Van, SDİ öncülüğünde LGBT'ye karşı çıkmak ve aileye sahip çıkmak için yürüyüş yapıldı.
Van Sivil Dayanışma İnisiyatifi (Van SDİ) üyeleri, “Ailen Saldırı Altında Harekete Geç” sloganıyla LGBT karşıtı yürüyüş yaptı.
Van’da yaklaşık 50 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu Van SDİ üyeleri, Kazım Karabekir Caddesi Semaver Kavşağı Boyalar Camii civarında toplandı. Burada ellerinde taşıdıkları ‘sapkın LGBT çetelerine hayır’, ‘aileni ve neslini koru’, ‘medya LGBT danışmasına dur de’ yazılı dövizlerle Beşyol Meydanına kadar yürüyüş yaptı. Burada bulunan Hazreti Ömer Cami avlusunda toplanan kalabalık, daha sonra LGBT aleyhine slogan attı.
VAN SDİ adına yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi;
Kıymetli kardeşlerimiz, STK Temsilcilerimiz, Hanımefendiler, Beyefendiler, ve Sevgili Çocuklar.
Van ilinde toplum yararına faaliyet gösteren yaklaşık 50 Sivil Toplum Kuruluşunun bir araya geldiği bir temsil kuruluş olan Van Sivil Dayanışma İnsiyatifi tarafından tertip edilen “Ailen Saldırı Altında. Harekete Geç” programına hepiniz hoş geldiniz, Şeref verdiniz.
Bugün burada Anadolu'nun vatan, millet ve ümmet sevdalısı Gönüllü Sivil Toplum Kuruluşları ve siz kıymetli Aile fertleri ile birlikte LGBT propaganda ve dayatmalarına karşı farkındalık oluşturmak, ailemize, gençliğimize ve çocuklarımıza yapılan ve yapılacak her türlü sapkın saldırıya karşı din, dil, ırk, mezhep, siyasi görüş, ideoloji fark etmeksizin bir olduğumuzu, beraber olduğumuzu ve dimdik ayakta olduğumuzu haykırmak için toplandık.
Bizler bugün gençlerimizin ahlâkını, ailemizin dini ve geleneksel kodlarını bozmak için her türlü yolu meşru gören bozuk zihniyete dur demek için bir araya geldik.
Bildiğiniz üzere dedelerin çocukların saçlarını okşamalarının SAPIKLIK olarak değerlendirilmeye başlandığı toplumda her geçen gün insanın insana dokunması, insanın insana teması daha fazla SORUN haline geliyor.
Tüm dünya genelinde, LGBT eğilimli sapkın zihniyetin aile kurumuna karşı yürüttüğü kampanyalar ve baskıcı kuşatmalar aile kurumuna çok büyük zararlar veriyor.
Bugün Batılı ülkelerin birçoğunda, “Cinsel Yönelim”, “Cinsel Tercih”, “Cinsellik Hakkı” vb. adlar altında tamamen insan fıtratını ve tabiatını yok edici mahiyetteki eşcinsel evlilikler yasal güvenceler altına alınmaktadır.
İnsanların iki farklı cins olarak dünyaya gelmeleri onların tabiatlarının ve fıtratlarının bir gereğidir. Kişilerin kız ya da erkek cinsiyetlerinin önemsizleştirilerek çok kolay bir şekilde değiştirilmesi yönündeki eğilimlerin artması, insan fıtratı ve tabiatı ile bağdaşır bir şey değildir. Özellikle LGBT fikriyatı istikametinde gençlere yönelik cinsiyet değiştirme yönündeki telkinler ve algı operasyonları, insan tabiatını bozucu mahiyettedir.
Siz kıymetli kardeşlerim bu gidişata DUR diyecek misiniz?
Ailenin değerlerini korumaya devam edecek misiniz?
Çocuklarınızı bu yaklaşan tehlikeden koruyacak mısınız?
Rabbim sizlere güç ve dirayet versin.
Evet kardeşlerim, bizler uyarı görevini yapıyoruz.
Biz toplumsal cinsiyet adaleti tanımına karşıyız. Farklılıklarımızı görmezden gelme politikalarına karşıyız. Bugün Birey’i ve Toplumsal cinsiyeti konuşmaya başladık. Öteki olmak, ötekileştirmek farklı bir şey, ötekilerle çatışmaksa daha farklı bir şey. Dünya litarütüründe Toplumsal Cinsiyet ve GENDER kelimelerine yüklenen anlam ise oldukça farklıdır.
Küresel çetelerin Tek bir din, Tek bir cinsiyet, Ötekileştirme ve Öteki olmaya nasıl anlamlar yüklendiğini görüyoruz.
Anne ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkilerin yerini daha başka ilişkiler aldı. Bu da çocukların aile yuvası içinde tabii yetişme ortamını ortadan kaldırdı. Aşırı bireysellik ve rüşd yaşına gelen evlatların büyük çoğunluğunun ailelerinden kopmaları, aile bütünlüğünü bozmaya sebep olmaktadır.
Batıdaki bu LGBT zihniyeti kuşatması içinde, annelik ve babalık vasıfları ve yükümlülükleri de büyük ölçüde yok olma sürecine girdi. Diğer yandan, tek kişilik hanelerin sayısı Batıda %50’nin üzerinde. Dolayısıyla, anne ayrı, baba ayrı, çocuklar ayrı yaşamakta, minimum iki ya da üç kişiden oluşan aileler, parçalanmalar sebebiyle tek kişilik ailelere dönüşmüş durumdadır.
Şu anda Fransa, İsveç, Norveç, İngiltere ve İzlanda gibi ülkelerde “Aileye ihtiyaç yoktur” diyenlerin önemli sayılara ulaşması ile ciddi bir kültürel yozlaşmanın yaşandığı belirtiliyor. Kısaca ifade etmek gerekirse, Dünya genelinde aile, yavaş yavaş yok olmaya doğru gidiyor.
Peki siz kardeşlerim yaklaşan bu tehlikeye karşı dimdik duracak mısınız?
Annelik ve Babalık kavramlarını yaşatmaya devam edecek misiniz?
Çocuklarınız ile hep birlikte tek yürek olacak mısınız?
Rabbim evlatlarınızı sizlere bağışlasın ve onları kötü zihniyetlerden muhafaza eylesin.
Bizler kimseyi durduk yerde üzmek istemiyoruz. Aksine, herkesi kazanmak istiyoruz. Amma, bir yanlış gördüğümüzde onu elimizle, dilimizle ve gerekirse kalbimize düzeltmeliyiz.
Aileye yönelik bütün bu tahripkâr saldırıların temelinde, “Rızaya dayalı her türlü çarpık cinsel ilişkilerin meşru bir hak olarak kabul edilmesidir”. Cinsi sapıklığın eşitliği de adaleti de olmaz. Bizim fikrimiz açık.
Emrolunduğumuz gibi dosdoğru ve net fikrimizden dolayı, kınayıcıların kınamasına linçine karşı vekilimiz Allah’tır. O ne güzel VEKİL’dir.
Kıymetli hazirun, yeni Ceza Kanunu ile Ailelerin çocukları üzerindeki terbiye ve disiplin hakları maalesef ellerinden alındı. Evi terk etmek isteyen kızlara engel olmak isteyen babalar, ceza yasalarının yaptırımları ile karşılaştılar. İlk anda cazip görünen sınırsız özgürlük, aile ve baba otoritesi veya disiplininden kaçmak, telafisi imkânsız mağduriyetlere sebebiyet vermektedir.
Aile, toplumumuzun temelidir. Kralların bile giremediği son kale olan aile, günümüzde genel ve özel yasaların uygulamaları sonucu polis, jandarma, hâkim, savcı ve avukatların kol gezdiği alana dönüştürülmüştür. Sonuçları; boşanmalar, aile içi şiddetin artması, çocukların korumasız ve desteksiz kalması ile ailenin dağılması olmaktadır.
▪ Toplum, birkaç marjinalin adeta oyuncağı haline dönüşüyor.
▪ Sapıklık, ahlaksızlık ve çarpık ilişkiler bilinçli şekilde özendiriliyor.
▪ İnsanı diğer varlıklardan ayıran ne kadar değer varsa küresel odakların desteğiyle yok ediliyor.
▪ Gerçekler apaçık ortada.
▪ Aile müessesini korumalıyız.
▪ “Batılı Ülkelerin Sicilini Kadına Şiddet ve Çocuklara Yönelik Suçlar Kirletiyor”
Tek dünya devleti, tek dünya vatandaşı, tek dünya cinsiyeti gibi düşünceleri hayata geçirmek isteyen gizli dünya düzeninin gizli yöneticileri ve onların gönüllü ya da şuursuz uşaklığını yapan şer hizmetkarlarına sesleniyoruz !!!
Artık sizi tanıyoruz, deşifre oldunuz. Sizi toplumsal cinsiyet övgülerinizle tanıyoruz. Sizi ailesine ve nesline sahip çıkan gerçek onurlu insanlara nefret söylemi yakıştırmanızla tanıyoruz. Sizi LGBT komisyonları kurmanızla tanıyoruz. Sizi Soros'dan, Rotşil'den ve benzerlerinden beslenmenizle tanıyoruz. Sizi siyonizme ve emperyalizme uşaklık edişinizle tanıyoruz. Artık yalanlarınıza karnımız tok. Artık bizi kandıramayacak, bizi bozamayacak, sımsıkı sarıldığımız ailemizi ve çocuklarımızı elimizden alamayacaksınız. Şehrimizden, ülkemizden ve dünyamızdan defolup gideceksiniz."
Bizler, Ailenin bütünlüğünün korunması, sapkınlığın önlenmesi ve Toplumsal Cinsiyet kavramlarının karşılık bulamaması adına mevcut 6284 sayılı kanunun yeniden revize edilmesini talep ediyoruz.
Siz kıymetli kardeşlerim,
▪ Bu çarpık gidişata DUR diyecek misiniz?
▪ Ailenin bütünlüğünü ve değerlerini korumaya devam edecek misiniz?
▪ Çocuklarınızı bu yaklaşan tehlikeden koruyacak mısınız?
▪ Çocuklarımıza sımsıkı sarılıp onları anlamaya çalışacak mısınız?
▪ Annelik ve Babalık kavramlarını yaşatmaya devam edecek misiniz?
▪ Çocuklarınız ile hep birlikte tek yürek ve AİLE olacak mısınız?
▪ Rabbim sizlere güç ve dirayet versin.
▪ Rabbim evlatlarınızı sizlere bağışlasın ve onları kötü zihniyetlerden muhafaza eylesin.
Katılımlarınızdan dolayı Van Sivil Dayanışma İnsiyatifi adına sizlere şükranlarımızı sunuyoruz.
Rabbim Ailelerimizi şer odaklarının kirli emellerine karşı muhafaza eylesin.
Allah’a emanet olunuz.
Kadınlar adına konuşan Ayşegül Çakır ise konuşmasında şu ifadelere yer verdi;
Bismillahirrahmanirrahim
Hamdimiz alemlerin Rabbi olan, Cenabı Allah'a'dır. Salatımız ise Peygamberimiz (s.a.v.) dir. İnsanlığı yaşatacak haklarını koruyacaksak; münker olarak ifade edilen bütün kötülükler ile mücadele etmek bizim en büyük vazifemizdir. Kişi kötülüklere karşı devamlı teyekkuzda olmalı, toplum ise münker ile mücadele etmelidir. Şeytan ve adamları fuhuşu ve kötülüğü insan, Allah'ın azabına uğrasın diye emreder. Kötülüklerden korunmanın en sağlam yolu ise Allah'ın emirlerine sarılmak yani fıtrata uygun yaşamaktır. İnsanı yaşatmanın ve haklarını korumanın başka bir yolu da yoktur zaten.
Bugün bütün batılı ülkelerin birçoğunda cinsel yönelim, cinsel tercih, cinsellik hakkı ve benzeri adlar altında tamamen insan fıtratını ve tabiatını yok edici mahiyetteki faaliyetler, eşcinsel evlilikler yasal güvence altına alınmaktadır. Bu kuşatmanın altında nerede ise nikahlı evliliklerle yarışır düzeyde nikahsız birliktelikler yapılmakta ve adeta toplum ve aile yapısı yok edilmektedir. Bu gayri meşru birlikteliklerden ise nesebi belirsiz milyonlarca çocuk ortaya çıkmaktadır. Doğan bu çocuklar aile şefkatinden ve ahlaki eğitimden yoksun bir şekilde yetişerek sonrasında toplumun başına bela olmakta ve bir çok asayiş olayına karışmaktadır. İşte bu açıdan fıtrata aykırı işler yapmak insanlığa en büyük kötülüktür.
Açıkça ifade etmek gerekirse kişilerin kız ya da erkek cinsiyetlerinin önemsizleştirilerek çok kolay bir şekilde değiştirilmesi yönündeki eğilimlerin artması insan fıtratı ve tabiatı ile bağdaşır bir şey değildir. Özellikle de LGBT fikriyatı istikametinde gençlere yönelik cinsiyet değiştirme yönündeki telkinler insan tabiatını bozucu mahiyettedir. Daha önce uzun süre yürürlükte olan ve kısa bir süre önce kaldırılan İstanbul Sözleşmesi'nin bazı maddeleri cinsel eğilim hareketine katkılar sağlamış, toplumu ve aileyi haliyle en temel insan hakkı olan nesil emniyetini tahrip etmiştir. Ancak bu sözleşme kısa bir süre önce ortadan kaldırılarak büyük bir ailevi tahribatın önüne geçilmiştir.
Bizler Türkiye'de en dramatik en trajik sorunu çocuklarımız, gençlerimiz ve özellikle aile üzerinden yaşıyoruz. Aile bozuldu mu eğitimde bozulur, toplumda bozulur kısacası dünya bozulur. Tıpkı bu gün olduğu gibi. Dünya tablosuna bakın, eğer bir ülkede boşanma oranları artmışsa orada adli suçlar artar, orada ahlakı krizler başlar, insana dair ne kadar sorun varsa bunların hepsi tek tek ortaya çıkmış olur. İşte bu yüzden toplum olarak, Avrupayı bir medeniyet olarak görmek ve oradan medet ummak en büyük yanlışımızı ortada koyar. Çünkü adına medeniyet dahi diyemeyeceğimiz, kokmuş çürümüş bir yaşam tarzını asla ve asla örnek alamayız, almamalıyız. Bizim tek ilke edineceğimiz medeniyet ise İslam Medeniyetidir.
Avrupa Birliği nasıl bir toplum tasarlıyor, nasıl bir insan modeli inşa etmek istiyor bunu da mercek altına almak ve ailemizi ve gençliğimizi tahrip edecek uygulamalara karşıda dikkatli olmak zorundayız. Bir sorun ancak kucağımıza geldiğinde ya da canımızı yaktığında konuşmaya başlıyoruz. Allah muhafaza, çocuklarımız sapkın örgütlerin pençesine düştüğünde, gençlerimiz uyuşturucu tacirlerinin tuzağında kıvrandığında mı uyanacağız ve kendimize geleceğiz.
Kızın ve erkeğin bir diğerinden farklı olmayacak şekilde yetiştirilmesi her ikisine de aynı şekilde davranışların yüklenmesi esasına dayanan bir proje var ortada. İşte burada bulunan topluluk bu kötü gidişata asla izin vermeyecektir. Bu gün buraya toplanmamızın en büyük gayesi de budur işte.
Allahu Teala Kur’an-ı Kerimde buyuruyor ki: Düşmanınızı takip etmekte gevşeklik göstermeyin, Eğer bunlarla mücadele etmezseniz yeryüzü ifsada gider. Kültürel yozlaşma ve ahlaksızlık konusunda duyarlılık gösterirsek; Cenab-ı Hakk’ın adımlarımıza bereket vereceğine, kalbimize sükunet vereceğine ve toplumları ıslah edeceği konusunda zerre kadar şüphe duymamalıyız. Lgbt ve benzeri sapkın kuruluşların, sapkınlıklarına karşı Müslüman ümmet olarak özellikle aile kurumumuza sıkı sıkıya sahip çıkmak zorundayız. Bizler her ne olursa olsun dayatılan yanlış yaşam tarzlarını inandığımız değerler süzgecinden geçirmeden asla kabul etmiyor ve onun karşısında duruyoruz.
Bu gün ne yazık ki ülkemizde evlenme oranları düşerken boşanma, yalnız yaşama ve farklı cinse özenti oranları hızla yükselmektedir. Ancak bizler bin yıldan bu yana İslama bayraktarlık yapmış ecdadın torunları olarak ümitsizliğe ve ye’se kapılmadan; ailenin temelini oluşturan evlilik müessesini yaşatmak, çocuklarımızı inancımıza uygun yetiştirmek ve fıtrata uygun yaşamı ilke edinmek için elimizden geleni gayreti ortaya koyacağız ve bu konuda bu gün burada olduğu gibi aziz milletimizi uyandırmaya gayret edeceğiz. Bununla birlikte devletimizin bahsini ettiğimiz bu konular üzerine bir politika geliştirmesini ve özellikle eğitim alanını boş bırakmayarak gençliğimize sahip çıkmasını istiyoruz. Öncek Ahlak ve Maneviyat ilkesinin eğitim müfredatımızın ana ilkesi olmasını talep ediyoruz. Sivil Toplum Örgütlerinin ise bu tarz faaliyetlerini arttırarak; topluma öncü ve yol gösterici olmasını öneriyoruz.
Son olarak; ey insanlık ailesi ailen saldırı altında farkında mısın. Ailelerimiz varlık sebebimizdir. Yavrularımız, Rabbimizin bize emaneti ve geleceğimizdir. Çocuklarımız göz aydınlıklarımızdır. Kirli zihinlerin ve kirli ellerin oyun ve projelerini bozulması için tek yürek ve tek ses olmak zorundayız.
Allah'ın selamı üzerinize olsun. Allah’a emanet olunuz.
Çocuklar adına konuşan Beyza Gündüz İnternette doğup büyüyen ilk nesil biziz diyerek başladığı sözlerini şu şekilde sürdürdü;
Selamun Aleyküm
Ben Beyza,
9 yaşındayım.
İnternetle doğup büyüyen ilk nesiliz biz.
Bizim zamanımızda her şey hızlı olmakla ölçülüyor.
Daha az hareketle her şeyin ayağımıza geldiği dönemdeyiz.
Bizim okul hayatımız Kovid denilen bir hastalıkla başladı zaten. Böylelikle internet, her eve girmiş oldu.
Derslerimizi bile ekran karşısında dinledik. Böyle olunca biz bu sanal dünyanın içine daha fazla girmek zorunda kaldık.
“Büyüklerimiz bize hep bırak elindeki telefonu, bilgisayarla oynamak yasak” diyor. Çünkü orası değilmiş çocukların yeri. Orası sadece iletişim ve bilgi edinme için kullanılabilirmiş. Ama bakıyorum büyüklerinde hep ellerinde. Otobüste, yolda, evde hatta televizyon karşısında bile ellerinde telefon var. Buradan annelerimize ve babalarımıza sesleniyorum lütfen bize daha çok vakit ayırın ve bize örnek olun!..
Büyüklerimiz bize “biz sizin zamanınızdayken saatlerce dışarda oynardık” diyor. Ama şimdi kimse yok ki dışarda.
Soruyorum size bize oyun oynayacak bir alan bırakıldı mı?
Bizim dünyamız apartman dairesinin içinde. Alt komşuya ses gitmesin diye zıplamanın bile yasak olduğu, saklambaç, yakalamaca, kör ebeyi oynarsak sonrasında ya alt komşunun geldiği, yada büyüklerin ses yapıyoruz diye kızdığı bir yer. Biz yalnızız. Atamadığımız enerjimizle, üretemediğimiz hayallerimizle ve girmek zorunda olduğumuz sınavlarımızla biz çocuk değiliz. Lütfen bize oyun oynayacak, temiz hava soluyacak, hakkın, adaletin ve ahlakın olduğu bir dünya bırakın!...
Ders çalışırken ellerimize verilen tabletlerde rengarenk bir dünya var. Ancak bu dünya bize cinsiyetsizliği, sapkınlığı, saldırganlığı ve yalnız yaşamayı öğretmektedir.
Aslında bizde fark ediyoruz bir şeyler yanlış gidiyor sanal alemde. Ne zaman biraz fazla oynasam, kardeşimle yada annemle daha fazla kavga ediyorum.
Bir de orda gördüğüm şeylerin yanlış olduğunu biliyorum ama ayrılmak da istemiyorum.
Bazen bazı oyunların reklamı çıkıyor mesela. Birisi görmeden hemen kapatmak istiyorum ama neden yanlış olduğunu tam bilmiyorum. Başkası görür diye huzursuz oluyorum ama eğlenceli diye kapatmayınca da suçlu hissediyorum.
Yine buradan anne ve babalara sesleniyorum. Lütfen bize vakit ayırın. Aile olmanın güzelliğini bize yaşattırın. Birlikte camiye, kütüphaneye, gezmeye ve oyun oynamaya gidelim. Hep birlikte bir masa etrafında oturup yemek yiyelim, yemek yerken yapmamız gereken konuları istişare edelim ve hep birlikte bir konu üzerine sohbet edelim ve daha çok vakit geçirelim!...
Soruyorum size, elinize verilen bir dünya var mıydı renkli, eğlenceli ama zararlı, insanı şiddete, kötülüğe, duyarsızlığa iten bir araç. Sizin yaşadığınız zaman da böyle miydi?
Biz öyleyiz. Lütfen bize yol gösterin. Sadece yasak koymayın alternatif üretin. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) hep öyle yaparmış. Yasaklarken bir hareketi “sen böyle yap” dermiş. Söylediği şey yasakladığı şeyden uzaklaştıracak cinstenmiş. Çünkü o alemlere rahmet olarak gönderilmiş en iyi baba, en iyi öğretmen ve en iyi psikologtu. Anlattığım bu konularda örnek mi istiyorsunuz. En güzel örnek Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde: “Andolsun ki Allah'ın Resulünde, sizin için uyulacak en güzel bir örnek var, o, size en güzel bir numune ve Allah'tan mükafat umana ve ahiret gününde mükafat umana ve Allah'ı çok çok anana da en güzel bir örnektir o.” buyurmaktadır.
Biz iyi şeylerin de olabileceğini, yapılabileceğini görmek istiyoruz.
Biz çocuklara “siz güzel bir dünya kucaksınız” diyorsunuz…
Bizde diyoruz ki “Güzel dünyayı bize siz bırakacaksınız.”
Son olarak bana burada konuşma ve duygularımı anlatma fırsatı veren VAN SİVİL DAYANIŞMA İNSİYATİFİ’ne teşekkür ediyorum. Allah’a emanet olunuz.
Basın açıklamalarının ardından yapılan dua ile grup sessiz bir şekilde alandan ayrıldı.
Kaynak: İHA / Van Postası Gazetesi