Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Yeni Eğitim Öğretim Yılında Sosyal Ve Kültürel Etkinliklerine Bir Yenisi Daha Ekleyerek Sosyal Bilimler Enstitüsü İle Beraber “dünden Bugüne Darbeler: 15 Temmuz Darbesi” Adlı Bir Pane
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, yeni eğitim öğretim yılında sosyal ve kültürel etkinliklerine bir yenisi daha ekleyerek Sosyal Bilimler Enstitüsü ile beraber “Dünden Bugüne Darbeler: 15 Temmuz Darbesi” adlı bir panel düzenledi.
Moderatörlüğünü Sosyoloji Bölümünden Doç. Dr. M. Zeki Duman’ın yaptığı panelde tarih bölümünden Prof. Dr. Metin Ayışığı ve Doç. Dr. Bekir Koçlar konuşmacı olarak katıldı. Özellikle öğrencilerin yoğun bir katılım gösterdikleri panelde konuşmacılar, genelde darbelerin dünya siyasi tarihindeki yeri ve rolü, özelde de Türkiye’nin yakın dönem tarihinde görülen askeri darbelerin demokrasi kültürümüzde yaşattığı tahribatlar üzerinde durdular. Darbelerin, siyasal yönetimi alaşağı edilmesini amaçlayan, sivil hükümetlerin iktidarına son vermek suretiyle demokratik kültürün yeşermesini ve kurumsallaşmasını engelleyen tarihsel bir olgu olduğunu vurgulayan konuşmacılar, bugüne kadar gerçekleşmiş olan hiçbir darbenin nihai olarak; toplumsal refahı, bireysel özgürlüğü, insan haklarını, sivil iradeyi ve demokrasiyi geliştirmediğini aksine, söz konusu demokratik toplumun dinamiklerini zayıflatarak ülkeleri on yıllarca geriye götürdüğünü vurguladılar.
Panelistler, dünya siyasal tarihinde darbelerin özel bir yeri bulunduğunu, zira tarihe bakıldığında toplumsal örgütlenmenin yaşandığı ilk dönemlerden itibaren yönetme erkinin kimin elinde olacağı, mevcut kaynakların paylaşımının nasıl yapılacağı, toplumsal, ekonomik ve siyasal süreçlerde hangi güç(ler) mekanizmasının karar vereceği gibi konuların genellikle ihtilaflı olması nedeniyle toplumlarda yöneten ve yönetilenler arasında kimi zaman şiddete varan çatışmaların yaşandığını, darbelerin de esasen bir iktidar ve güç savaşı(mı) olarak görülmesi gerektiğini vurguladılar. Aynı şekilde darbelerin sadece siyasal açıdan hegemonik güçlerin kendi aralarında kalkıştıkları politik bir mücadele alanı olarak görülemeyeceğinin, darbelerin hem askeri gücün hem de sivil iradenin demokratik kültürü içselleştirmeyle doğrudan ilişkisinin bulunduğunun vurgulandığı panelde, konuşmacılar genel olarak Türk demokrasinin 15 Temmuz askeri darbe girişiminde çok önemli bir sınav verdiğini ve bu sınavda esasen milli iradenin ve halkın egemenliğinin öne çıktığına işaret ettiler.
Konuşmasında Prof. Dr. Metin Ayışığı, Türkiye’de bugüne kadar gerçekleşmiş bulunan darbelerin tarihsel karakteri, özellikle de milli mücadelede Atatürk’ün ortaya koyduğu mücadeleci kimlik, halka duyduğu güven ve azim gibi konular üzerinde durarak, 15 Temmuz darbe girişiminde gerek siyasal iradenin gerekse halkın gösterdiği kararlılığın milli mücadele dönemine benzediğine dikkat çekti. Atatürk’ün kurtuluş savaşına başlarken tek dayanağının ve aynı zamanda dayandığı gücün halkın iradesi ve özgürlük istenci olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ayışığı, darbelerin süreklilik göstererek adeta bir gelenek halini almasının toplumsal, sosyal, siyasal ve ekonomik kayıplarının sanıldığından da daha fazla olduğunu ve 15 Temmuz’la beraber halk iradesinin darbe geleneğine bir son nokta koyduğunu ifade etti. Türkiye’de gerçekleşen darbelerin tarihsel ve kültürel bir geçmişinin bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ayışığı, aslında Atatürk’ün kendi döneminde bu gerçeği çok daha öncesinden fark ettiği için asker ile siyaseti ayrı mekanlarda, kulvarlarda ve alanlarda kalmasını/olmasını istediğini, askerin esas yerinin kışla olduğunu, siyasetin ise sivil iradeye bırakılması gerektiğini vurguladı. Dolayısıyla 15 Temmuz’un Türk siyasal tarihinde bir milat olarak görülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Tarih bölümünden Doç. Dr. Bekir Koçlar ise, Türk demokrasi kültüründe darbelerin alışılagelen bir olgu olarak görülemeyeceğini, belli toplumsal, siyasal ve ekonomik koşulların bir ürünü olarak görülmesi gerektiğini aynı şekilde darbelerin gerçekleşmesinde sivil dinamiklerin de unutulmaması gerektiğini vurguladı. Doç.Dr. Koçlar, bugüne kadar gerçekleşmiş olan ve her gerçekleştiğinde de toplumu gerileten darbelerin asla kabul edilebilir bir yanının olamayacağına, ancak esasen darbeye giden yolda sivil hükümetlerin olduğu kadar, aydınların ve yargının da çok fazla hatası bulunduğuna işaret etti. Nitekim her darbe sonrasında ordunun yaptığı eylem için gerekçeler ürettiğini, ancak bu gerekçelerin toplum nezdinde inandırıcılığının olmadığını zira topluma rağmen toplumun dizayn edilmeye çalışıldığını vurgulayan Doç.Dr. Koçlar, hem sivil hem de asker olarak bugüne kadar yapılan ve her defasında ders alınmadığı için tekrarlanan darbelerin 15 Temmuz’la birlikte sona erdiğine ve bu sonun aynı zamanda demokrasimizi ve sivil iradenin üstünlüğünü güçlendirdiğine dikkat çekti.
Panelin hem moderatörlüğünü yapan hem de panele konuşmacı sıfatıyla katılan Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. M. Zeki Duman ise, genelde darbelerin gerçekleştiği ülkelerin benzer özellikleri, özelde de 15 Temmuz askeri darbe girişimin başarısız olmasının nedenleri üzerinde durdu. Doç. Dr. Duman, konuşmasında darbelerin özellikle 20. yüzyılla birlikte gelişmekte olan ülkelerde görülmeye başlandığını ve bu ülkelerin yönetimsel açıdan benzerlikler taşıdığını vurguladı. Arjantin’den Şili’ye, Yunanistan’dan Mısır’a, İspanya’dan Türkiye’ye varıncaya kadar dünyada birçok ülkede darbelerin yaşandığını, ancak Avrupa kıtasında 1980’lerle beraber darbe geleneğinin inkıtaa uğradığını Ortadoğu ve Güney Amerika kıtalarında ise bu geleneğin halen davam ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Duman, “Neden darbeler belirli ülkelerde sıkça görülüyor?” sorusuna eğilmek gerektiğini ifade etti.
Konuşmasında darbelerin sıkta yaşandığı ülkelerde başta demokrasi kültürünün eksikliği, siyasal ve ekonomik istikrarsızlık olmak üzere sivil oligarşinin bürokratik tahakkümü, askeri vesayetin ve ideolojik kamplaşmanın varlığı ama daha da önemlisi insan hakları ve evrensel hukukun zayıf olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Duman, sivil iradenin güçlü olduğu toplumlarda ancak demokrasinin kurum ve kuruluşlarıyla işleyebildiğini belirtti. Sivil ve kamusal alanın cılız kaldığı, siyasetin vesayet altında alındığı toplumlarda ise hem halkın iradesinin tecelli edemediğini hem de toplumun refah düzeyinin yükselemediğini söyleyen Doç. Dr. Duman, her darbe sonrasında toplumun bir bütün olarak modern dünyadan koptuğunu, gelişen kapitalizme eklemlenemediği için de geride kaldığına dikkat çekti.
15 Temmuz darbe girişiminin Türk siyasasında adeta bir dönüm noktası teşkil ettiğini, belirten Doç. Dr. Duman, hain darbe girişiminin başarısız olmasında altı önemli hususun dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Doç. Dr. Duman, 15 Temmuz’un aynı zamanda diğer darbe girişimlerinden de ayrılan en önemli yönünün, siyasal iradenin darbe esnasında göstermiş olduğu kararlılığa işaret etti. Daha önceki darbelerde siyasiler genellikle şapkalarını alıp darbecilere boyun eğerlerken, ilk kez Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halkla beraber sahaya, sokağa indiğini ve darbecilere karşı mücadele ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Duman, siyasal partilerin bir bütün olarak hükümetiyle muhalefetiyle darbeye direnmesinin darbe girişiminin başarısız olmasına yol açtığını belirtti. Siyasal aktörlerin cesur ve kararlı duruşları yanında toplumun da aynı şekilde bir bütün olarak darbe karşısında durmasının çok önemli olduğunu ifade eden Doç. Dr. Duman, toplumun on yıllardır sürekli kendi özgür iradesiyle seçtiği ve ülkeyi yönetmek üzere meclise gönderdiği sivil iktidarın askerler tarafından alaşağı edildiğini ve bu durumun halkta ciddi anlamda bir nefrete ve antipatiye yol açtığı için de darbe girişimi başlar başlamaz halkın sokağa çıkarak buna direndiğini vurguladı. Siyasetçilerin göstermiş olduğu cesur tavra halkın hiç düşünmeden eşlik ettiğini ve bu darbeye geçit vermediğini belirten Doç. Dr. Duman, 15 Temmuz hain darbe girişimin başarısız olmasında sivil iktidarın ve halkın iradesi yanında yargının, polis teşkilatının ve medyanın göstermiş olduğu darbe karşıtı tutumun da etkili olduğunu vurgulandı.
15 Temmuz darbesinin genelde de darbelere giden yolda Türk siyasasının genel bir değerlendirilmesinin yapıldığı panelde gerek panelistlerin ufuk açıcı konuşmaları, düşündürücü ve eleştirel yaklaşımları gerekse de öğrencilerin yoğun ilgisi ve konuşmalar sonrasında yapmış oldukları katkılar, panelin verimli ve yararlı geçmesini sağladı. Panelistler, dünya tarihinin ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkan darbelerin belirli tarihsel, toplumsal ve kültürel koşulların kimi zaman zaruri ama genelde de keyfi sonuçları olarak karşımıza çıktığını, darbelerin sadece siyasal süreçlerin bir bileşeni ve öznesi olarak değil, aynı zamanda toplumsal yaşamın sosyolojisinde görülen demokratik pratiklerin eksikliğinden de kaynaklandığı hususunda birleştiler. Aynı şekilde Türkiye’de Osmanlıdan Cumhuriyete tevarüs edilen darbe geleneğinin 15 Temmuz hain darbe girişimiyle de sona erdiğine dikkat çektiler.