Karanlık sermayedarlardan paralanan, yabancı büyükelçiliklerden milyonluk fonlar kapan, proje kılıfında yurt dışı ajan STK’lardan para alan fondaş medyanın CHP ve İyi Parti’den de rant havuzu oluşturduğu deşifre edildi.
Milli medyayı yıllarca ‘havuz medyası’, ‘yandaş medya’, ‘iktidardan nemalanıyorlar’ diye yaftalayıp, bir tane somut delil bile ortaya koyamayan zilletçilerin, kendi aralarındaki rant kavgasında kalemlerini nasıl kiraya verdikleri ifşa oluyor. Sezgin Baran Korkmaz gibi karanlık sermayedarlardan paralandıkları belirlenen, yabancı büyükelçilik ve konsololosluklardan milyonluk fonlar kapan, proje kılıfında yurt dışı ajan STK’lardan para alan fondaş medyanın CHP ve İyi Parti’den de rant havuzu oluşturduğu deşifre edildi. Eski CHP’li Muharrem İnce’nin açığa çıkardığı Halk TV, Tele1, KRT gibi fondaş kanalların bu partilerden para aldığı iddiasını fonlu medyanın aktörlerinden Merdan Yanardağ itiraf ederek lağımı patlattı!..
Hep fon peşindeler
Konuya ilişkin Akit’e konuşan Gazeteci Yazar Tayyar Tercan, şu değerlendirmede bulundu: “(Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını sallar der) atalarımız. Bunlar da ekmeğini yediklerinin kılıcını sallıyorlar. Yurt dışından para alanlar bunlar, elçiliklerden konsolosluklardan fon alanlar bunlar, partilerden para alanlar bunlar. Biz bunları iyi tanıyoruz ama halka iyi anlatamıyoruz. Bu zihniyettekiler 28 Şubat’ta da fonlanıyorlardı. AB’den, ABD’deki, Almanya’daki vakıfların belirli projeler üzerinden bunlara fon aktarılıyordu. Sadece maddi açıdan da değil, onları parlatmak, muhatap kabul etmek açısından da manevi destek sağlıyorlardı. Günümüzde medya belirli oranda değişti ama fonladıkları zihniyet devam ediyor. Yakın geçmişte CIA’nın yan kuruluşlarının sivil fonladığı insanların listesi de yayınlandı ve bunların o listede yer aldığı görüldü.”
Medyadaki yalan ittifakı
Fondaşların yalan ittifakına mani olunması gerektiğine belirten Tercan, şöyle devam etti: “Algı operasyonu bunlarda, yalan bunlarda, manipülasyon bunlarda. Çünkü bunların arkasında koca istihbarat örgütleri var ve çekirdekten yetiştiriliyorlar. Devasa yatırımlarınız, devasa icatlarınız, devasa hamlelerinizi millete duyuramıyorsunuz. Niye? İşte bu fonlu grup sizin yaptığınız her dev hamlenin arkasından bir manipülasyon yapıp gündemi başka yere çekiyor. Bunların uzmanlığı bu çünkü, yalan ve kurguda ustalar. Sultan Abdülhamid bu hakikati bilip tedbir aldığı için ona karşı da ‘istibdat’ yalanını uyduranlar yine bu zihniyet. Dezenformasyona, algı operasyoncularına karşı tedbirler olmalıdır. Yeni sosyal medya ve medya kanununu bir an evvel çıkarmalıdır. Yalanın önü kesilirse fonun önü de kesilir.”
İşlerine geldiği gibi
Siyaset Bilimci Ferhat Çakır da, skandalı şu sözlerle yorumladı: “Karşı mahalleye ne suç atarlarsa aynısını kendilerinin yaptığı ortaya çıkıyor. ‘Yolsuzluk’ diyorlar, kendileri yapıyor. ‘Yandaş’ diyorlar, âlâsını yapıyor. ‘İktidardan besleniyorlar’ diyorlar, rant sağladıkları görülüyor. Mutlaka bir hukuki kılıf giydirirler. Kendileri cezaevine düştüğünde ‘hukuk’ derler, bir Müslüman zindana atıldığında ‘devlet’ derler. Kendileri fon aldıklarında adı ‘kanun’ oluyor, bir Müslüman Bosna’ya veya herhangi bir din kardeşine para yolladığında ‘suç’ diyorlar. Bunlar sadece kendilerine lazım olduğu zaman bazı kavramları kullanırlar. Örneğin azınlıktaysa ‘demokrasi’ konuşulur, güçlü olduğu bir meselede ise ‘kamu düzeni, devlet gücü’ konuşulur.”
Aymazlar güruhu
Kirli ilişkilere vurgu yapan Çakır, şöyle devam etti: “Bunların havuz medyası gibi söylemleri, kendi kafalarındaki tezgahı gösteriyordu. ‘Nasıl havuz kurarız, belediyeleri, partileri, STK’ları nasıl kendimize bağlarız düşüncesinin ürünüdür. Kendileri ne yapıyorlarsa, hükümetin ve milli medyanın da aynısını yaptığını zannediyorlar. Bunların her olaya bakışı bu. Gazeteci Ruşen Çakır’ın eski yazılarında ‘Yabancıdan para alan onun düdüğünü çalar’ diyor. Medyascope sitesi üzerinden yurt dışından fon aldığı ortaya çıkınca da gayet makul gibi karşılıyor. Aynısı bu meselede de var. Merdan Yanardağ, ‘bu reklam ilişkisi’ diyor. Bunların hayata bakış açıları böyle iğrenç olduğu için diyebilecek bir şey kalmıyor artık.”