Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Van Gölü’nün ülkenin gerdanında safir bir kolye gibi parladığını belirterek, “Van Gölü, endemik bir tür olan inci kefali ve mercan balığının yegâne yuvasıdır. Su altı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Van Gölü’nün ülkenin gerdanında safir bir kolye gibi parladığını belirterek, “Van Gölü, endemik bir tür olan inci kefali ve mercan balığının yegâne yuvasıdır. Su altında, keşfedilmeyi bekleyen bir tarih vardır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Van Büyükşehir Belediyesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edremit Belediyesi ve Doğu Anadolu Kalkılma Ajansı tarafından Van Gölü Havza Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı kapsamında DoubleTree by Hilton Hotel Van’da düzenlenen ‘Van Gölü Sempozyumu’na onur konuğu olarak katıldı. Burada bir konuşma yapan Emine Erdoğan, kökleri milattan önceye uzanan Van’da bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, “Van’a gelmek, bir hazine sandığının kapağını açmak gibi. Tarih arayana tarih, kültür arayana kültür sunuyor. Gastronomi meraklısına lezzet, doğaya hasret kalana ise taze nefes veriyor. Hoşap Kalesi, Meher Kapı, Peri Bacaları, Muradiye Şelalesi gibi harikalar saymakla bitmez. Van, birlikte yaşama kültürünün engin tecrübesine sahiptir. Şehri çevreleyen kaleler, camiler, havralar ve kiliseler bunun göstergesidir. Bugün de, çevre dostlarıyla Van Gölü için buradayız. Bizi bir araya getiren şey, tabiata olan sevdamızdır. İnşallah hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu programın hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.
“Su altında keşfedilmeyi bekleyen bir tarih vardır”
NASA’nın geçtiğimiz günlerde dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğraflarıyla ilgili bir yarışma düzenlediğini hatırlatan Erdoğan, “Van Gölü, tüm dünyadan gelen oylarla bu yarışmada birinci oldu. Tabii, hepimiz için büyük bir sevinç vesilesiydi. Bizim ülkemiz, doğudan batıya, kuzeyden güneye, insana cenneti hatırlatan sayısız doğal güzelliğe sahip. Her birini, değerini anlayarak korumak, hepimizin asli görevi. Van Gölümüz, dünyanın en büyük tuzlu ve sodalı gölüdür. Göl diyoruz ama adeta bir denizdir. Büyüklüğü, Marmara Denizi’nin üçte biri kadar. Anadolu’nun doğusunda, bakan herkesi mest eden mavi bir şölendir. Kapalı bir havza olmasıyla da, dünyada eşsiz bir konuma sahip. Muhteşem bir ekosistemi var. Van Gölü, endemik bir tür olan inci kefali ve mercan balığının yegâne yuvasıdır. Su altında keşfedilmeyi bekleyen bir tarih vardır. Mimari kalıntılar, Selçuklu mezar taşları ve derinlerde saklı, nice hikâye, gölün sularına karışmış” ifadelerini kullandı.
“Van Gölü, gerçekten de ülkemizin gerdanında safir bir kolye gibi parlıyor” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu kıymetimizi korumak için, 2019’da bir çalışma başlatıldı. Kurumlarımızın işbirliği ile Van Gölü’nü Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı hazırlandı. Bu girişimin, kayda değer sonuçlar vermesini umut ediyorum. Bu kapsamda, gölün dip temizliği yapılacak. Atık-su yönetimi sağlanacak. İlaveten, entegre katı atık yönetimi oluşturulacak. Bu eylem planıyla Van Gölü inşallah layıkıyla korunacak. Van Gölü elbette sadece Van’ı ilgilendirmiyor. Bitlis ve havzadaki il ve ilçeleri, kasaba ve köyleri de ilgilendiriyor. Tabii, eğitim çalışmaları da, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husus. Çocuklarımıza, çevre konulu eğitimler verilecek inşallah. Meseleyi onlara doğru anlatabilirsek, Van Gölü etrafında zaten esaslı bir koruma kalkanı oluşacağını düşünüyorum. İnşallah, Bakanlığımızın, belediyelerimizin ve bilim insanlarımızın ortak çabasıyla Van Gölümüz sürekli iyileşecek.”
“Yeryüzü tuvaline çizilmiş tabiat resminden daha yüksek bir sanat yok”
Yeryüzü tuvaline çizilmiş tabiat resminden daha yüksek bir sanat olmadığını ifade eden Emine Erdoğan, “Fakat maalesef, insan kaynaklı sebeplerle, bu tabloyu meydana getiren güzellikler yavaş yavaş siliniyor. Mesela, Çad Gölü kuruyor ve hasta yatağında son nefesini veriyor. Son 50 yılda büyüklüğünün yüzde 90’ını kaybetti. Ne kadar acı değil mi? Kuruyan göller, ırmaklar, dereler, insanlığın kaldırdığı en hüzünlü cenazelerdir. Yeryüzü sularının kuruyan her damlası, yıkılan bir yuva demektir. Çünkü ekosistem çökünce, yurtsuz kalan balıklar, kuşlar, bitkiler ve nice canlılar yok oluyor. Ayrıca, su kaynakları, birçok insanın da geçim kaynağı. Tükenmeleri halinde, geriye çaresiz insanlar kalıyor. Dolayısıyla, iklim değişikliği ile mücadele artık gelecek zaman kipleriyle konuşabileceğimiz bir konu olmaktan çıktı. İklim krizi, şimdi çok hızlı ve ciddiyetle ele alınması gereken bir konudur. Bu nedenle, yürüttüğümüz Sıfır Atık ve Sıfır Atık Mavi projeleri, Türkiye’de iklim değişikliği ile mücadelede çok önemli adımlar. Bu projelerin özünde, elimizden kayıp giden tabiatın farkına varmak var. Su kaynaklarımızı ve tabiatı korumak için, yüksek bir seferberlik duygusuyla çalışmaktan başka seçeneğimiz yok. Hep söylediğim gibi, bu bir tercih değil, zorunluluk. Van Gölü için de, aynı saikle çalışmalıyız” dedi.
“Kirli su yüzünden ölenlerin sayısı, her türlü şiddet kaynaklı ölümden daha fazla”
“Bakın, dünyanın erişilebilir tatlı su miktarı, toplam su varlığının yüzde 1’inden az” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Küresel olarak, her 10 insandan 3’ünün güvenilir suya erişimi yok. Kirli su yüzünden ölenlerin sayısı, her türlü şiddet kaynaklı ölümden daha fazla. Kirli suların sebep olduğu hastalıklar yüzünden, her 1 dakikada 1 çocuk, hayatını kaybediyor. Bu hastalıkları kapan çocuklar, her yıl toplamda 400 milyon gün okuldan geri kalıyor. Dünya nüfusunun yüzde 25’i, su kriziyle karşı karşıya kalmış durumda. Bu oran gün geçtikçe de artabilir. Suyun azalması, kirlenmesi, erişilememesi en başta hayatın devamlılığını imkânsız kılar. Beraberinde ekonomik ve siyasi birçok sorunu tetikler. Suyun azalması, gıda üretiminin riske girmesi demektir. Çünkü suların yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Susuzluk, göçleri başlatır. Her göç, insanlar arası çatışmalara sebebiyet verir. Bu göçler, sadece insan göçleriyle de sınırlı kalmaz. Göllerin, ırmakların, sulak alanların kurumasıyla, hayvanlar da göç eder. Önümüzdeki bu büyük sorun, hiçbir sınır kapısında durmaz. Her ülke, dünya üzerinde her bir fert, bu büyük krizden nasibini alır. Görüyoruz değil mi; tabiatı ihmal etmek, nasıl zincirleme sorunlar getiriyor. Çevre konularında, ister istemez işin teknik yanını konuşmaya ağırlık veriyoruz. Ancak, mutlaka hatırda tutmamız gereken bir şey var. O da; insan, hayatta kalabilmek için tabiata muhtaçtır. İnsan ancak, tabiatı gözlemlediği, ruhunu doğadan aldığı ilhamlara açık tutuğu sürece iyilik üretebilir. Her zaman söylediğimiz gibi, tüm dünya olarak, birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz gerekiyor. Bu sorun, ne yalnızca bilim dünyasının, ne hükümetlerin, ne de insanların tek başına altından kalkabileceği bir sorun değil. O zaman, aramızdaki diyalogu arttırmalı ve mesajımızı her kulağın işitmesini sağlamalıyız. Gün gelip de, tabiat harikalarımızın, bir varmış, bir yokmuş, diye başlayan masallara karışmaması bu çabaya bağlı. İnanıyorum ki böylesi projeler, bu farkındalığı artırmaya vesile olacaktır.”
Van Gölü’nün korunması amacıyla başlatılan bu projenin her daim destekçisi olacağını dile getiren Erdoğan, “Yeter ki kurumlarımız doğru işler yapsınlar. Bakanlığımız, belediyelerimiz, üniversitelerimiz işbirliği içinde olsunlar. İnşallah bir dahaki gelişimizde kayda değer sonuçlar görmeyi umut ediyorum.
Gösterdiğiniz misafirperverlik için gerek üniversitemize, gerek kurumlarımıza, gerekse Vanlı kardeşlerime çok teşekkür ediyorum. Güzel günlerde tekrar buluşmak dileğiyle, hepinizi muhabbetle selamlıyorum” şeklinde konuştu.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ise bugünün Van Gölü için çok önemli bir gün olduğunu belirterek, “Bölgeyi cazibe merkezi haline getirecek Van Gölü Havza Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı kapsamında yapılan Van Gölü Sempozyumu’nun ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Çalışmalarımızda destekleri olan Emine Erdoğan Hanımefendiye şükranlarımı sunuyorum. Biz Anadolu’nun fethini sevgi ve şefkat ile gerçekleştirdik. Bu sevgimizi gökte uçan kuşu, toprakta biten nebatın bile hakkını binlerce yıl hep korumuştur. Ecdadımız canlı cansız tüm varlık alemine karşı s-beslediği sevgiyi, çıkardığı kanunnamelerle korumuştur. Son iki yüzyıl gelişen sanayileşmeyle insan ve doğa arasındaki denge bozuldu. Dünyanın geleceğini tehdit eden çevre kirliliği, küresel ısınma, su kıtlığı, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi sorunlarla karşı karşıyayız. Türkiye’de son 20 yılda sahip olduğumuz doğal hassasiyetle çok önemli projelerle gerçekleştirdik. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde bu projelerimizin önemli kısmını milletimizin hizmetine sunacağız. Van Gölü çalışmalarımız bu büyük yeşil yatırımlarımızın başından gelmektedir. 600 bin yaşındaki Van Gölümüz, bünyesindeki değerlerle burada yaşamış medeniyetlere ait pek çok sırrı da bünyesinde saklamaktadır” dedi.
“Son 200 yıldır süregelen sanayileşme faaliyetleri nedeniyle doğa ve insan arasındaki denge bozuldu”
NASA’nın düzenlediği yarışmaya da değinen Bakan Kurum, “Biz Anadolu’nun fethini sevgi ve şefkatle gerçekleştirdik. Bu sevgimiz; gökte uçan kuşun, deryada yüzen balığın, toprakta biten nebatın bile hakkını binlerce yıl boyunca hep tanımıştır. Ecdadımız canlı cansız tüm varlık âlemine karşı beslediği şefkati çıkardığı kanunnamelerle, kurduğu vakıflarla korumuştur. Fakat ne yazık ki son 200 yıldır süregelen sanayileşme faaliyetleri nedeniyle doğa ve insan arasındaki denge bozuldu. Dünyamızın geleceğini ve insan hayatını tehdit eden çevre kirliliği, küresel ısınma, su kıtlığı, tarımsal ve biyolojik çeşitliliğin azalması gibi çevre sorunlarıyla karşı karşıyayız. Türkiye’de, son 20 yılda sahip olduğumuz doğa hassasiyetiyle çevre konularında büyük projeler gerçekleştirdik. Önemli adımlar attık. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde bu projelerimizin bir kısmını yine milletimizin hizmetine sunacağız. Van Gölü koruma çalışmalarımız bu büyük yeşil yatırımlarımızın başında geliyor. 600 bin yaşındaki Van Gölümüz, bu topraklarda yaşamış medeniyetlere ait pek çok sırrı bağrında saklıyor. NASA’nın düzenlediği yarışmada da gördük ki Van Gölü adaları, koyları, sahilleri, mavi ve turkuaz rengiyle bütün dünyayı kendisine hayran bırakıyor. Şimdi bu güzelliğe yeni güzellikler katmak; Van Gölü’nün, ekosistemini, balıkları ve tüm canlıları, zengin biyolojik çeşitliliği ve endemik türleri en güzel şekilde korumak adına, çok kapsamlı bir çevre koruma projesini başlatıyoruz. Bu projemizle; Van ve Bitlis’te mevcut atıksu arıtma tesislerini iyileştiriyoruz, yeni tesisler yapıyoruz. Bu kapsamda Van Merkezi İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisini Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde açılışını gerçekleştiriyoruz. Van Gölü dip tarama çalışmalarını başlatıyoruz. Böylece şehirdeki koku problemini tamamen ortadan kaldıracağız. Van Gölünün kirlilik kaynaklarından biri olan göl kıyısındaki ahırların 258’ini yıktık. Bu ahırları kuracağımız Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesine taşıyacağız. Bölgede hayvancılığın gelişimine ve şehrimizin kalkınmasına katkı sunacağız. Yine Van Gölü etrafında taşkın kotu altında kalan bölgeler için rehabilitasyon çalışmalarını en kısa sürede başlatacağız. Böylece Van Gölümüzün etrafındaki kirli görüntüyü, çarpık yapılaşmayı da ortadan kaldıracağız. Van Entegre Katı Atık Yönetim Tesisini kurarak düzensiz döküm sahasını ıslah edeceğiz. Tesisi, bu yılın sonunda hizmete sunacağız. Van ve Bitlis belediyelerimize çevre temizlik araçları, kanalizasyon, atıksu arıtma tesisi ve içme suyu gibi altyapı yatırımlarına 419 milyon lira finansman desteğinde bulunduk, desteklerimiz devam edecek. Tüm bu çalışmalarımızla, Van Gölü; çevre düzenlemeleriyle, bisiklet ve yürüyüş yollarıyla, temizliğiyle, canlı hayatıyla, masmavi sularıyla dünyanın göz bebeği olacak. Dünyada bir cazibe merkezi olacak ve bu büyük hedefi hep birlikte başaracağız” dedi.
“Tüm ülkeler artık çevre sorunları karşısında ‘çevre’ ve ‘kalkınma’ olgularını birlikte ele alıyor, sürdürülebilir bir çözümler üretiyor” diyen Bakan Kurum, şöyle devam etti:
“Bugün, biz de evlatlarımızın geleceği için yeşil projeler gerçekleştiriyoruz. Birleşmiş Milletler tarafından ödüllendirilen, Türkiye’nin en prestijli çevre hareketini Sıfır Atık Projemizi, Saygıdeğer Hanımefendinin himayelerinde başarıyla yürütüyoruz. Sıfır Atık Projemizle sadece 3 yılda 17 milyon ton kullanılabilir atığı geri dönüştürdük, ekonomimize 17 milyar lira katkı sağladık. Çalışmalarımızla tam 209 milyon ağaç kurtardık. Hâlihazırda yüzde 13 olan geri kazanım oranını yüzde 19’a çıkardık. 2023 yılında ise bu oranı yüzde 35’e, 2035’te yüzde 60’a çıkaracağız. Projeyle hedefimiz, 2023 yılına kadar 100 bin kişiye doğrudan istihdam sağlamaktı. 60 bin kardeşimiz sıfır atık uygulamaları kapsamında çalışmaya başladı. 2023 hedefimizi güncelliyoruz, 150 bin kişiye istihdam sağlamayı hedefliyoruz. Bu kapsamda 20 milyar lira olan tasarruf hedefimizi 30 milyar liraya çıkarıyoruz. Yakın zamanda kurduğumuz Türkiye Çevre Ajansı, projemizin yaygınlaşmasında ve atık yönetiminde önemli bir misyonu yerine getirecek. Van Gölü gibi birbirinden kıymetli doğal varlıklarımızı koruma altına alıyoruz. Milyonlarca metrekare büyüklüğünde millet bahçelerimizle, ekolojik koridorlarımızla ülkemizi yeşil ağlarla örüyoruz. Kilometrelerce uzunluktaki bisiklet yollarımızla, yeşil yürüyüş yollarımızla ve çevre dostu sokaklarımızla vatandaşlarımıza daha sağlıklı şehirlerde yaşama imkânı sunuyoruz. 2000’den bugüne atıksu arıtma tesisi sayımızı 8 kat artırdık. Arıtılmış atık suyun geri kullanım oranını yüzde 3,2’ye çıkardık, yüzde 5 hedefimize yürüyoruz. Türkiye’nin 8 büyük havzasında su kalitesini iyileştirmek için yürüttüğümüz altyapı yatırımlarımıza kararlılıkla devam ediyoruz. Beyşehir, Meke, Mogan ve Salda gibi yüzlerce gölümüzde; doğa koruma çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
“Yerel yönetimlerimizin vazifesi başlamış bir çevre yatırımını durdurmak değildir”
Ülkemizin tarihsel sorumluluğu yok denecek kadar az olmasına rağmen iklim krizi ile mücadele yolunda başarılı adımlar attıklarını belirten Bakan Kurum, “Olumsuz etkilerini yoğun bir şekilde yaşadığımız iklim değişikliğinin su kaynaklarımızı da ciddi şekilde etkilediğine hep birlikte şahit oluyoruz. Bunun, en son üzücü örneğini, Marmara Denizimizde görüyoruz. İklim değişikliği nedeniyle deniz suyu sıcaklığındaki artış, denizdeki durağanlık ve kirlilik; müsilajın yani deniz salyasının artmasının temel nedenleri. Ekiplerimizle kirliliğe ve müsilaja neden olabilecek tüm arıtma tesislerinde denetimlerimizi başlattık. Denizin farklı noktalarından numuneler aldık. Denetimlerimizi en kısa sürede neticelendireceğiz. İklim değişikliğinin etkilerini ortadan kaldıramayız fakat kirlilikle el birliğiyle mücadele edebiliriz. Bu mücadelenin yolu da atıksularımızı arıtmaktan geçer. Her zaman söylüyoruz, çevre yatırımları süreklilik arz eder. Yerel yönetimlerimizin vazifesi başlamış bir çevre yatırımını durdurmak değildir. Kritik önemi haiz arıtma tesisi projelerini engellemek hiç değildir. Tam aksine yerel yönetimlerin görevi; şehrini, kıyılarını, daha temiz, daha yaşanabilir kılmak için bu çevre yatırımlarına öncelik vermektir. Bakanlık olarak bizim koordinasyon, denetleme, yönlendirme vazifemiz var. Bu nedenle, 4 Haziran’da bakanlıklarımız, belediyelerimiz, akademisyenlerimiz ve STK’larımızla deniz kirliliği ve müsilaj problemine yönelik; sadece bugünümüzü değil, Marmara Denizi’nin yarınlarını kurtaracak bir çalıştay yapacağız. Marmara Belediyeler Birliğimiz ve belediye başkanlarımızla 6 Haziran’da gerçekleştireceğimiz toplantıda çalıştay sonucunda hazırlayacağımız Marmara Denizi Koruma Eylem Planını açıklayacağız. Bu eylemleri de hızlıca yerel yönetimlerimizle birlikte hayata geçireceğiz. İnşallah yürüttüğümüz tüm bu projelerle, yapacağımız çalışmalarla güzel evlatlarımız için daha yaşanabilir bir dünya, daha temiz bir ülke bırakacağız. Ben bu duygularla, programda emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı ve hürmetlerimi sunuyorum” şeklinde konuştu.
Van Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Emin Bilmez de, “Van Gölü Havzası Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı” kapsamında düzenlenen sempozyuma ev sahipliği yapmanın heyecan ve mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, “Ekolojik değere sahip bir dünya markası olan Van Gölü, bütün yönleriyle bu sempozyum da masaya yatırılacaktır. Sempozyum sonunda Van Gölü hakkında bilimsel verilere dayanan önemli bir kaynağın ortaya çıkacağına inanıyorum. Bu yıl NASA tarafından düzenlenen uzaydan çekilmiş fotoğraf yarışmasında Van Gölü fotoğrafı finale kaldı. Sayın Hanımefendi, zatıalilerinizin finalde kampanyaya öncülük etmesiyle, Van Gölü fotoğrafı büyük farkla birinci oldu. Bu yarışma, Van depreminde olduğu gibi milletimizin Van Gölü için kenetlenmesini sağladı. Aynı zamanda Van Gölü’nün tanıtımına da büyük bir katkı sundu. Başta zatıalileriniz olmak üzere, kampanyaya destek veren herkese şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.
“Tesisimizin günlük arıtma kapasitesi 200 bin metreküptür”
“Gölümüzün kirlenmesine neden olan en önemli etken, çevresindeki yerleşim yerlerinin sebep olduğu evsel ve katı atıklardır” diyen Vali Bilmez, şöyle devam etti:
“Van merkezin günlük 105 bin metreküp olan atık suyunun yaklaşık yüzde 20’si arıtılmakta, geri kalanı doğrudan Van gölüne akıtılmaktadır. Bu durum Van sahili başta olmak üzere gölde büyük bir kirlenmeye yol açmaktadır. İller Bankası’nın sağladığı kredi ile Van Büyükşehir Belediyemiz tarafından yaklaşık 3 yıl önce yapımına başlanan Van Merkez İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi, 180 Milyon Liraya mal oldu. Tesisin faaliyete alınmasıyla, Van Gölü kirliliğinin önüne geçilmesinde en büyük adım atılmış olacaktır. Tesisimizin günlük arıtma kapasitesi 200 bin metreküptür. Arıtma tesisimiz, mevcut atık suyun iki katı kadar, atık suyu arıtabilecektir. Bu da, tesisimizin önümüzdeki 50 yıl boyunca Van’ın ihtiyacını rahatlıkla karşılayacağını öngörüyoruz. Ayrıca bu yıl, merkez ilçe belediyelerimizle birlikte üniversite kampüsüyle Havaalanı arasındaki sahil bandında bulunan 300’e yakın ahırın yıkılmasıyla, Van sahilini kirleten önemli bir etken daha ortadan kaldırılmıştır. Arıtma tesisinin faaliyete alınmasından sonra Van halkının bizden en büyük talebi, yıllardır göle akan atık suyun kıyı şeridinde oluşturduğu dip çamurunun temizlenmesidir. Bu konuda da zatıalinizin ve Bakanımızın -desteklerini bekliyoruz. Ekolojik değere sahip bir dünya mirası olan Van Gölü’nü devraldığımız gibi yeni nesillere devredebilmeliyiz. Göl etrafında çarpık yapılaşmanın önüne geçmek ve gölün tekrar kirlenmesini önlemek için Van Gölü Havzasının bütüncül bir açıdan yönetilmesi büyük önem arz etmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın koordinesinde oluşturulacak bir Alan Yönetimi tarafından, havzanın her ölçekteki imar planları yapılarak göl havzasında çarpık yapılaşmanın önüne geçebiliriz. Oluşturulacak Alan Yönetimi, gölün kirlenmesine sebep olan gerçek ve tüzel kişilere cezai işlem uygulayabileceği gibi gölün temiz tutulmasını sağlayacak mahalli idare projelerine destek de verebilir. Ayrıca merkezi bütçeye yük getirmemek için Alan Yönetiminin Bütçesi, havzadaki mahalli idarelerin genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları paylardan belli oranda yapılacak kesintilerle sağlanabilir. Van Gölü’nün korunması için ilgili birimlere talimat veren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile projeyi birebir himaye eden kıymetli eşleri Emine Erdoğan Hanımefendi’ye; şahsım, Van ve Bitlis halkı adına şükranlarımı arz ediyorum. Van Gölü Havzası Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı kapsamında büyük emek veren başta Bakanımız ve ekibi olmak üzere tüm paydaş kurum ve kuruluşların temsilcilerine, Van ve Bitlis milletvekillerimize, projenin koordinesinde görev alan Cumhurbaşkanımızın Başdanışmanına ve havzada görev yapan mülki erkan ile belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum.”
YYÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Şevli ise sempozyuma katkı sunacak olan 60 bilim insanıyla birlikte sadece Van ve Bitlis için değil Türkiye ve dünya için önemli bir ekolojik değer olan, etrafında kurulu havzanın toplum ve kent yaşamı için de çok önemli bir yer tutan Van Gölü hakkında bilimsel verilere dayanan bir bilgi havuzu oluşturmayı ve master planına zemin hazırlamayı amaçladıklarını söyledi. Şevli, “Bütün dünyanın artık yakından tanıdığı Van Gölü’nü ve kıyılarını korumak, sahip olduğumuz bu eşsiz mirası gelecek nesillere bırakmak bizim için büyük bir sorumluluktur. Van Gölü Havza Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı ile başlayan sürecin kamu kurumları, yerel yönetimler, üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinin işbirliğine dayanan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın üzerinde titizlikle çalıştığı ‘bütünleşik kıyı alanları planlama’ anlayışı ile entegre edilerek yeni bir yönetim modelinin geliştirilmesi, sürecin kurumsal bir kimliğe kavuşturulması açısından oldukça hayati bir önem arz etmektedir” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından hediye takdimi ve fotoğraf çekimi sonrası Emine Erdoğan ve beraberindekiler, İskele Mahallesi’nde yapımı tamamlanan ve Van Gölü’nü kirlilikten kurtaracak olan ‘İleri Biyolojik Arıtma Tesisi’ne geçti.
Programa Van Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Emin Bilmez, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, AK Parti Van milletvekilleri Osman Nuri Gülaçar, İrfan Kartal ve Abdulahat Arvas, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Şevli, Edremit Belediye Başkanı İsmail Say, Tuşba Belediye Başkanı Salih Akman, Çaldıran Belediye Başkanı Şefik Ensari, Van TSO Başkanı Necdet Takva, Van Ticaret Borsası Başkanı Naif Süer, Van OSB Başkanı Memet Aslan, kurum müdürleri ve değişik üniversitelerden akademisyenler katıldı.