Türkiye’de intihar hızının yüz binde 3.8, intihar sonucu yaşamını kaybeden kişi sayısının ise 3 bin 161 olduğunu belirten Prof. Dr. Murad Atmaca, "Ülkemizin ölçülebilir hedefleri olan, etkinliğinin değerlendirilebildiği, tüm toplumu kapsayan ve süreklilik gösteren ulusal intihar önleme programlarına ihtiyacı bulunmaktadır"dedi.
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Psikiyatri Derneği Elazığ Şube Başkanı Prof.Dr. Murad Atmaca,Dünya Ruh Sağlığı Günü nedeniyle açıklamada bulundu.
Bu yıl Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından, 10 Ekim’in “İntiharı Önleme” konusu olarak belirlendiğini anımsatan Prof.Dr. Murad Atmaca," DSÖ 2015 yılında Dünya’da 800 bin kişinin intihar sonucu öldüğünü bildirmiştir. Bu sayı dünyada her 40 saniyede bir kişinin intihar sonucu yaşamını kaybettiğini göstermektedir ve 2030 yılında bu sayının dünyada bir milyonun üzerine çıkacağı öngörülmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu 2018 yılında Türkiye’de intihar hızının yüz binde 3.8, intihar sonucu yaşamını kaybeden kişi sayısının ise 3.161 olduğunu bildirmiştir. İntihar sonucu yaşamını kaybedenlerin yakınlarının yaşadığı ruhsal acı da düşünüldüğünde intiharın toplumun önemli bir kısmını etkileyen ciddi bir halk sağlığı problemi olduğu nettir.Bu nedenle ülkemizin ölçülebilir hedefleri olan, etkinliğinin değerlendirilebildiği, tüm toplumu kapsayan ve süreklilik gösteren ulusal intihar önleme programlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Bu programlar halk sağlığı uygulamalarının bir parçası olarak yürütülmelidir"diye konuştu.
"Hep birlikte çalışılmalıdır"
İntihar davranışında genetik, psikolojik, sosyal ve kültürel bir çok değişkenin etkili olduğunun altını çizen Atmaca," Bu nedenle bu alanda yapılacak önleme programlarının birden çok alanı kapsayan, çalışanların ve uzmanların dahil olduğu şekilde planlanması gereklidir. İntihar önlemede yöneticiler, ruh sağlığı çalışanları, eğitimciler, medya, aile ve arkadaşlar hep birlikte çalışmalıdır. Tek bir disiplin tarafından uygulanan önleme programlarının belirgin bir etkisi olmazken, birden fazla kurumun içinde yer aldığı programların sinerjik etki ile çok daha etkin sonuçlar sağladığı çalışmalarla gösterilmiştir. Ruhsal hastalığa sahip olmak intihar için önemli bir risk oluşturur. Ruhsal hastalıkların erken dönemde saptanması, intihar riski olan bireylerin uygun tedavisi önemlidir. Ruhsal hastalıklar ve intihar ile ilgili önyargılar intihar düşünceleri olan kişilerin uygun ruh sağlığı hizmetlerine ulaşımını engellemektedir. Toplumun her bireyinin bu konuda bir sorumluluğu bulunmaktadır. İntihar ve ruhsal hastalıklar konusunda kendi önyargılarımızın farkında olmak, etrafımızdakileri ve kendimizi bu konuda eğitmek ve geliştirmek, intihar riskinin arttığı durumları öğrenmek ve yakınlarımızda bu riski gördüğümüzde uygun hizmetlere yönlendirmek hepimizin sorumluluğu olmalıdır. Toplumun her bireyinin intiharı önlemeye bir katkı sağlayabileceği ve her bireyin bu konuda bir sorumluluğunun olduğu unutulmamalıdır. Bu farkındalık, intihar önleme çalışmalarının etkin ve süreğen şekilde gerçekleşmesini sağlayacaktır"ifadelerini kullandı.