Psikolog Gülcem Yıldırım, kişide uzun süren boşluk duygusunun depersonalizasyon ve derealizasyon denilen duyguların ortaya çıkardığını söyledi.
Psikolog Gülcem Yıldırım, “Boşluk duygusu; olumlu ya da olumsuz hiçbir duygu hissetmemek anlamına gelir. İnsan beyni her zaman bir duyguya ihtiyaç duyar, olumlu ya da olumsuz bir duygu hissetmek ister. Boşluk duygusu insanları çok rahatsız eden bir duygudur. Boşluk duygusu uzun sürmesi halinde kişide depersonalizasyon ve derealizasyon dediğimiz duygular ortaya çıkar. Depersonalizasyon kişinin kendine yabancılaşması hissidir. Binevi hissizlik duygusu da denilebilir. Depersonalizasyonda kişi beş duyu organıyla algıladığı duyguları hissedemez. Yediği yemeğin tadı yavan gelir, vücudu sanki uyuşmuş gibidir, tenindeki herhangi bir duyumu hissedemez, bu durum bütün duyu organları için geçerlidir. Derealizasyon ise kişinin bulunduğu ortamdan kopma halidir. Derealizasyonda kişi etrafında olup biteni algılamakta güçlük çeker, dünyayı bir ekranın arkasından izliyormuş hissine kapılır. Karşısında biri konuşurken onu takip etmekte zorlanır. İşine odaklanmakta güçlük çeker. Unutkanlıkları artar kısacası hayattaki işlevselliği bozulur. Boşluk duygusunun en önemli sebebi yüksek bir duyguya maruz kalmaktır. Son zamanlarda yaşadığınız olumlu veya olumsuz bir durum sizin boşluk duygusu hissetmenize sebep olmuş olabilir. Bu bir sevgiliden ayrılmak olabileceği gibi yakın zamanda yaşanan bir iş değişikliği, yeni bir eve taşınmak, yaşadığınız şehri değiştirmek ya da bir yakınını kaybetmek de olabilir. Ayrıca boşluk duygusu doğum sonrası dönemde, bazı kişilik bozukluklarında (özellikle borderline kişilik bozukluğu ve narsistik kişilik bozukluğu), çekingen özellik gösteren kişilerde sıkça karşılaştığımız duyguların başında gelir. Bizim beynimiz çok yüksek bir duyguya maruz kaldığında tabiri caizse şarteli kapatır. Bunun sonucu ise boşluk hissidir. Beyin yaşadığı yüksek duyguyu hazmedemediğinden hiçbir duygu hissetmemeyi tercih eder. Bu bilinçli yapılan bir davranış değildir, bilinçdışı işleyen bir süreçtir” dedi.
Boşluk duygusunun ihmal edilen çocuklarda görüldüğünü ifade eden Psikolog Yıldırım, “Çocukluk döneminde özellikle erken çocukluk dediğimiz 0-6 yaş arasında kişi bu duyguya ne kadar maruz bırakıldıysa bugün bu duyguyu hissetme ihtimali o kadar artar. Çocukluk döneminde ihmal; çocuğun ihtiyaç duyduğunda, ihtiyaç duyduğu yetişkine (annesi ya da çocuğa bakım veren kişi) ulaşamamasıdır. Boşluk duygusu hisseden kişiler çocukluklarında az ilişki kurulan, çoğunlukla yalnız büyüyen çocuklardır. Özellikle bebeklik döneminde uzun süre ilişki kurulmayan çocuklarda boşluk duygusu daha yüksek olur. Boşluk duygusu bazen kişinin kendisine ait bir duygu olmayabilir. Yani çocuğa bakım veren kişi kendi çocukluk döneminde bu duyguyu hissetmişse bunu çocuğuna aktarır. Anne bunu çocuğa, çocukla fiziksel temas kurmayarak, çocuğu dinlemeyerek, çocuğu görmezden gelerek, çocukla göz teması kurmayarak ya da çocuğu yalnız bırakarak aktarır. Çocuğuna boşluk duygusu aktaran kişiler sıklıkla şu cümleleri kurar; ’benim hayata bağlanma sebebim çocuğum, çocuğum olmasa hayatın bir anlamı yok, bu çocuk benim yaşam kaynağım.’ Çocuğa boşluk duygusunu aktarmak bu annelerin bilinçli yaptıkları bir davranış değildir. Bu davranışı bilinçdışı yaparlar” diye konuştu.
Psikolog Yıldırım, boşluk duygusu belirtileri hakkında şu bilgileri verdi:
“Boşluk duygusunda kişi sanki hayatı sedece geçip gidiyormuş hissine kapılır. Yaptığı işten, yediği yemekten, giydiği kıyafetten, gittiği tatilden tad alamaz. Sanki duyguları dondurulmuş gibidir. Koltukta bir sinema filmi seyrediyormuş gibi yaşar hayatı. Bu kişiler eşlerine yeteri kadar bağlı olmadığını düşünebilir, diğer insanlar gibi derinden sevemediklerini düşünebilir, kendilerini sanki bu dünyaya ait değilmiş gibi hissedebilirler. Bu kişiler çoğunlukla boşluk duygusunu; içimde yıllardır ara ara gelen çok büyük bir boşluk duygusu var, hissettiklerimi kelimeye dökemiyorum diye tarif eder. Boşluk duygusu hisseden kişiler, boşluk duygusundan kaçmak için bağımlılık yapan maddelere yönelebilir. Bu bağımlılıklar alkol, sigara, uyuşturucu ya da pornografi bağımlılığıdır. Bağımlılıklar kişinin çocukluk döneminde yaşadığı olumsuz duygularla temasını engeller. Özellikle uyuştucu madde bağımlılığının altında yatan en önemli neden boşluk duygusudur. Boşluk duygusu hisseden kişilerin, boşluk duygusundan kaçmak için başvurduğu diğer yöntemler ise aşırı yemek yemek, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar tüketmek ve alışveriş yapmaktır. Yapılan bütün bu eylemler kişiyi geçici bir süre rahatlatır. Boşluk duygusu hisseden kişi bu duyguları her hissettiğinde bağımlılıklarından birine başvurmak zorunda kalır. Bağımlılık yapan bu maddelerin hepsi zamanla kişinin sağlığını kaybetmesine sebep olur.”
Boşluk duygusu hisseden kişilere vücutla sık sık temas kuran aktiviteler yapmayı tavsiye ettiğini belirten Psikolog Yıldırım, “Bunun için meditasyon yapabilirsiniz, yoga yapabilirsiniz, spor yapabilirsiniz, yani vücudunuzu daha çok hissedeceğiniz aktivitelere yönelin. Bütün bunları yaptığınız halde bu duyguyla başa çıkmakta zorlanıyorsanız bir uzmandan destek alın. Boşluk duygusu erken dönem sıkıntısı olduğu için EMDR ve EFT tekniğiyle hissettiğiniz bu duygunun çocukluk dönemindeki bağlantısı kurulur ve duygu boşaltılır. Boşluk duygusunun tedavisinde kişi bu duyguyu günlük hayatında nasıl tecrübe ediyor, çocukluk döneminde bu duyguyu nasıl yaşadı, ergenlik döneminde bu duyguyu nasıl yaşadı ona bakılır. Örneğin kişinin boşluk duygusunu en çok hissettiği yer iş yeriyse orda ne oluyor da bu duyguyu hissediyor o konuşulur. Tedavide emdr tekniği erken dönem çocukluk anılarının bağlantısını kurmayı sağlarken, eft tekniği bağlantısı kurulan bu anıların duygularının boşaltılmasını sağlar” açıklamalarında bulundu.