Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, “ölüm; Her İnsan İçin Kabullenişi Zor Bir Olgudur. Konu Çocuklar Olunca “ölüm” Kavramını Açıklamak Yetişkinleri Daha Da Zorlamaktadır. Çocuklara Bu Durum; Uygun Yaş Aralığına Göre, Anlayabile
Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, “Ölüm; her insan için kabullenişi zor bir olgudur. Konu çocuklar olunca “ölüm” kavramını açıklamak yetişkinleri daha da zorlamaktadır. Çocuklara bu durum; uygun yaş aralığına göre, anlayabileceği en temel şekilde ve gerçeğe en uygun şekilde anlatılmalıdır” dedi.
Ölüm çocuktan saklandığında, anlatılmadığında çocuk kafasındaki boşlukları kendi doldurmaya başlayacağı ve endişesinin artacağını dile getiren Psikolog Merve Kırna, “Doğru bilgiyi yakınlarından öğrenirse durumu kabullenişi de kolay olacaktır.
0-6 Ay: Çocuk çevresinde bakım verenlerin üzüntülü olmalarını fark eder. Kayıptan sonra oluşan strese bağlı yemek ve uyku düzeninde bozulmalar olabilir.
6Ay-2 Yaş: Çocuk ölümün kayıp olduğunu idrak edemez ve ölen kişi hakkında sorular sorar. Ölen kişinin geri gelmemesine, kendisiyle oyun oynamamasına öfkelenebilir, kendisini terkettiğini, bıraktığını düşünebilir. Bakım verenlerinden ayrılmak istemez, yanından giderse kendisini terkedeceğini düşünebilir.
2-6 Yaş: Ölen kişi hakkında sorular sorar. Ölen kişinin gelmemesinden dolayı öfke oluşabilir. Çizgi filmlerde, oyunlarda ölen karakterin yeniden canlanması gibi, ölen kişinin tekrardan geleceğine inanıp birlikte yapacaklarını anlatabilir.
Okul öncesi dönemde çocuklar sihirli düşüncelere sahiptir. “Ben böyle düşündüğüm için mi öldü?” diye kendilerini suçlayabilirler ya da dua ederek, dilek dileyerek ölen kişiyi geri getirebileceğine inanırlar. Mezarlığa hediye, oyuncak götürebilirler.
6-9 Yaş: Ölümün bir son olduğunu anlamaya başlarlar. Öfke/kızgınlık gibi duygular oluşabilir. Üzüntü/stresini yaşayabilmesine olanak tanınmalıdır.
Ergenlik: Ölümün bir son olduğu ve geri dönüşü olmadığını bilirler. Ölümü yetişkinler gibi algılarlar. “Hayat nedir?”, “Ben kimim”, “Ölüm nedir”, “Ölümden sonra neler oluyor” gibi felsefik sorulara yanıt ararlar. Bana bir şey olmaz, ölüm diğer insanların başına gelir duygusu oluşabilir.”
Psikolog Merve Kırna, çocuğa ölümden bahsederken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda ise şunları söyledi;
“Genellikle yolunda gitmeyen bir şey olduğunu çocuk karşısındaki kişinin tutumundan anlayabilmektedir, bu durum sır olarak saklanırsa ve çocuğa açıklama yapılmazsa, olayı “saklanacak bir durum” olarak görebilir ve korkusu, kaygısı artabilir. Çocuklar televizyonda birçok kaza ve ölüm haberi görüyorlar, besledikleri evcil hayvanlarının ölmesine şahit olabiliyorlar ya da sokakta ölmüş bir kuş, kedi ile karşılaşabiliyor ve doğal karşılayıp kabullenebiliyorlar.
Çocuklar sözlerinizden çok hal ve tavrınızdan, ona sözsüz olarak aktardıklarınızı içselleştirir. Ölüm çocuğa anlatılırken, anlatan kişinin kaygısı yoğun olursa, kaygıyı çocuk içselleştirebilir. Genellikle aileler kendi ölüm ile ilgili korku şemalarını çocuklara yansıtabiliyor bunun sonucunda çocuğun kaygı ve korku şeması tetiklenebiliyor.
Çocuk ölümle ilgili “Ben ölecek miyim?”, “Sen ölecek misin?”, “Ben yaramazlık yaptığım için mi öldü?” ya da “Ben dilediğim için mi öldü?” gibi sorular sorabilir. Soru sorması, duygularını ifade etmesi sağlıklı yas süreci için önemlidir. Sorduğu sorulara anlaşılır cevaplar bulması kaygısını azaltacaktır. Bunun yanı sıra ölüm haberinden sonra çocuk üzülebilir, ağlayabilir bu duygular çok normaldir, nasıl ki yetişkinler yas sürecinden geçiyorsa çocuklar da yakın birini kaybettikten sonra yas sürecinden geçer.
Ölüm haberi çocuğa verilirken ailenin inancına göre açıklama yapması kaygı ve korkuyu hafifletmektedir. “Bu dünya bitti, öbür dünya başlıyor, orada hayat devam ediyor, bu dünyada artık onu göremeyeceğiz” gibi açıklamalar çocukta kaygı oluşumunu azaltmaktadır. Kişi eğer öbür dünyaya inanmıyorsa, ölümün bir son olduğu, ölen kişinin artık görüp duyamayacağı, konuşamayacağı anlatılır.
Bazen çocuklar ölüm kavramını tam içselleştiremediği için ya da bu durumu inkar için anlattıklarınıza tepki vermez, oyunlarına kaldığı yerden devam eder, hiçbir şey yokmuş gibi davranabilir, bu durumda çocuğunuzun yaşadıklarını anlamaya çalışın.
Çocuğun yaşamında oda, ev, okul, şehir gibi ani değişimlerden sakınılmalı, eski düzenine devam etmelidir.
Çocuğa Ölüm Hakkında Söylenmemesi Gerekenler
“İnsanlar doğar, büyür, yaşlanır, ölür” söylemi çocuk için büyüme ve yaşlanıp ölme korkusuna neden olabilir, büyümemek için yemek yemeyi reddedebilir ya da büyükanne-dedesinin yaşlandığını düşünerek ölecekleri için üzülebilir.
Soyut dönemi tamamlamamış olan çocuğa ölüm ile ilgili “Allah öyle istedi”, “Allah sevdiği kullarını çabuk yanına alır” gibi söylemler, çocukta “Sevdiğim kişiyi Allah öldürdü”, “Ne yaptı ki neden yanına aldı”, “Allah beni de severse beni de, diğer sevdiklerimi de yanına alır, iyilik yapmayayım, yaramazlık yapayım ki Allah beni yanına almasın” gibi düşüncelere neden olabilir ve bu durum, çocuğun dine bakış açısını değişebilir.
Ölüm kavramı yerine kullanılan alternatif cümleler çocuğun kafasını daha çok karıştırmakta ve kaygı oluşumunu tetiklemektedir. “Cennete gitti, orası çok güzel, iyi insanlar cennete gider, o da şimdi cennette” gibi söylemler, cennet-cehennem kavramını bilmeyen bir çocuk için kafa karıştırıcı olabilmektedir. “Madem cennet bu kadar güzel biz de ölüp oraya gidelim” düşüncesi oluşabilir.
“O melek oldu, bulutlardan seni izliyor” gibi söylemler gözetlenme kaygısını tetikleyebilir.
“Hastalandı öldü”, “Hastalandı iyileşemedi” demek ise; çocukta “Hastalanırsam bende ölürüm” kaygısını pekiştirir bu yüzden her hastalığın ölümle sonuçlanmadığı, hafif hastalıklarda ilacımızı alıp tedavi olduktan sonra iyileşildiği aktarılmalıdır.
“Uzun bir yolculuğa çıktı” gibi söylemler de çocuk ölen kişiyi bekler ve “Neden gelmiyor?” , “Neden beni terk etti?” diye ölen kişiye öfkelenebilir.
“Derin uykuda uyuyor”, “Sonsuz uykuda” gibi söylemler çocuklarda uyku bozukluğuna neden olabilmekte olup, kaygıyı pekiştirebilir.”