Van Özel Lokman Hekim Hayat Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Deniz Özbilici, Meme Kanserine Yönelik Kulaktan Kulağa Yayılan Yanlış Bilgiler Nedeniyle Yapılan Hataların Hayati Öneme Sahip Olan Erken Tanı Ve Tedaviyi Geciktirebildiğini S
Van Özel Lokman Hekim Hayat Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Deniz Özbilici, meme kanserine yönelik kulaktan kulağa yayılan yanlış bilgiler nedeniyle yapılan hataların hayati öneme sahip olan erken tanı ve tedaviyi geciktirebildiğini söyledi.
Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Deniz Özbilici, doğru sanılan yanlış bilgileri anlatarak önemli uyarılarda bulundu. Memede gelişen her kitlenin kanser olmadığını söyleyen Özbilici, “Doğrusu, toplumdaki yaygın inanışın aksine memedeki kitlelerin yüzde 80’i kanser değildir. Bu kitlelerin kist (içi sıvıyla dolu kese) veya fibroadenoma (anormal ancak kanser olmayan kitle) olma ihtimali daha yüksek. Bazı kitleler adet dönemlerinde ortaya çıkıp daha sonra kaybolabiliyor. Kanser olan meme kitleleri ağrı yapmaz. Meme kanseri çoğunlukla ağrısız olmakla birlikte, kitlenin ağrı yapmaması. meme kanseri ihtimalini tamamen ortadan kaldırmıyor. Çünkü iltihabi reaksiyonlu meme kanseri erken evrede şişlik, hassasiyet ve sıcaklık gibi belirtilerle gelişiyor ve ele gelen kitle varsa bu ağrılı olabiliyor” dedi.
“Emziriyorum, kanser olmam” söyleminin yanlış olduğunu kaydeden Özbilici, “Emzirirken enfeksiyon veya süt kanallarının tıkanması sonucu memede kitleler oluşabiliyor ve bunlar kanserle ilişkili olmuyor. Emzirmek meme kanserinden koruyucu etkenlerden biri. Yapılan çalışmalarda 12 ay emziren kadınlarda riskin yüzde 4 oranında azaldığı tespit edilmiş. Ancak uzun süre süt vermiş kadınlarda da meme kanseri görülme riski olabiliyor. Emzirmek, meme kanserine yakalanma riskini azaltsa da ele gelen kitle nadiren de olsa kötü huylu tümör olabiliyor. Meme kanserine yakalanma riski menopozdan sonra ve 50 yaşın üzerinde daha yüksek olmakla birlikte, günümüzde 35 yaş altında tanı konulan meme kanseri sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu nedenle genç yaşlarda ele gelen kitlede meme kanserine işaret edebiliyor” diye konuştu.
“Mamografimi yeni yaptırdım, elime gelen kitle için bir sene bekleyebilirim” sözünün yanlış olduğunu belirten Özbilici, “Yakın zamanda sonucu normal çıkan bir mamografi çektirmiş olsanız bile memenizde bir kitle fark ettiğinizde mutlaka doktora başvurun. Çünkü özellikle yoğun meme dokusuna sahipseniz veya kitle koltuk altı gibi saptanması zor bir bölgede ise mamografide gözden kaçmış olabiliyor. Doktorunuz mamografinin tekrar edilmesini veya ultrasonografi tetkiki yaptırmanızı ya da MR (magnetik rezozans) çektirmenizi isteyebilir. Sonuç yine normal çıkarsa sadece takip ederek beklemeyi önerebilir. Pek çok kadın ailesinde meme kanseri öyküsü yoksa bu riski taşımadığını düşünüyor. Ancak Amerikan Kanseri Derneğinin verilerine göre; meme kanserine yakalanan kadınların en fazla yüzde 15’inin ailesinde bu hastalık mevcut. Bu nedenle ailede meme kanseri öyküsü olsun veya olmasın, memede fark edilen kitlelerin ihmal edilmemesi ve doktora başvurulması gerekir. Unutmayın ki meme kanserinde erken teşhis hayat kurtarıyor” ifadelerini kullandı.
Memedeki kistlerin (fibrokistik hastalık) kanser riskini artırdığı bilgisinin yanlış olduğunu ifade eden Özbilici, “Fibrokistik meme yapısı kanser riskini artıran bir durum değil. Ancak bu tür yapıda meme dokusuna sahip bir kadın, meme kanseri nedeniyle oluşan kitleyi ayırt edemeyeceği için sorun oluşturabiliyor. Ayrıca bu tür meme yapısında hekimler ne kadar deneyimli olurlarsa olsunlar, elle muayenede olası bir kitle saptanamayabiliyor. Bu nedenle fibrokistik meme yapısına sahip kadınların her yıl elle, doktor, mamografi (40 yaş ve üzeri) ve ultrasonografi tetkiklerini ihmal etmemeleri yaşamsal önem taşıyor. Memede tespit edilen kitleden biyopsi yapılması kanserin yayılmasına neden olur söylemi de yanlıştır. Doğrusu, memede şüpheli bir kitle tespit edildiğinde önerilen biyopsi ve sonrasında meme kanseri yayılmaz, çünkü günümüzde tru-cut biyopsi olarak adlandırılan özel bir tetkikle yapılan biyopsi iğnesi tamamen kapalı sistemle işlev görüyor. Yani; kitleden alınan doku iğnenin ucunda bulunan ve otomatik çalışan bir sürgülü kapak sistemiyle iğne ucuna alınıyor ve tümör iğne yolu boyunca yayılımı engelliyor” şeklinde konuştu.