Uzman Psikolojik Danışman Şenol Baygül
Güç savaşının ve romantizmin bir arada bulunmayan iki olgu olduğunu belirten Uzman Psikolojik Danışman Şenol Baygül konu hakkında önemli bilgiler verdi.
Uzman Psikolojik Danışman Şenol Baygül, “Romantizmin bittiği noktada memnuniyetsizlik ve çatışma ortaya çıkar, sınırlar ihlal edilir, paylaşım biter kontrolcülük başlar. Duygusal paylaşım azalmışsa ya da artık yoksa temel amaç ev işi yapmak, para kazanmak ve çocuklarının sorumluğu ise bireysel alanlar ve talepler oluşmaya başlamış ortak alanlar azalmışsa güç savaşının başladığından bahsedilebilir. İletişim sağlıksız bir hal almaya başlayarak kullanılan dil hakaret içerikli ve aşağılayıcı olur, alaycılık ve iğneleme konuşmalarda sıklıkla yer alır. “Ben daha çok çalışıyorum.”, “Benim ailem bize daha çok destek oluyor.”, “Bu eve para getiren kim?” ,”Sen cahilsin ben o kadar sene okudum.” “Ben daha çok kazanıyorum.” “Ben yapmıyorsam sen de yapmayacaksın.” şeklindeki bitmek bilmeyen kıyaslamalar ve meydan okumalar güç dengesindeki uyum bozulduğunu gösterir. Güç mücadelesi söz konusu olan bir evlilikte kendini baskın gören kişi her şeyi eleştiri, müdahale eder. Bu müdahale eşin arkadaşından tutun da ailesine, harcamalarına, gün içinde yapılan aktivitelerini kapsayabilir” dedi.
Öncelikle eşlerin en çok da çocukları olanların, ayrıldıklarında da farklı evlerde yaşanıldığında bile karşı taraf ne kadar sağlıklıysa, ne kadar huzurlu, kendine güvenliyse o kadar fayda sağlayabildiğini bilmelerinin gerektiğini ifade eden Baygül, “Kendine güvensiz, güçsüz, sağlıksız birisi size zarar verme anlayışında olacaktır. O kişiyi ne kadar güçlendirir, kendine güvenli hale getirirseniz sizin için daha güvenli bir hayat var etmiş olursunuz. Örnek Suriye ile sınırlarımız ayrı ama orda huzursuzluk varken doğrudan veya dolaylı bize yansıyor. Bireylerin mutsuz olmasına yol açan güç savaşını ortadan kaldırabilmek için beklentiler, roller ve evlilik algısı yeniden yapılandırılmalı. Güç dengesizliklerini çözmenin ilk adımı belki de bu dengesizliğin farkına varmaktır. Ardından evliliğin karşılıklı olduğuna, bir kişinin bünyesinde olmadığına içsel olarak inanılmalı. "Tabi onun da hakkı demek." yeterli değil uygulamada da yaşıyor olmak lazım. İki farklı hayatı birbirine dönüştürmek yerine yan yana sürdürme anlayışı benimsenmeli, bireysel sınırlar ve taleplere empati ile yaklaşılmalı. Örneğin, haftada 1 gün arkadaş günü ilan edip her biriniz arkadaşlarınızla vakit geçirebilirsiniz. Uyum sağlamak ile değiştirmek arasındaki fark anlaşılıp eşi değiştirmeye yönelik tutumlardan vazgeçilmelidir. Sizin sevmediğiniz herhangi bir aktiviteyi eşiniz yapmaktan çok hoşlanıyor olabilir, saygı duymalısınız. İkili ilişkilerde fikir ayrılığı yaşamak normaldir. Kazanan-kaybeden, haklı-haksız aramak yerine sorunun ne olduğu hakkında konuşulup ortak çözüm aranmalı. Evliliğiniz yarış değil, unutmayın beraber mutlu olmak için evlendiniz. Tartışmalarda ‘sen şöylesin, böylesin’ yerine daha çok ‘ben’ diliyle duygu ve düşünceleri ifade etmek daha iyi bir yoldur. Hoşa gitmeyen bâzı şeyleri değiştirmek için acele etmemeli, problemin halledilmesini zamana yayılmalı ve eşler ‘ben ne yaparım da aramızdaki sevgiyi artırırım’ diye düşünmelidir. Güç savaşının ezilen tarafı olduğunuzu düşünüyorsanız, yaşadığınız durumlar karşısında hissettiklerinizi ve düşündüklerinizi eşinizle paylaşabilirsiniz” açıklamalarında bulundu.