Tarih: 26.08.2019 14:21

Van Valisi Mehmet Emin Bilmez ve Siyasilere Hatırlatma

Facebook Twitter Linked-in

Sayın Valim, Cumhurbaşkanlığı’nın 26 Aralık 2018 tarihli ve 2018/260 sayılı kararnamesiyle Van Valiliği’ne atanmıştınız. Yine aynı dönemde Van Büyükşehir Belediye Başkan Vekili olarak da görev yaptınız. Yaklaşık 3 aylık kısa bir süreç de olsa, Van Büyükşehir Belediyesi’nin kurumsal kimliği ve çalışanları hakkında fikir ve deneyim sahibi oldunuz. 

Geçmiş yıllarda Kaymakam olarak kazandığınız Van tecrübenize, 9 aylık Van Valiliği tecrübesi de eklenmiş oldu. Van’ın siyasetini, sivil toplumunu, kurumlarını, medyasını ve sosyolojisini güncelleyerek tecrübelerinizi zenginleştirdiniz.

Van İl Emniyet Müdürü Mehmet Suat Ekici ve Van İl Jandarma Alay Komutanı Tuğgeneral Yavuz Özfidan öncülüğündeki güvenlik kuvvetlerimizin fedakârca yaptığı çalışmalar ile Van, güvenli ve huzurlu bir kent haline dönüştü. 

Yerel yönetimler ile ilgili donanımınız ve yararlanacağınız bu deneyimler ile Van Büyükşehir Belediyesi’ndeki yeni dönemde, sizden halk memnuniyetini esas alan, başarı grafiği yüksek bir performans beklediğimi öncelikle ifade etmek istiyorum.

DEVLET ADAMI KİMLİĞİNİZ VE DURUŞUNUZ BAŞARININ ANAHTARI OLMALI
Sayın Valim, Van’da göreve başladığınız kritik dönemde, bazı siyasetçilerin ifade etmekten çekindiği birçok konuyu, devlet adamı kimliğiniz ve duruşunuzla siz ifade ettiniz. 

Sizin neyi söyleyip söylemeyeceğinizi, neye nasıl bakacağınızı, nasıl bir duruş sergileyeceğinizi, neyin yanında neyin karşısında olacağınızı, Van’da en iyi bilenlerden ve sizi takdir edenlerden birisiyim. 

Bu açıdan baktığımızda Van Büyükşehir Belediye Başkan Vekilliği görevini, hakkını vererek yerine getireceğinize olan inancım tamdır. 

Ancak Van’daki 16. yılını tamamlayan, Kasım 2016’da başlayan kayyum dönemini, 3 başkan vekilini ve 31 Mart 2019 seçimleri sonrasındaki süreçleri en ince ayrıntısına kadar yakından takip etmiş bir gazeteci olarak, dikkat çekmek istediğim çok önemli konular var. 

YENİ DÖNEMDE, YENİ NESLİN İNŞA DÖNEMİ BAŞLAMALI
Sayın Valim; Van Büyükşehir Belediyesi yeni dönemde devlete göre ve halka hizmet üretmeye dönük olarak yapılanmalı. Genel sekreterinden en küçük birim amirine kadar, merkezinde devlet ve halka hizmet duygusu olanlar görevlendirilmeli. İyi niyet, onurlu ve kimlikli duruş öncelikli olmalı, yetenek ise devamında gelmeli. 

Niyeti kötü olup yetenekli ve başarılı olması, bizi geliştirmekten çok batırmaya yarar. Niyeti iyi olanlar ise sıkı eğitim ve kurslar ile nitelikli hale getirilebilir. 

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart 2019 seçimlerindeki sloganı ile belediyeciliğin gönül işi olduğunu ilan etti. 

Madem belediyecilik gönül işi, o halde maaşı karşılığı yaptığı işin dışında, kurum kaynakları ve imkânları ile yapılan hizmetin dışında, topluma bir hizmeti olmayanlar yetkilendirilmemeli. 

Kendisine ait olan özel zamanından, ömründen, kaynak ve imkânlarından gönüllü bir şekilde insanlığın ve toplumun hizmetine sunmuş, toplumun sorunlarına çözüm, derdine derman, yarasına merhem olma çabası içinde bulunmuş insanların, sahip oldukları yetkiyi de bu yönde kullanacağına inanıyorum.

Kendi memuriyet geleceğini düşünen, sadece kariyerini ve özlük haklarını arttırma gayreti içinde olan, küçük ve basit bir memur zihniyetinden çok, ülkemizin, devletimizin, halkımızın, istiklal ve istikbalini düşünerek hareket eden,  yetkisini bu duygu ile kullanan yüce gönüllü ve büyük fotoğrafı görebilen ufka sahip kişiler, makam mevki sahibi olmalı. 

Çünkü doğru ve başarılı işler, doğru ve çalışkan kişiler ile yapılır.

Türkiye’nin birçok ilinin nüfusundan daha çok genç nüfusa sahip olan, nüfusunun yaş ortalaması 21 olan Van’da, bu özelliğe sahip kadrolar ile insanımızın gönlüne dokunmaya, hayatında fark oluşturmaya çok ihtiyaç var.

Yüz yıllık refah istiyorsak, devletimizin ebed müddet olmasını istiyorsak insan yetiştirmek zorundayız.

MAYASI BOZUK KİŞİLERE YETKİ VERİLMEMELİ
Sayın Valim, mecellede “zararın def’i, faydanın temininden evladır” diye çok önemli bir kaide var. 

Kasım 2016’da başlayan kayyum döneminde sosyal hizmetlerden, yardıma muhtaç kişilere yardım götüren personelden bazıları, yardımı verirken; 

“Devletimiz gönderdi” demedi,

“Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan” gönderdi demedi,

“Belediye Başkan Vekili, Valimiz gönderdi” demedi, 

“Van Büyükşehir Belediyesi gönderdi” demedi, 

Ne dedi biliyor musunuz? “Bu yardımı Bekir Kaya gönderdi”, “Heval bu yardımı Bekir Başkan gönderdi” dedi. Oysa HDP’li Bekir Kaya çoktan görevden uzaklaştırılmış ve tutuklanmıştı. 

Yani niyeti ve zihniyeti bozuk kişilerin yetkilendirilmesi, kaş yaparken göz çıkarmaktan başka işe yaramaz. 

Özellikle daire başkanlıklarına görevlendirilecek kişiler, böyle bozuk niyetli ve zihniyetli kişileri koruyup himaye edecek kişiler olmamalı. Devlete sadakati, kuruma bağlılığı, halka hizmet etme duygusu olan, Allah’tan gerçekten korkan, vicdan ve merhamet sahibi kişiler olmalı. 

Yoksa kötü niyetli kasabın eline bıçak vermek gibi olur. Duygularımız, güvenimiz, onurumuz, ve duruşumuzun yanında, devletimizin ve kurumun itibarı yerle bir olur. Elle tutulacak hal kalmaz, kimseye de bir şey anlatamayız.

YALAKA VE ÇOK YÜZLÜ SAHTEKÂRLARA DİKKAT!
Sayın Valim, siz de takdir edersiniz ki, Zatıâliniz Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirildikten sonra, birçok kişi sizin nezdinizde veya farklı kanalları da devreye sokarak etkin bir lobi faaliyeti yürütmeye başladı.

Bazıları kayyum döneminde devletçi görünüp, HDP’li dönem gelince “Ben devlet memuruyum sizinle çalışırım, ben Bekir Kaya’nın şefiydim, mecbur kaldım kayyumla çalıştım, eşim Jirki aşiretinden diye ordudan atıldım (forex atraksiyonları ile ordu mensuplarını dolandırdığı için atılan dolandırıcı uzman)” diyenler, önce HDP’li Bedia Özgökçe Ertan’a yalakalık yaparak devletin yanında duruş sergileyenleri sattı, şimdi de devletçi görünmeye çalışıyor. 

İşte bu onursuz düzenbazlar şimdi de, “Bedia Özgökçe Ertan ile çalışmaya mecbur kaldım” diyor, diğer yandan ise sosyal medyadaki trol grubuyla ve fısıltı gazetesi ile dik duran ve münafıklık yapmayan onurlu insanları “şucu-bucu” diyerek itibarsızlaştırmak, gözden düşürmek ve yerlerine yerleşmek için her türlü densizliği ve yüzsüzlüğü yapmaya çalışıyor. 

FİL OLMA DERDİNDE OLAN KURBAĞALAR VAR
Sayın Valim, “Hiç kurbağa fil olabilir mi?” Ne kadar şişerse şişsin, çok zorlarsa patlar, etrafı kirletir, ancak yine de fil olamaz. 

Hak-Batıl mücadelesi Habil ve Kabil ile başladı. Biz de bu mücadelenin hak tarafında yer alma şerefi ile şereflendirildiğimiz için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

Mesela şeytan çok bilgiliydi, ancak Allah’ın emrine karşı gelip ben ateşten o topraktan yaratıldı diyerek itaat etmedi. Aynı zamanda toprak ve ateş ayrışması yaparak ilk ırkçılığı da yaptı. Allah da şeytanı huzurdan kovdu, lanetledi. Kıyamete kadar da lanetli olarak kalacak. 

Allah “bu şeytan çok bilgili, ben onun bilgisinden yararlanayım, itaatsizliğini, ırkçılığını görmezden geleyim” demedi. Burada bilgiden çok duruş, karar, itaat, teslimiyet önemliydi. 

Allah bizlere; kimliksiz, kişiliksiz, onursuz, haysiyetsiz, yalaka, dalkavuk, düzenbaz, entrikacı, yalancı, ikiyüzlü, sahtekâr, hırsız, haramzade, şeytanın askeri ve münafık olmamızı yasaklarken, öncelikle safımızı netleştirmemizi, kendisine kayıtsız şartsız itaat edip teslim olmamızı istiyor. 

Kur’an-ı Kerim’de “Yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz” diyerek özü sözü bir olmamızı emrediyor. Hülasa adam gibi adam olmamızı istiyor. 

Sayın Valim, bakın bunların hiç birinde mesleki nitelik var mı? Hepsi şahsiyet, karakter, niyet ve duruş ile ilgili. Bu Allah’ın hukuku ve âdetullahtır. 

Biz şimdi “ama yeteneği var, ama bilgisi var, ama yakışıklı, ama güzel, ama saygılı, ama kibar, ama falanca siyasetçi referansı, ama falanca aşiretin mensubu, ama akrabam, ama yakınım, ama şuralı, ama buralı, ama kıramadım vs” diye diye hareket edersek, Allah bize başarıyı neden nasip etsin? 

Allah Kur’an-ı Kerim’de “Siz kendinizi değiştirmediğiniz sürece biz sizin hakkınızdaki hükmü değiştirmeyiz” , “Neye layıksanız o şekilde idare olunursunuz” diyor.

Bir başka ifade ile liyakatsiz ehliyet, musibetlere davetiye çıkarmaktır. 

O halde hem başarıyı yakalamak, hem de Allah ve kul nezdinde başarısızlığın sorumlusu olmamak, vicdani ve hukuki hesaba çekilmemek için hakikatin sesine kulak vermeliyiz. 

HİÇ BİR KURBAĞAYA VE FAREYE YETKİ VERİLMESİN
Sayın Valim, çobanlık yapmaması gerekenlere sürüyü emanet etmeyin.

Duruşu olmayan, her dönemin ve her gelenin yalakası olan, münafık tiplilere görev vermeyin.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) münafıkların insan hakları hukukuna dikkat etti, asla zulmetmedi. Ancak İslam toplumunu yönetmeleri için onlara hiçbir zaman yetki de vermedi. 

Yani mahallenin aslanlarını, mahallenin farelerine boğdurtmadı. 

Bir başka ifade ile müellefe-i kulüp olarak değerlendirilip, gönülleri İslam’a ısındırılması gerekenlere, savaşlardan sonra ganimetten fazla pay verdi, ancak ganimet dağıtma yetkisi vermedi. 

Tarih boyu her zaman var olan ve şekil değiştiren, Parvuslar, Zangoçlar, Dragoslar ve bizden gözüken Sadettin Köpek’lerin, devletimizi, siyasetimizi, kurum ve kuruluşlarımızı ele geçirmesine müsaade etmeyelim.

Sayın Valim, referansı, lobisi, kulisi, sıfatı, cüssesi, boyu-postu ne olursa olsun, lütfen hiçbir kurbağaya ve fareye yetki vermeyin.

Kurbağalara ve farelere dikkat etmek imani, insani, vicdani ve vatani görevdir.

KULLANIŞLI BÜROKRAT MAKAMINI VE KURUMU KULLANDIRIR
Sayın Valim; atama yetkisi kullananlara, “sakat ve kullanışlı bürokratlar atansın, bana itaat etsin ve kullanayım” diyerek, her türlü baskı, kirli tezgâh kuran, masum rolü oynayan, hastalıklı ve karanlık ruhlu bazı siyasetçilerin olduğu yadsınamaz bir gerçek. 

Halka hizmetin kapısı olan belediyeler, bu açıdan kullanışlı bürokratlarla değil, dava ve hizmet duygusu olan, fedakâr ve çalışkan bürokratlarla başarıyı yakalar. 

Belediyelerin başarılı olması demek, halkın ve kentin hizmet alması, sorunlarının asgariye indirilmesi demektir. 

Kullanışlı bürokratı kurumun sırtından kullanmak isteyenlere “Bu adam madem çok başarılı ve faydalı, o halde al kendi yanında çalıştır” demek verilebilecek en güzel cevaptır.

Hesabi olanlar; hasbi çalışılması gereken kurumlarda yeter ki gölge etmesin, başka ihsan istemiyoruz.

PROTOKOL OTOPARKINI BÜYÜTMEK BAŞARI İÇİN ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?
Sayın Valim, arabasını protokol otoparkına koyunca dava adamlığı(!) güçlenen, koyamayınca da zayıflayanların olduğu bir kurum düşünün.

Protokol oto parkını büyütmek ya da tüm oto parklara protokol yazısı yazdırmak, halka hizmet başarısının yakalanması ve devletimizi gelecek kuşaklara taşıma davasının güçlenmesi için çözüm olabilir mi bilmiyorum?

Halka hizmeti ve ülkemizin gelecek kuşaklara güçlü bir şekilde emanet edilmesi davasını, arabasını protokol otoparkına park edip etmemeye bağlayanların, kuruma ve halkımıza verebileceği ne bir ruh, ne de bir ufuk olduğunu düşünmüyorum.

GELİRSE ALLAH’IN HİDAYETİ, GELMEZSE LANETİ TÜM IRKÇILARIN ÜZERİNE OLSUN
Sayın Valim; ırkçılık ruhsal, duygusal zihinsel bir hastalıktır. Irkçılığın en güzel tedavisi ve çaresi de Kur’an-ı Kerimde vardır.  

Tıpkı sizin gibi ben de hayatım boyunca hiç ırkçılık yapmadım, hiçbir işimde ve sözümde kimsenin etnik kimliği referansım olmadı. Rabbim bizleri şaşırtmasın, ırkçılık yapmaktan muhafaza etsin. 

Hazreti Adem ve Hazreti Havva ne kadar Türk ise o kadar Türk, ne kadar Kürt ise o kadar Kürt, ne kadar Laz ise o kadar Laz, ne kadar Arap ise o kadar Arap oldum, olmaya da devam edeceğim. 

Allah Kur’an-ı Kerim’de “Mü’minler kardeştir”, “Biz sizi tanışasınız diye kabile kabile yarattık”, “Üstünlük Allah’ın yanında takvadadır” dedikten sonra, O’nun sözünün üzerine söz söylemek kimin haddine? O’nun kardeş ettiğini kim düşman edebilir? 

Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de Allah her bir insanı “Ey insanlar” diyerek veya “Ey iman” edenler diyerek muhatap alıyor. “Ey Türkler, Ey Kürtler, Ey şunlar, Ey bunlar” demiyor. 

Yine vefat ettiğimizde musalla taşında “Merhum veya merhumeyi nasıl bilirdiniz?” diye soruluyor. Yani insani duruş ve kalite soruluyor. Kabirdeki soruların içinde de ırkımızı soran bir soru yok. O halde kabirde dahi sorusu sorulmayan ırkçılığın uğrunda, ömür tüketmek akıllı işi olabilir mi?

Allah’ın huzurunda insani kalitemiz, insani niteliğimiz, yaptıklarımız ve yapmadıklarımız, söylediklerimiz ve söylemediklerimiz, samimiyetimiz, içtenliğimiz, niyetimiz ile değer buluyoruz. 

Hal böyle iken ırkı ile üstünlük taslayanların, dünyaya ırk penceresinden bakanların ne kadar dar bir düşünce içinde olduğunu, kendisini ve kâinatı anlamaktan çok uzak olduğunu görmemek için kör olmak lazım. 

Bu nedenle bir yerinden az veya çok ırkçılık bulaşmış, ruhunda ırkçılık hastalığını taşıyanlara yetki verilmemesi, hem kurumun herkese eşit ve adaletli çalışmasına, hem de Allah’ın ve halkın hoşuna gitmesine vesile olur.

Allah bizleri ırkçılık hastalığı ile toplumun huzurunu bozan, yeryüzünde fesat çıkaranlardan korusun.

AKIL VİCDAN VE İMAN SAHİPLERİ TEFEKKÜR ETSİN
Siyasette, bürokraside, sivil toplum kuruluşlarında, iş dünyasında veya medyada yer alanlar bu yazıyı okuyunca 5 dakika tefekkür etsin. 

Sayın Valim; Allah bize bulunduğumuz konumları durumları ve yetkileri verdi. Ya “güç bende istediğim gibi her şeyi yaparım” deyip hak-hukuk, helal-haram gözetmeyeceğiz. Ya da “bunlar benim imtihanım, Allah bana bunları verdi ve bakalım kulum nasıl davranacak? Benim koyduğum hak ve hukuk çerçevesinde mi, yoksa nefsi ve menfaatleri doğrultusunda mı iş yapacak?” diye beni imtihan ediyor duygusuyla hareket edeceğiz. 

Hiç kimsenin menfaati için ne bu dünyamızı, ne de ahiretimizi heba etmeyelim. Bir siyasetçi küsecekmiş küssün, tavır koyacakmış koysun, makamdan alacaklarmış alsınlar, tecrit edeceklermiş etsinler, iftira atacaklarmış atsınlar, oyun kuracaklarmış kursunlar, tezgah yapacaklarmış yapsınlar, dolap çevireceklermiş çevirsinler, tehdit edeceklermiş etsinler, saldıracaklarmış saldırsınlar. 

İman ediyorum ki Allah’ın hesabı tüm hesaplara galebe çalar. “Peşkeş çekti, batırdı, hile yaptı, çaldı, çaldırdı, öyle kötü yaptı, böyle yanlış yaptı” demesinler de “yanlışlığa ve haksızlığa boyun eğmediği için görevden alındı” desinler. 

Allah’ın hesabı kulların hesabından çok daha çetindir. Allah bizlere merhameti ile muamele etsin ve huzurunda hesabını veremeyeceğimiz işler yaptırmasın. 

Rabbim bizleri Allah’ın ve kulun hukukunu unutturan, yüzümüze selam verip sarılan, arkamızdan iftira atıp karalayan, insan görünümlü şeytanların şerrinden muhafaza etsin.

DAVASI DURUŞU VE MÜCADELESİ OLANLARA SELAMLAR
Sayın Valim; niyetiniz, duruşunuz ve mücadele azminiz nedeniyle size de selamlar. 

Unutmamalıyız ki, Sultan Süleyman’a dahi kalmayan bu dünya kimseye kalmaz.

Siyaset, kurumlar, sivil toplum ve medya; baronlardan, küçük hesaplılardan, küçük düşünen küçük adamlardan,  halk ve devletten başka tüm karanlık yapılara şahsi menfaati için hizmet edenlerden ve kriptolardan temizlenmezse, tüm sözler sadece slogan olarak kalır.

Bunun için sözden çok, dava şuuru ve ruhu ile mücadele gerekir.

İnsan yürekten inandığında, hakkın ve haklının yanında olduğunda, sayıca az da olsa gerçekten çok güçlü olduğuna, haksız olanların da ondan korkup çekindiğine tanık oldum. 

Ölmeyi göze alamayanların, yaşama haklarının baronlar tarafından ellerinden alındığı ve köleleştirildiği bir düzeni ve işbirlikçilerini alt etmenin tek yolu, inanarak yaşamak ve çalışmak.

Davası, duruşu ve mücadelesi olanlara selamlar.
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —