÇAY BEZİR


Aldanmıyorum Sana Dünya!!!

Aldanmıyorum Sana Dünya!!!


Fatma Hocanın anısına ithafen..

Senin sözün yoktur ölüm, iki hecesin dilimde.
Soğuk bir dokunuş ömrüm, son çırpınış bedenimde.
Taş anlatır seni bize, kara toprak dilin olur.
Sen ey göklerin sonsuzluğu, enginliği, denizleri.
Dostun dosta yolculuğu, senin olsun son nefesim!
Akar göz pınarlarım kurur yerinden;
Sallanır çürük tahtım gidersin bir de .
Bekleme sakın bir taş su ondan
Toprağı toprağa sararlar şimdi !...
Toprağı toprağa sararlar şimdi!...
 
Evettt! Ölüm gelince topraktan gelen biz Ademoğlunu tekrar toprakla bütünleştirirler,hiç ete-kemiğe bürünmemişçesine!...

Yazımı bir ezginin sözleriyle başlatmamın nedeni, içimde büyüyen tarifi imkansız acının anlam kazanmasında hem yardımcı olması babında, hem de bu yazıyı yazmama sebebiyet teşkil eden çok değerli arkadaşımın, hocamızın ani kaybının beraberinde getirdiği şokun ve kabullenişteki zorluğa tercümanlık yapsın istedim .

Ölüm konusunu işlemeyi hep düşünürdüm ancak erteleyip durmanın hikmeti bugün bu acı kayıp mıydı bilinmez, bu zamana denk geldi...

Ahhh Fatma hocam! Kim derdi ki bugün bu konunun kaybın vesilesi ile, senin bizde oluşturacağın travma nedeni ile yazıya döküleceğini!..  :((

'Her canlı nefis ölümü tadacaktır.' (Al-imran/185)

Hayat dediğimiz nedir ki? Hani hep yaptığımız  göz açıp -kapama refleksi var ya ,onun hızında işte! Belki de daha da ötesinde hızlıca akıp gidiyor hayat!...
 
Herkese, hepimize olabildiğince uzak görünen, amma velakin  kulağımızın dibinde patlatılan 'mayın 'tesirinde, kendisini hissettiren bir sondur ölüm!.

Envaı çeşit şekilleriyle bizlere kendisini gösteren, bildiren, ancak 'can evimizden' vurana dek farkına varamadığımız, o akılları baştan alan acı ve soğuk yüzlü sondur ölüm!..

Adını çok sık dile getirmek istemediğimiz, görmezden geldiğimiz, varlığıyla canımızı yakan, yüreğimizi sızlatan, gözlerden yaş akıtan sondur ölüm!...

'O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için  ölümü ve hayatı yarattı.' (Mülk /19)

Bu ayetin bilinciyle yeniden 'iman etmek' gerek belki de!..
Gelip bizlere de yetişmeden ,daha çok 'Salih amel' ve daha çok 'iyilik zamanı' belki de!...

Keşke demek yerine ,iyi ki dedirten ameller ve eylemler zamanı geldi geçiyor belki de!...

'Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de O'na, işte bu senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir ' denir. (Kaf/19)

Peygamber efendimi ölümün sarhoşluğundan Allah'a sığınmıştı!
O bir peygamberken ve 'İsmet' sıfatı ile günahlardan beri iken bile endişe edebiliyorsa;
Peki ya sorarım,acaba bizler neyimize güvenip de bu denli  rahat yaşayabiliyoruz?

Çok değil daha dün kaybettiğimiz, acısı sevenlerinin yüreğini kor eden 'gencecik ömrünün baharında' bir canı toprağa vermedik mi?

Bu acı içimizi yakıp kavururken, neyin teminatı altında güvende görüyoruz kendimizi?
Nasıl bu denli gamsız, kedersiz gün geçirmekteyiz?

'Senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedi mi kalacaklar?' (Enbiya/34)

Ölümün soğuk yüzüne şahit oldukça, gördükçe dünyanın hiçliğini, değersizliğini, uğruna verilen onlarca uğraşların, çırpınışların koca koca 'boş' oluşunu fark ediyorum şimdi !..

Bu mudur yani diyemeden edemiyor insan sonraları kendi kendine!...

Bunun için miydi binlerce kavgalar, savaşlar, hırs ve tamah?

Sonucu ölüm olacak olan bu son için miydi?
Onlarca kalp kırıklıkları, göz yaşları ,candan ve ömürden feragatler!...

Sonucu ölümün soğuk yüzü ile yüzleşmek, sonucu toprağa dönüşmek olan, o tatlı uykuları kaçırtan son için mi tüm bunlar?

'Rahatı ve lezzetleri bıraktıran, ağız tatlarını bozan ölümü çokça anmamız gerekmez miydi  acaba?

Ahhh Fatma hocam! Ama tüm bunları anlamak ve idrak etmek için senin ölümün gerekmezdi bize!  :((

Bunu bilmek için senin yokluğunla sınanmayı istemedik ! :((

İşte ölümle yüzleştiğimiz  her an, ne çok gereksiz şeyler için üzüldüğümüzü anlıyor olacağız !...

Hayattayken burun kıvırdığımız, arayıp sormadığımız, değerlerini kendilerine sunmadığımız kıymetlilerimizi kaybettikten sonra ararız uzaklarda!...


Keşke deriz sonra; keşke şimdi yaşasalardı, yanı başımızda olsalardı da onlara bir kez daha sarılıp ,sevdiğimizi dile getirebilseydik!...

Ama yok maalesef giden gidiyor ve bizlere düşen de sadece arkalarından sessizce ve çaresizce baka kalmak kalıyor geriye !...

Öylece boynu bükük vaziyette...
Gelmeyecekler, gelemeyecekler geriye...:(((


'De ki: Benim benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep Alemlerin Rabbi Allah içindir'! (En'am/162)

İşte budur!...

Hayatın da, ölümün de gerçek anlamı budur!...
Giriş, gelişme ve sonucun bundan ibaret olması gereken !...
İnsanın da yaşamın da hilkatini özetleyen ayet!...

'Üç günlük 'diye vasıflandırılan dünya hayatının manası ve özetidir bu ayet!..

Sana' ALDANMIYORUM 'artık dünya !
Bizden almış olduğun her bir canımızın hatırına diyorum ki; sana aldanmak ahmaklıktır!...

Sana aldanan aldanmıştır, kaybedenlerden olmuştur!...

Fatma hocam! Allah sana olduğu gibi bizlere de merhametiyle muamelede bulunsun inşallah...

Bizleri de tıpkı senin gibi' iyi yad edilenlerden 'eylesin!!!  Amin.

Ölümün ve hayatın bilincini bir arada götürmek temenni ve duası ile vesselam...