Tarih: 05.03.2017 20:13
Eski AB Bakanı Bağış: 'PKK da, DAİŞ de, FETÖ de, DHKP-C de aynı aşağılık aklın taşeronlarıdır'
Eski Avrupa Birliği (AB) Bakanı Egemen Bağış, Diriliş Gençlik Derneği tarafından düzenlenen ‘Yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ programına katıldı. Burada konuşan Bağış, "PKK da, DAİŞ de, FETÖ de, DHKP-C de aynı aşağılık aklın taşeronlarıdır" dedi.
Elite World Van Hotel’de Diriliş Gençlik Derneği tarafından düzenlenen ‘Yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ programına eski AB Bakanı Egemen Bağış, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gülşen Orhan, Van Milletvekili Burhan Kayatürk, YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, Tuşba Belediye Başkanı Fevzi Özgökçe, AK Parti Van İl başkanı Zahir Soğanda, Diriliş Gençlik Derneği Genel Başkanı Berivan Algın, Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı Başkanı Lokman Aylar, Gazeteci-Yazar Tuna Öztunç, Bayram Zilan, Avukat-Yazar Aydoğan Ahla Akın, AK Parti ilçe başkanları ve dernek üyeleri ve vatandaşlar katıldı. Saygı duruşu ve akabinde İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Diriliş Gençlik Derneği Başkanı Berivan Algın ve Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı Başkanı Lokman Aylar, bir selamlama konuşması yaptı.
AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk, referandumun büyük fırsat olduğunu ve Türkiye’nin hem bölgede hem de dünyada siyasal bir aktör olarak öne çıkmasını sağlayacağını belirterek, "Van halkı artık neyin ne olduğunu açık ve net şekilde biliyor. Çukur siyasetin de bir fayda getirmediğini anladı. Halkımız, Recep Tayyip Erdoğan ve hareketinin bu ülkeyi nereden nereye taşıdığını, bundan sonra da bu ateş çemberi içinde Türkiye’yi daha güçlü hale getirmek için verdiği çabayı görüyor. Halk, liderini yalnız bırakılmaması gerektiğinin farkındadır" dedi.
Gazeteci-Yazar Tuna Öztunç, 16 Nisan’da yapılacak halk oylamasında bilinçli ve mutlak bir birlikteliğin ortaya koyulmaması durumunda Türkiye’de vesayet rejimlerinin yeniden ortaya çıkacağını belirterek, AK Parti’nin 15 yıllık iktidarı döneminde yedi kez darbe girişimine maruz kaldığını ifade etti. Öztunç, "Güçlü bir liderin olduğu siyasi bir hareket, bu ülkede 7 darbe teşebbüslerine maruz kalıyorsa bunun tek nedeni işte bu sistemdir. Parlamenter sistem bu yapısıyla varlığını sürdürdüğü sürece bürokratik, oligar, bir vesayetin oluşmasını engelleyemezsiniz. 18 maddelik cumhurbaşkanlığı sistemi böylesine bir vesayetin oluşmasına karşı çok önemli bir kalkan olacaktır. Bu sistem bu ülkeye neler kazanacak görün. Daha hızlı kalkınmak ve hızlı hareket edilmek isteniyorsa bu sistem son derece hayatidir" ifadelerini kullandı.
Gazeteci-Yazar Bayram Zilan da çukur siyaseti izleyenlerin bölgede ağır bir bakiye bıraktığını, özellikle Sur’da tarih ve kültürel değerleri yok ettiğini anımsatarak, çözüm süreciyle gelen bahar havasının bertaraf edilmesinin bölgede yaşayan Kürtlerde bir kırılma yaşattığını aktardı. Zilan, "Çukur siyasetiyle insanların evsiz, yurtsuz kalması aynı zamanda sosyolojik bir kırılmaya yol açtı. Bir diğer önemli konu da önceki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin Türkiye ziyareti sonrasında yapılan eleştirilerdir. Barzani dünyanın her yerinde kendi bölgesinin bayrağıyla karşılanıyor. Bu nedenle nereye giderse protokolle karşılanıyor. Bu nedenle yapılan eleştirilere sessiz kalmak doğru değildir" diye konuştu.
Avukat-Yazar Aydoğan Ahla Akın ise Süleyman Demirel, Muhsin Yazıcıoğlu ve Necmettin Erbakan gibi siyasi liderlerin geçmişte cumhurbaşkanlığı sistemini savunduğunu anlattı. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yasama, yargı ve yürütmenin birbirinden bağımsız ve daha güçlü hale geldiğini değerlendiren Akın, "Cumhurbaşkanlığı sistemiyle meclis fes edilmiyor. Meclis daha da güçleniyor. "Tek adam" rejimi diye bir yalan uydurmuşlar ve bu yalan üzerinden yürüyorlar. Tam tersine Türkiye gerçekten daha demokratik bir sisteme geçiyor ve yargı sivilleşiyor. Askeri mahkemeler ortadan kaldırılıyor" dedi.
Eski AB Bakanı Egemen Bağış da özellikle 1950’li yıllarda NATO üyesi olduktan sonra küresel güçlerin Türkiye’ye bir rol biçtiğini belirterek, “Türkiye onlar açısından çantada keklik bir müttefik olmalıydı. Adeta kurudukça sulanan, büyüdükçe de budanan bir ağaca benzettiler Türkiye’yi. Ne olsun istediler, ne ölsün istediler. Ama onlar için bir tanpon olsun, onlar için bir bekçi olsun, asker olsun, Kore’de ölsün, Afganistan’da savaşsın, Bosna Hersek’te mücadele etsin. Türkiye ye biçilen kaftan buydu. Ama 3 Kasım 2002 de bir Anadolu ihtilali yaşandı. Milletin bağrından kopmuş siyasilerin kurduğu AK Parti, muhtar bile olamaz dedikleri bir önderin liderliğinde iktidara yürüdü. İktidar olmakla kalmadı, kimsenin hayal edemeyeceği bazı projelerle ilgili kolları sıvadı. On yıl içinde bu ülkede kişi başına düşen geliri üç kat arttırdı. Bunu yaparken üç kat yol yaptı, üç kat okul, havaalanı, baraj, hastane yaptı. Devletin bütün imkanlarını birleştirdi. Bütün hastaneleri, vatandaşlara açtı. 16 milyon talebeye hiçbir ayırım yapmadan ders kitaplarını ücretsiz dağıtmaya başladı. İlaç fiyatlarında yüzde 80’e varan indirimlere gitti ve vatandaşa bütün eczaneleri, bütün ilaçları sundu. Bütün bunları gerçekleştirirken bir yandan da adeta bir tasma gibi bizi yönetmeye kalkan İMF’ ye borcumuzu kapattı ve İMF’ye borç vermek için müzakerelere başladı. Bütün bunları başarmanın verdiği özgüvenle dışarıdan gelen taleplere, adete talimatlara Türkiye; “Peki benim ulusal çıkarlarım ne olacak? Benim milletimin hassasiyetleri ne olacak?” demeye başladı. Türkiye özetle ’One minute’ demeye başladı. Bu birilerini rahatsız etti. İşte o zaman düğmeye bastılar” ifadelerini kullandı.
"Terör örgütlerinin hepsi aynı aşağılık aklın taşeronlarıdır, parayı verenin düdüğünü çalarlar"
15 Temmuz darbesinin basit bir hareket olmadığına dikkat çeken Bağış, “Bu FETÖ, ilkokul mezunu şarlatan bir vaizin kurgulayabileceği kadar basit bir hareket midir? Kesinlikle değildir. 1999‘da Türkiye’yi Apo’ya teslim edenler, Fethullah’ı Pensilvanya’da koruma altına alanlar, çok farklı bir yapılanmaya gitmişlerdir. 1999 yılına kadar Amerika’ya kapağı atana kadar sadece Türkiye ve Türkçe konuşulan ülkelerde faaliyet gösteren, okul açanlar, bir anda Vatikan’dan daha kapsamlı bir ağ kurarak 160 ülkede bin 700’ün üzerinde okul açtılar. Bu FETÖ’cüler 160 ülke arasında dolar bazında para trafiği yaptılar. Kimseye yaptırmazlar bunu. Bunun arkasında bir kurgu var. Bunlar gerçekten birer fasık. Ama 17 Aralık’ta da beklediklerini alamadılar. Bu sefer teröre yüklendiler. Kobani gibi, Urfa’daki patlama gibi, Ankara ve İstanbul’daki patlama gibi, Gaziantep’teki bir düğünde yapılan saldırı gibi taşeronlarına farklı saldırılar yaptırttılar. Şundan hiç şüpheniz olmasın; PKK da DAİŞ de, FETÖ de DHKP-C de aynı aşağılık aklın taşeronlarıdır. Aynı yerden talimat alırlar. Bunların hiçbir kutsalı, hiçbir değeri yoktur. Bunlar taşerondur. Parayı verenin düdüğünü çalarlar” dedi.
"15 Temmuz, Türkiye’de bir iç savaş çıkarma çabasıydı"
2016 yılı boyunca haftada bir veya iki terör saldırısı gerçekleştiren PKK’nın, 15 Temmuz darbesinden sonra iki hafta boyunca tek bir mermi atmadığına dikkat çeken Bağış, şunları söyledi:
“Halbuki onlar açısından ortamın en rahat olduğu, devletin ciddi bir zaafiyet geçirdiği, şok yaşadığı bir dönem. İnsan niye atmamış diye şaşırıyor. Çünkü onları yöneten aşağılık akıl, 15 Temmuz’daki diğer taşeronun beceriksizliğinden dolayı bir dumure uğradı. Ve bir durum değerlendirmesi yapmak, yeniden talimat almak zorunda kaldı. 15 Temmuz, bir darbe kalkışması değildi. 15 Temmuz, Türkiye’de bir iç savaş çıkarma çabasıydı. Ama kendi tuzaklarına kendileri düştüler. Çünkü o istedikleri harita değişikliğinin önündeki en büyük engel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan denen bir adam ve ona canını verecek kadar bağlı olan bu millet vardı. 15 Temmuz’da Kürdüyle, Türküyle, Çerkeziyle, Lazıyla, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla, Cimbomlusu, Fenerlisi, Beşiktaşlısı ve Vansporlusuyla bir destan yazdı.”
Yeni anayasanın Türkiye üzerinde kurguladıkları fitne mekanizmasını bozacak bir teklif olduğunu vurgulayan Bağış, “Bu öyle bir sistem ki; Atatürk ile İnönü’yü birbirine düşürmüş, İnönü ile Bayar’ı, Bayar ile Menderes’i, Turgut Özal ile Sülayman Demirel’i bir birini düşürmüş. Bu sistem iki yıl da böyle gitse değil Recep Tayyip Erdoğan ile Binalı Yıldırım’ı, baba ile evladı bile birbirine düşürür. Sistem bunun üzerine kurgulanmış. Bize parlamenter sistem diye okutmaya kalktıkları, aşure sistemdir. Bu günkü sistem, gerçek bir parlamenter sistemi de değildir” diye konuştu. Türkiye’nin 94 yılda 65 hükümet değiştirdiğine de dikkat çeken Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ülkede iki hafta bakanlık yapanlar oldu. Bir gemide bir kaptan olur iki kaptan olursa o gemi batmaya mahkum olur. Bizim anayasayı değiştirip Türkiye’de artık 5 yıllık istikrar dönemlerini kurgulamamız lazım. Eğer Atatürk’ün kurduğu sistemi bozmasalardı, 65’inci hükümete gelmemiz 325 yıl sürerdi. Biz 94 yılda geldik. Yani bu günkü sistemin bu millete attığı kazık, 231 yıllık bir kayıptır.”
Program plaket sunulması ve hatıra fotoğrafının çekilmesiyle sona erdi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —