Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, 5 Haziran Dünya Çevre Günü ve Van Gölü Havzası ile ilgili açıklamalarda bulunarak, “Akarsularımız en öncelikli sahip çıkmamız gerek
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, 5 Haziran Dünya Çevre Günü ve Van Gölü Havzası ile ilgili açıklamalarda bulunarak, “Akarsularımız en öncelikli sahip çıkmamız gereken doğal kaynaklarımızdır” dedi.
Dünya var olduğundan itibaren doğal kaynaklar üzerindeki insan baskısı hiçbir zaman günümüzdeki kadar yıkıcı olmadığını belirten Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, İnsanoğlunun teknolojinin de vermiş olduğu güçle beraber çevre üzerinde yıkıcı tahribatlar meydana getirmeye başladığına dikkat çekti. Yıkıcı tahribatlarla beraber insanoğlunun kendi sonunu getireceğinin vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Akkuş, “Artan dünya nüfusu ve küreselleşmeyle beraber her şey ticari bir meta haline gelmiştir. Ormanlarda bulunan ağaçlardan, denizde yüzen balıklara kadar aklımıza gelebilecek, çevremizdeki her şeyi para olarak hesaplamaya başlar olmuşuz. Bu hesaplar sonucu geldiğimiz nokta ise, 2050 yılına kadar dünya denizlerindeki balık stoklarının yüzde 90’lık bölümünün yok olacağı, denizlerimizde görülen istilacı balık türleri, ülkelerin atıklarının ne olacağı sorunu gibi binlerce sorun. Her geçen gün daha fazla balık türünün IUCN kırmız listesine girdiğine, yani yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığına şahitlik ediyoruz” diye konuştu.
“Kaynaklarımıza sahip çıkmalıyız”
Doğal kaynakların önemi her geçen gün arttığını ve çevre koruma noktasında çok kötü bir sınav verdiği günümüzde Van Gölü Havzası’nın çok önemli bir noktada olduğunu dile getiren Akkuş, “Öncelikle şunu bilmemiz gerekli, Van Gölü Havzası kapalı bir havza olup havza dışarısındaki bozulmalara karşı kapalı yani korunaklı bir durumda. Bunu yanı sıra su kaynaklarımızda balıkların tamamına yakını endemik yani dünyada sadece Van Gölü Havzasında bulunuyor. Çatak ve Bahçesaray çayları gibi tertemiz akan derelere sahibiz ve daha burada sayamayacağımız birçok kaynak. Fakat son yüz yıldır büyük bir bozulmanın da yaşandığı maalesef görmekteyiz. Şayet neleri kaybettiğimizi merak edenler olursa etrafımızdaki yaşlılar ile konuşmaları yeterli olacaktır. Mesela, Van Gölü’nün kenarındaki İnköy ve Altınsaç köylerine gidip oradaki yaşlılardan köyün hemen yukarısındaki, şimdilik yalnızca bodur ağaçların olduğu alanda, bir zamanlar büyük bir ormanlık olduğunu, bu ormanlarda gezen ceylanlar ve yaban hayvanlarını dinleyebilirler. Çatak ilçesinin Taşlıyazı köyüne gidip Osman Ertaş amcadan bir zamanlar derelerdeki dört kiloluk kırmızı benekli alabalıkların olduğunu dinleyebilirsiniz. Şimdi bunları hayal etmekte bile zorlanıyor ve bir hayal gibi anlatıyoruz. Bunun gibi anlatabileceğimiz nice örnekler var havzamızda. Bu örnekler hepimizin omuzlarına büyük bir sorumluluk yüklüyor. Şayet şimdi sahip olduğumuz bu kaynaklara sahip çıkmazsak bu günlerde, Çatak Çayı’nda yaşayan kırmızı benekli alabalıkları ve Van Gölü kenarındaki büyük ormanları nasıl bir hayal gibi dinliyorsak bizden sonra gelecak olan nesillerde inci kefalini, Erciş bıyıklısını, Şamran mercanlarını, Van Gölü mercanlarını, köpük köpük akan akarsularımızı bir hayal gibi dinlemek zorunda kalacak” şeklinde konuştu.
“Sahip çıkmadığımız her bir değer kaybolmaya mahkumdur”
Sahip çıkılmayan her değerin ileride yok olmaya mahkum olacağının altını çizen Akkuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu nedenle havzamızdaki bütün doğal kaynaklara sahip çıkmamız gereklidir. Öncelikle akarsularımız, en öncelikli sahip çıkmamız gereken doğal kaynaklarımız. Kapalı havza olan Van Gölü havzasında ekosistemin sağlıklı işlemesinde büyük öneme sahip kaynaklar akarsularımızdır. Havzamızdaki akarsularımıza yapılacak her türlü müdahalenin karşısında olmamız ve doğal yapılarının bozulmasına asla izin vermememiz, doğal kaynakları olduğu haliyle muhafaza etmemiz gerekmektedir. Diğer kaynaklarımız ise inci kefali başta olmak üzere bölgemizdeki her türlü canlı çeşitliliğidir. Bu kaynakların korunması, doğaseverler için dahi, çok radikal adımların atılmasını gerektiriyor. Örneğin tek kullanımlık plastikler ülkemiz ve bölgemiz için her geçen daha da büyüyen bir sorun haline geliyor. Van’daki her bir akarsu pet şişe ve poşetler ile dolmaya başlamış durumda. Bu noktada Van ili tek kullanımlık plastiklerin kullanımının yasaklandığı, ülkemiz için örnek bir havza olmasın ki? Dünya çevre gününde çok özel bir coğrafyada yaşayan biz insanlar gelecek nesiller için yapmamız gereken çok önemli adımlar var. Çevre hassasiyetinin biraz daha arttığı bu günde doğal kaynakların emanetçilerinin bizler olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.”