Tarih: 17.03.2019 15:47

Osman Doğramacı, 'Gürpınar baştan aşağı yenilendi'

Facebook Twitter Linked-in

VAN POSTASI GAZETESİ ÖZEL

İki yıllık kayyumluk göreviyle Gürpınar’ı, baştan ayağı yenileyen Kaymakam ve Belediye Başkan Vekili Osman Doğramacı, belediyenin kaynağını kadından çocuğa, yaşlıdan engelliye dokunarak halka geri kazandırdı.

Van FM’de Gazeteci Ziya Türk’ün hazırlayıp sunduğu Van’da Gündem Programı’na katılan Gürpınar Kaymakamı ve Gürpınar Belediyesi Başkan Vekili Osman Doğramacı, ilçede iki yılda yaptığı çalışmaları anlattı.

Gürpınar’ı adeta yeniden inşa ettiklerini aktaran Doğramacı, iki yıllık kayyum sürecinde ilçede fiziksel, sosyal ve kültürel projeleri hayata geçirdiklerini söyledi. Hayatının en ideal mesleğini yaptığını söyleyen Doğramacı, "Kaymakamlık memleket ile ilgili derdi olanların yapabileceği en önemli mesleklerden birdir. En son görev yerim olan Gürpınar'da kaymakamlık görevimin yanında Belediye Başkan vekilliği de yaparak çok önemli hizmetlere imza attık. Benim açımdan da belediyecilik tecrübesi kazanmış oldum. Gürpınar, Van'ın imkanlarına yakın, sorunlarından uzak bir butik kent gibi. Vanlılar bu açıdan Gürpınar'ın farkına varmalı" dedi.

TOPLUMUN ORTAK PAYDASI VATANDIR
Kaymalığın ülkenin sosyolojik analizini yapan ender mesleklerden birisi olduğunu vurgulayan Doğramacı, “Kaymakamlık; memleketin en ücra yerinde olan vatandaşın derdini bilen ve buna çözüm üreten ender mesleklerden biridir. İsteseniz de istemeseniz de toplumun sosyolojik yapısını bir analize tabi tutuyorsunuz. Toplumun ortak paydası Türkiye’de vatandır. 15 Temmuz’da bunu gördük. Bunun dışında insanların farklılıkları var. Birileri bu farklılıkları ayrışma olarak kullanıyor. Lakin, bunun ne kadar büyük bir zenginlik olduğununun ortaya çıkarması gerektiği kanısındayım” diye konuştu.

Ülkeyi içinde her renkten ve her türden çiçeğin bulunduğu geniş bir bahçeye benzeten Doğramacı, “Bizler geniş bir bahçeyiz. Rengarenk çiçekleriz. Kimimiz menekşe kimimiz gülüz. Bizim bu varlığımız bu bahçeye güzellik katıyor. Herkes bir birinin farklılığını kabul etmek zorunda. Ortak paydamız ise bu bahçe, yani Vatan ve devlettir.” dedi.

KIRKPINAR’DAN GÜRPINAR’A
En büyük sorununun toplumun birini layıkıyla tanıyamaması olduğuna değinen Doğramacı, bunun için çok önemli projelere imza attıklarını söyledi. 

İletişim kurmanın yolunun bir birini tanımaktan geçtiğinin altını çizen Doğramacı, “Bir birini tanıyamayanlar, iletişim kuramazlar. Bunun için Kırkpınar’dan Gürpınar’a diye bir proje yaptık. Edirne’den Van’a proje çok önemliydi. Bölgede hiç olmayan bir geleneği getirdik. Yağlı güreşleri getirdik. Bu memleketin doğusu ile batısını bir araya getiren bir projeydi. Ciddi bir katılım oldu. Edirne Belediye Başkanı, Balıkesir Belediye Başkanı ilçe belediye başkanları katıldı.  Buraya gelmeyenler dediği şuydu; ‘biz buraya gelmeden önce buranın böyle olduğunu bilmiyorduk’ bizim en büyük engelimiz bir birimizi tanımamızdır. Bir ülkeyi paylaşamayanların nasıl bir hücreyi paylaştıklarını gördük” diye belirtti.

ULUSAL BİR MEDYA DİLİ OLMALI
Toplum olarak insanların bir birlerini tanımadan ön yargıyla hareket ettiklerini, bu ön yargının oluşmasında basının büyük rol oynadığını aktaran Doğramacı, “Gençlerimizi Çanakkale, İstanbul, Bursa turlarına çıkartıyoruz. Şimdi şehirler de çok içine kapandı. Örneğin ilk, ortaokulu, liseyi bir şehirde okuyanlar üniversiteyi de aynı şehirde okuyorlar. Başka şehirlere gitmiyorlar. Farklı kültürleri görme noktasında eksiklik yaşanıyor böylece. Bir Manisalı bir Diyarbakırlıyı gördüğünde kafasında bütün o olayları canlandırılıyor. Bu ciddi bir sıkıntı. Soruyorum, hiçbir Diyarbakırlıyla oturdun mu, hiçbir Vanlı ile çay içtin mi, hiçbir Batmanlının sofrasına oturdun mu? Aldığım cevap Hayır, bu ciddi bir sıkıntı. Bizim medya yapımız bu noktada buna çanak tutuyor. Açıkça söylemek gerekir. Bizim yeniden ulusal bir medya dili ve medya siyasetini belirlememiz gerekiyor” diye ifade etti.

İŞİ HAKKIYLA YAPMA GAYRETİ İÇERİSİNDEYİZ
Daha öncede şehirler ile ilgili çalışmaları, şehirlerin tarihi, geleceği gibi konularda araştırma yaptığını aktaran Doğramacı, “Bizler devletin atandığı yerel idarecileriz. Belediye başkanlığı gerçekten zor bir iştir. Kaymakamlık üst makamda devletin denetlemesini yapar. Toplumuzda belediye başkanlığının oturulmuş bir kültürü yoktur.  Vatandaşın neyi nerden isteyeceği, ne kadarını kim yapacağı hususunda ciddi bir bilgi eksikliği var.  Bu noktada belediye başkanının her şeyi yapacağını sanıyorlar. Bir de kayyum olunca sorumluluk çok daha fazla olmaya başlıyor. Kayyumluk süreci gerçekten zor bir süreçti. Hiç birimiz siyasetçi değiliz. Ve işi hakkıyla yapma gayreti içerisindeyiz” dedi.

GÜRPINAR’IN GÜÇLÜ VE ZAYIF YANLARINI DİKKATE ALARAK PROELER YAPTIK
Görev verildiğinde ilk geldiklerinde şehrin bir analizini yaptıklarını söyleyen Doğramacı, şehrin güçlü yanlı ile zayıf yanlarını karşılaştırarak neler yapılması gerektiği hususunda planlar çıkardıklarını aktardı.

Yapacakları çalışmaları üç ana başlık altında topladıklarını ifade eden Doğramacı, “Bunlar; fiziksel, sosyal ve kültürel projeler olarak ayırdık. Öncelikle bütün köylerimize yaklaşık 450 bin metrekare parke taşını döşedik. Okul çevrelerine yaklaşık 3 kilometre duvar ördük. 10 okulumuzda profesyonel spor alanları yaptık. Bunun yanında okul ihtiyaçlarını karşıladık.  Gürpınar çocukları spor ve sanatsal alanda çok yetenekliler. Vakfımıza ait bir yeri tamamen ferdi spor alanına çevirdik. Yaklaşık 400 gencimiz faydalanıyor. İçlerinde güreş, tekvando, masa tenisi gibi birçok spor dalı aktiviteleri yapılıyor. Gürpınar'dan her gün bin personelimiz Van’a geliyor. Konut eksikliğinin yanında insanların zamanını geçirecek sosyal kültürel faaliyet alanları eksik. İnsan istiyor ki çocuğuyla beraber,  mesaisi bittikten sonra ‘bir yere gideyim’. Bu konut noktasında TOKİ’ye başvurduk. Bize ilk etapta 250 konutluk kontenjan açtı.  Bunu Gürpınar halkıyla bir araya geldim. Bu konuda gerekli açıklamaları yaptık. Maalesef geldiğimiz noktada 56 başvuru var. Buna rağmen TOKİ bunu kabul etti ve 150 konut yapmayı kabul etti. TOKİ şuanda bu konutlar için gerekli projeleri tamamlanmış durumda. Sadece girdilerin vatandaşa yansımaması için piyasaların biraz daha düşmesini bekliyor. Oraya biz ‘Gürpınar Konakları’ ismini verdik.  ‘Van’da çalış Gürpınar’da otur’ diye bir slogan belirledik. Ben metropol olan şehirleri obez insanlara benzetiyorum o kadar çok şeyi bir yerde biriktiriyoruz.  O şehirler artık içinde çıkılamaz bir hal alıyor. Bizler planlı bir şehir yapmıyoruz” şeklinde konuştu.

BUTİK ŞEHİR: GÜRPINAR
Gürpınar’ın en büyük avantajının Van’a yakınlığı olduğunu söyleyen Doğramacı, Gürpınar'ın istese de istemese de Van’ın bir uydu şehri olacağını söyledi. Yaptıkları çalışmaları da bu noktada değerlendirdiklerini ifade eden Doğramacı, “Bu noktada Kent Meydanı yaptık. 55 bin metrekarelik bir alanı kapsıyor. İçinde kültür merkezi var. Eskiden orası barakaydı. Biz o çarşıları yaptık. Adı Gürpınar ama içinde su yoktu. Kent meydanı içerisinden suyu akıttık. Yolun bir kısmını kapatarak kent meydana dâhil ettik.  11 metre boyunda kapı yaptık. Aydınlatmalar yaptık. Aydınlatmasıyla, ağaçlandırılmasıyla butik bir şehir oluştu. Herkesin hayran kalacağına inanıyorum” diye ifade etti.

KAYNAKLAR VATANDAŞA HİZMET OLARAK DÖNDÜ
Büyükşehir yasasıyla ilçe belediyelerine gelen kaynakların artığını belirten Doğramacı, ama kaynakların hizmet anlamında vatandaşa yansımadığını kaydetti. Kayyum olarak atanmasının nedenine de değinen Doğramacı, “Bu kaynaklar birileri tarafında idare edildi. Ve onlar dediler ki sizin için geliyoruz.  Peki beni niçin gönderdiler? Dediler ki teröre giden kaynağı kes ve burada yatırım yap dediler. Göreve başladığımda 'sizin kaynaklarınızı size harcamadılar"  diyerek ilk sorduğum suru şuydu, 'kasamızda ne kadar para var’ dediler ki 52 bin lira.  Oturduk kaynaklarımızı yeniden tanzim ettik. Ciddi projeler geliştirdik. ‘Sizin kaynaklarınız sizin için kullanıldığı zaman bakın nelerle karşılaşırsınız’ onu dedik.  3 yılda gelen para 60 milyon lira bize gelen para değişmedi. Değişen çok şey yok. Bize diyorlar belediyenin borcu oldu. Belediyelerin borçları olur, yeter ki bir şeyler yapılsın.  Yeter ki ödeyebilecek kredi olsun. Bütün belediyeler içerisinde en iyi kredibilitesi olan belediyeyiz. İşimizi yapacağız borcumuzu da ödeyeceğiz. O iş bugün yapılırsa millete faydası var.  Memleket olarak çok güçlü bir memleketiz. Bulunduğumuz süreç çok zor bir süreç, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Bir belediye çıkıp kaynaklarını memleketi sırtından vuranlara akıtamaz. İki futbol sahası büyüklüğünde mezarlık yapmışlar yapamazlar diyemem. Oraya harcanan mermer ile ben iki köyümün parke taşını döşerdim. Anlatmak istediğim şey bakın sizin kaynakları size harcandığında bunlar yapılır göstermek istedik. Şehir şehire benzedi” dedi.

TOPLUMUN HER KESİMİNE DOKUNAN HİZMETLER ÜRETTİK
Yaptığı sosyal projelere değinen Doğramacı, şehirli toplumun oluşması için önce şehirlerin yapılması gerektiğini söyledi. Bunun için sosyal projelere ve bununla birlikte kültürel projeleri hayata geçirdiklerini aktaran Doğramacı, “Başpınar dediğimiz bir yer var. Tarihi şadırvan suyunun kaynak yeri. Bin 800 yıllık bir kanalın kaynak suyu, oraya 120 dönümlük bir mesire alanı yaptık. Orda hem tarihi koruduk, hem suyu koruduk, hem de sosyal aktiviteler için yer açtık. Köylerin yollarını yaptık. Yeni bir şehir oluşturduk ve şehir insanını dönüştürmeye başladı. Yavaş yavaş bir döngü oluşacak. Algılarda yeni bir Gürpınar inşa etmeye çalışmalıyız.  En önemli sosyal yatırımların başında Belediyemiz ve vakfımızın ortaklaşa yaptığı Gürpınar Aile Destek Merkezi’dir. Orada atölyelerimiz var. Bayanlarımız orada hem meslek sahibi oluyorlar hem üretiyorlar hem de üreterek kazanıyorlar.  Spor salonumuz var, kitap kafemiz var, sinema salonumuz var. Daha önce oralar Kadın Sığınma Merkezi olarak yapılmıştı. Kadınları Karadeniz’e Mardin’e turlarla götürdük. Çok güzel arkadaşlıklar oluştu. Bizim asıl amacımız kadınlara dokunmaktı. Çok mutlular. Kadınlar artık hayatın içinde bizde varız diyorlar. Aile içi iletişim eğitimi, sağlık eğitimi veriyoruz. Dini eğitimler var. Engelsiz Yaşam Merkezi’miz var. Çocuklarımızı servislerle alıyoruz. Çocuklarımız atölyelerde el becerilerini zenginleştiriyoruz. Onları sosyal hayatın içine sokuyoruz. Bazen ailelerini getiriyoruz. Çocukların yeteneklerini görünce çok şaşırıyorlar.  Önem verdiğimiz bir diğer kurumumuz ise ‘Çocuk Akademisi’dir.  Çocuklarımız geliyorlar akşam şunu diyorlar, yarın olsa da akademiye gitsek diyorlar. Bu çok önemli bir şeydir. Orada görsel sanat atölyemiz, müzik atölyemiz, drama atölyemiz, akıl oyunları sınıfımız, kütüphanemiz  ve herkesin gelip şaşırdığı iki atölye var.  Bunlardan biri İslami Bilimler Atölyesi ve Ali Kuşçu Uzay Evi’dir. Burada çocuklara evrenin oluşumundan bahsediyoruz sonra insanı anlatıyoruz. Çocuklar soru sormaya başlıyor. Böylece çocukların bakış açısı gelişiyor. Bu üç proje bizim mihenk taşımız. Çocuklara dokunuyorsunuz, engellilere dokunuyorsunuz, kadınlara dokunuyorsunuz. Biz burayı çok önemsiyoruz” şeklinde ifade etti.

ÇOCUKLARIMIZ İŞİNİ SEVEN MUTLU BİREYLER OLSUN
Akademik başarıyı önemsediklerini, ancak akademik başarıyla birlikte bireyin mesleğini yaparken o mesleği ne kadar sevdiği daha önemli olduğunu aktaran Doğramacı “Başarılı öğrenci olsun ama mutlu öğrenci daha çok olsun. Biz çocuklara şunu öğretiyoruz, hangi işi yaparsan yap ama hakkıyla yap. O işi seviyorsan başarılı olursun ben öyle düşünüyorum. Bir insan Müslüman bir yere girip çıkıyorsa o girdiği yer çıktığı yer olmaması gerekir. Bir şeyleri değiştirmiş olmalı.  Fatih Sultan Mehmet İstanbul’a girdiğinde oradaki Hristiyanlar, dediler ki Latin külahını görmektense Müslümanın sarığını yeğlerim dediler. Çünkü bakış açısı buydu. Onlar gelip yağmalıyordu.  Biz girdiğimiz yeri güzelleştireceğiz.  Çocuklara İslam Bilimi Atölyesinde ‘biz kimiz’, ‘nerden geldik’ onu öğretiyoruz” diye belirtti.

DEVLETİN ŞEFKAT VE KUDRET ELİ HER YERDE
Sosyal faaliyetlerine de değinen Doğramacı, “Görsel sanatlar atölyesinde öncelikle kendi sanatçılarımızdan yola çıkıyoruz.  Annelere dokunuyoruz. 0-3 yaşındaki çocuklarımıza hoş geldin diyoruz. Onlara bir hediye götürüyoruz. Bunu çok önemsiyoruz. Evde bakım hizmeti veriyoruz. Tek tek gidiyoruz ve tespit ediyoruz.  Orada sadece sağlık değil, ev temizliğini de yapıyoruz. Engeliler için aynı şey söz konusudur.  Yeter ki ihtiyacı olana zamanında ulaşılabilsin. Devletin iki eli var biri kudret eli diğeri şefkat elidir. Dağlarda, şehirlerde,  devletin kudret elinin nasıl gittiğini görüyoruz. Diğeri köylere nasıl hizmet gördüğünü gösteren şefkat eli var. Herkes elini vidana koyup devlete sahip çıkmalıdır” dedi.

Kaynak: Van Postası Gazetesi




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —