VAN POSTASI GAZETESİ ÖZEL
Kanal M’de Gazeteci Baki Karaca’nın Sahipsiz Mikrofon Programı’na konuk olan Avukat Rasim Saygın, kişilerle ilgili devlet arşivlerinin oluşmasında FETÖ'nın etkisine dikkat çekti. Bir yandan FETÖ ile mücadele edildiğini, diğer yandan FETÖ'nün etkisi ile tutulan devlet arşivleri ile güvenlik soruşturması yapılmasının çelişki olduğunu ifade eden Saygın, bunun mağduriyetler oluşturduğunu söyledi.
FETÖ terör örgütünün ne derece derin bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Saygın, söz konusu yapının Necmettin Erbakan, hükümetinin dışında bütün hükümetleri kullandığını aktardı.
Saygın, FETÖ/PYD davalarında mağduriyetlerin oluşmaması için aldatanlar ile aldatılanlar diye iki bakış açısıyla hareket etmek gerektiğini belirtti. Saygın, “Maalesef bizim ‘Devlet Aklı’ dediğimiz hukuk anlayışımız var. Geçmişten bu yana bu var. İstiklal mahkemeleri, 61 darbesi, 82 darbesi, sıkıyönetim mahkemeleri, sonradan oluşturulan DGM’ler, bütün bunlar o kıskaçta bir hukuk uygulamaya çalıştı. Mesele adaleti ikamet etmekten ziyade devleti koruma refleksiyle oluşan bir yargı ortaya çıktı. FETÖ’nün doğuşu tamda bu mantık içerisinde oldu. Daha sonra devletin güvenliğini cemaatin güvenliğine çevirdiler. sorasında ise mağduriyet ortaya çıktı. Bu davlar gerçekten sulandırıldı. Daha yeni doğum yapmış kadınlar gözaltına alınmaya çalışıldı. Bir taraftan mücadele diğer taraftan da adalet en iyi şekilde uygulanması gerekir” diye konuştu.
MAĞDURİYETLER YARATILMAMALI
İhraç edilen hakim ve savcılar yerine gelenler donatı ve yetkinlik açısında ciddi eksiklikleri olduğunu söyleyen Saygın, “Onlar açısında, ‘Ben adaleti mi sağlayayım yoksa hükümete mi yaranayım. Vereceğim karar acaba nasıl bir tepki yaratır. Böyle bir mağduriyet var ben bunu çözersem bana nasıl bakarlar’ endişesiyle maalesef hareket eden hâkim savcılar grubu oluşmaya başladı. Bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını vicdani açıdan tam olarak karar verebilecek bir ortam onlar için oluşturmamız gerekiyor. Biz adaletten ayrılacağımıza bir insan haksız yere cezaevine gireceğine 10 suçlu dışarda dolaşsın bu daha iyidir. O suçlular zamanla yakalanır” şeklinde konuştu.
GÜVENLİK SORUŞTURMASI YARGIYI ZAYIFLATMAMALI
Eskiden güvenlik soruşturması polis, asker ve yargı mensupları için alındığını aktaran Saygın, “Şimdi İŞKUR özerinde işe alınan bir işçi için bile güvenlik soruşturması yapılıyor. Bu soruşturma nedeniyle çoğu kişi işe alınmıyor. Cezanın şahsiliği ilkesi ihlal edilerek. Dolayısıyla oluşan mağduriyetleri giderecek yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Tabi o dönem bu yapıyla mücadele edebilmek için radikal kararlar alıp bunu uygulamak gerekiyordu. Şimdi bu güvenlik soruşturulmasının şartları esnetilmesi gerekir. Çünkü bu kanunda durduğu müddetçe hakimlerin vereceği kararlar yanlış da olsa o kanunu uygulamakla mükellefler. Bunun en can alıcı durumu ise bana göre güvenlik soruşturması yapan iki tane polis. Sizin kaderiniz örneğin bir dernek üyeliğiniz var ve polislerin bu derneğe bakış açısıyla ilgili olarak değişebiliyor. Güvenlik soruşturması olumsuz olursa bu durumda polisleri hakim yerine koymuş oluyoruz. Çünkü kanun 'güvenlik soruşturması olumsuz olduğu zaman sen memur olamasın' diyor. Bunu kim yapıyor, polis yapıyor. Yargı devre dışı kalıyor böylece. Bu güvenlik soruşturmasında polis nereye bakıyor devlet kayıtlarına bakıyor. Daha önce nereye girmiş. Hangi derneğe kayıtlı diye.. Bu arşivleri yapan kim? FETÖ, bir yandan FETÖ ile mücadele ediliyor diğer taraftan FETÖ’nun tutuğu devlet arşivleriyle güvenlik soruşturulmasını yapılıyor” dedi.
PERSONEL ALIMLARINDA MÜLAKATLAR KALDIRILSIN
Mülakat sistemine karşı olduğunu aktaran Saygın, “Geçmiş dönemde KPSS ile atanması yapılacak bir meslek dalında bir kişi bir puan alıyorsa gelecek yıl o puana göre atanma yapılıp yapılmayacağı bilinirdi. Şimdi ise 70 puan alan ile 100 puan alanı çağırıp hepsini aynı anda mülakata tabi tutuyor. Burada torpil devreye giriyor, yakınlık devre giriyor ve hakkı olanı hakkı teslim edilmiyor. KPSS sınavını getirmişsin üstüne güvenlik soruşturması getirmişsin kalkıp birde mülakat yapıyorsun. Bu ben torpil yapacağım demektir başka da bir izahı yoktur” diyerek görüşlerini açıkladı.
HİZMETLERİ YAPACAK ADAYLARI DESTEKLEMELİYİZ
“Benim siyasi fikrime yakın bir kişi gelsin de kim olursa olsun” mantığının şehre zarar verdiğini aktaran Saygın, destek verdiği aday profilini şu şeklide belirtti: “Projeleri olan değerlerimizle barışık, şehrimizle ve değerlerimizle çatışmaya girmeyecek, bizi kültürümüzden, benliğimizde ayrıştırmayacak, derdi hizmet olan bir aday olması gerekir. Van hizmet konusunda çok geri kalmış bir il, Kayyumların yaptığı birkaç peyzaj çalışması bile hemen göze kamaştırıyor ve Van’ın rengini değiştirdi. Bir Urfa’ya bakıldığında, bir Diyarbakır’a bakıldığında, Van gerçekten çok geri kalmış. Bizlerin belediyecilik anlamında bu hizmetleri yapacak adayları desteklememiz gerekiyor. Yerellik bir hizmet yarışıdır. Ben daha iyi hizmet ederim dediği bir yarıştır” dedi.
HALKIN İRADESİNE SAYGI DUYULMALI
Sonuç ne olursa olsun halkın iradesine saygı duyulması gerektiğini vurgulayan Saygın, “Siyasi anlamda bir karar verilecekse bu genel seçim ile olmalı. Yerelde yerelin şartları ve Van’ın sorunların çözülmesi gerekir. Halkın iradesiyle iş başına gelmiş bir belediye başkanı yerine kayyum atanması doğru değildir. 31 Mart’a HDP’nin kazanması durumunda buna saygı gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Halkın iradesine saygı duyulmalıdır. İkinci halkın iradesine HDP’nin de saygı göstermesi gerekir. Yasal çerçevede kalıp, belediyecilik hizmeti yapması gerekir. Hem HDP’nin hem de hükümetin halkın iradesine saygı göstermesi gerekir” şeklinde konuştu.
Kaynak: Van Postası Gazetesi