Elif NİSA


Ah Keşke!..

Ah Keşke!..


Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim.' (Fecr Suresi, 24)

Allah hepimizi birtakım eksiklikler ve acizliklerle yaratmış. Hayatımız boyunca sayısız kez unutur, yanılır ve hatalar yaparız. Ancak yaptığımız her hatanın her zaman telafisi vardır. Merhametlilerin en merhametlisi Rabbimiz, tevbe gibi büyük bir nimet vermiş bize. Dünya zaten sunulan nimetlerle denenmek, hatalardan arınmak ve eğitilmek için var değil mi?

İnsan hayati bir tehlike ile karşılaştığı zaman -hep duyarız- hayatı film şeridi gibi gözleri önünden geçer. Bir anda, dünyadaki ömrünü ve bu süre içinde yaptığı işlerin muhasebesini yapar. Allah'tan yüz çevirmiş ve O’nun dininden uzak bir hayat yaşamışsa, bir anda büyük bir pişmanlığa kapılır. Hayat boyu hiç aklına bile getirmediği gerçekler, apaçık gözlerinin önündedir. Kendisinden çok uzak gördüğü ölümün, aslında çok yakın olduğunun farkına varır. Dünyada iken Allah'a karşı nankörlük etmiştir ve bu davranışının karşılığını kötü bir şekilde alacağını vicdanıyla hisseder. Oysa vicdanının sesine ömrü boyunca kulak vermekten kaçınmış, nefsinin tutkularıyla yaşamıştır. İçini tarifsiz bir korku kaplar ve bu zorlu durumda, kendisine yalnızca Allah'ın yardım edebileceğini anlar. Eğer Allah kendisini bu tehlikeli durumdan kurtaracak olursa yaşadığı bu anı kesinlikle unutmayacağına ve bu gerçekleri göz önünde bulundurarak yaşayacağına söz verir. O an tehlikeden kurtulabilmek için yalvara yalvara Allah'a dua eder. Yeter ki kurtulsun...

Ancak, zorluk anında yalvararak Allah’a sığınan insan, tehlike üzerinden kalktıktan sonra verdiği sözü unutur ve eski hayatına geri döner. O an hissettiği korku ve pişmanlık, yerini eski nankörlüğüne bırakır. Ölümle yüz yüze geldiği sıkıntı anında kurtulmak için Allah'a dua eden o değilmiş gibi Allah'tan yüz çevirir. Gaflet içindeki eski yaşamına bıraktığı yerden devam eder. Bu kişilerin içinde bulundukları ruh halini Kur’an şöyle tarif ediyor:

Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: 'Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana şükredenlerden olacağız.' 'Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar… (Yunus Suresi, 22-23)

Oysa bu felaketi bir kez yaşayan ve karaya çıktığında rahatlayıp kendisini güvenlik içinde zanneden insan, karada aynısıyla hatta daha da zor bir durumla tekrar karşılaşmayacağından güvende midir?

Tehlikeyle karşılaştıkları an Allah'a yönelen kişilerin yaşadıkları pişmanlık, o an içinde bulundukları acizlik ve çaresizlikten kaynaklanır. Ancak ölümle burun buruna gelmek, sonrasında onları ahirete hazırlık yapmaya değil dünya hayatına yöneltir.

İnsanlara yarar sağlayacak gerçek pişmanlık bu değil. Pişmanlık, insanda radikal değişiklikler meydana getiren bir duygudur. İçten pişmanlık duyan kişi, yaşamının geri kalan bölümünün Allah’ın kendisine verdiği bir fırsat olduğunu düşünür ve eski hatalarına geri dönmemeye gayret eder. Çünkü bu nankörlük onun aleyhinedir.

Kur’an’da bu konuda verilen bu örnekler her insan için öğüt alabileceği birer ibrettir. İnsanın zor bir durumla karşılaşmamış olması, karşılaşmayacağı anlamına gelmez. Uyarıcı ayetlerle amaçlanan, insanın her an vicdanının sesini dinlemesi ve kendisini geçici dünya hayatına bağlayan nefsani tutkularından kurtulmak için çaba harcamasıdır. İnsan, hayatındaki önceliklerini belirlemeli ve nelerden vazgeçmesi gerektiği konusunda henüz vakit varken kesin karar vermeli. Belki hayatının sonuna kadar böyle bir olay yaşamayacaktır ama hayatın tek kesin gerçeği olan ölümle karşılaştığı anda, eğer Allah'ın hoşnutluğunu gözeterek ve O’nun sınırlarını koruyarak yaşamadıysa, kesinlikle pişmanlık duyacağı şeyler olacaktır.

Dünyadayken telafisi mümkün olabilen, ancak ahirette geri dönüşü bulunmayan bu pişmanlığı yaşamamak için yapmamız gereken; Allah'a yönelmek, Kur‘an’a tabi ve Allah’a teslim olmak. Ölümü uzak görmek büyük yanılgı; ölüme hepimize aynı uzaklıktayız ve çok yakın ölüm. Sorumluluklarımızı ertelememeli, aldığımız kararları içtenlikle ve sabır göstererek hayata geçirmeli. Allah'a olan içten duamız, yakınlık ve teslimiyetimiz ise tehlike anında hissedilen kadar içten olmalı.

Dünyada yapıp ettiklerimiz ve ertelediklerimizden dolayı ahirette telâfisi imkânsız pişmanlık ve çaresizlik hissetmekten korkuyorsak, çağrıya icabet etmeli;

Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azap apansız size gelip çatmadan evvel. (Zümer Suresi, 54-55)

Dünyadaki hatalarımız hem Allah’a olan yakınlığımızın hem de imanî derinliğimizin artmasına vesile olur. Pişmanlık hissettiğimizde, “Ah keşke” yerine, “Bir daha asla” diyebilirsek...