Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem Palabıyık, Yeni Asyacıların, Demokrat Parti ve Millet İttifakı’nın yanında yer alarak siyasi bir hata yaptığını belirterek, “Yeni Asyacılar, Demokrat Parti ve Millet İttifakı’na oy vermemeli” dedi.
Doç. Dr. Adem Palabıyık, gündeme ilişkin İHA’ya yaptığı açıklamada, Yeni Asyacıların, Bediüzzaman Said Nursi dönemini aradıklarını fakat artık böyle bir dönemin olmadığını, bu sebepten Yeni Asyacıların hem Millet İttifakı’na hem de Demokrat Parti’ye destek vermemesi gerektiğini söyledi. Demokrat Parti’nin artık eski geleneği temsil etmediğini ifade eden Palabıyık, “Rahmetli Adnan Menderes ve rahmetli görev arkadaşlarına Said Nursi’den kalan bir vefa borcu olarak oy vermek, Said Nursi döneminde mümkün olabilirdi. Fakat bu sistem Menderes’i idam etti. Said Nursi’nin vefatından sonra da cemaat kendi içerisinde ayrıştı. Özellikle Yeni Asyacıların hala Demokrat Parti’ye oy veriyor olmaları önemli bir vefa göstergesidir ve elbette bu tutum saygı gerektirir. Fakat şu an Demokrat Parti hem Adnan Menderes hem de Said Nursi’yi temsil etmiyor. Doğruyu söylemek gerekirse Said Nursi hayatta olsaydı, Demokrat Parti’nin Millet İttifakı’na yönelmesine asla sıcak bakmazdı. Geçmişteki mevcut sisteme karşı muhalif tavır ve tutum sergileyen Said Nursi’yi takip edenlerin, şu anki düzlemde destek vermeleri gereken tek siyasal partinin tam bu sebepten dolayı AK Parti olduğu da açıktır” ifadelerini kullandı.
“Menderes, Özal ve Erdoğan, ‘Milletin Adamları’dır ve Said Nursi ‘Milletin Adamları’nı desteklerdi”
Yeni Asyacıların bir an evvel doğruyu görmeleri gerektiğini sözlerine ekleyen Palabıyık, “Said Nursi yaşadığı dönemde halkı Kürtçülüğe karşı uyarmıştı ve hiçbir Kürtçü harekete destek vermemişti. Bunun esas nedeni ise İslam diniydi, çünkü İslam dini bu tür fitne hareketlerine fırsat tanımıyordu. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar buralarda mevcut olan medrese sistemi, Kürt halkı açısından oldukça önemliydi. Sosyolojik açıdan halkın eğitilmesinin ve belki de halka yön verilmesinin en önemli etkeni sayılabilirdi. O dönem mevcut şeyhler, aşiret reislerinin çözemediği sorunlara çözüm bulabilmekte, toplumsal konsensüsü sağlayabilmekteydi ve Bediüzzaman Said Nursî’nin bir dönem yaptığı da buydu. Said Nursi sadece bir İslam alimi değil aynı zamanda toplumsal nüfuza sahip olan önemli sosyal figürdü. Onun aşiret reisleri ile olan münasebeti, o dönem bir din aliminin ne kadar önemli bir konumda olabileceğinin en önemli kanıtıydı. İşte Cumhuriyetin ilanından sonra alınan radikal kararlar ve sonrasında gelen değişiklikler bu sosyolojik yapıyı tahrife uğrattı. Toplumsal değişmelerin ortaya çıkardığı liderler de bu bağlamda önem arz ediyordu. İlk olarak toplumsal değişim Adnan Menderes ile siyaset sahnesinde kendisini gösterdi. Sonrasında Turgut Özal ile süreç devam etti ve son olarak da Erdoğan, Milletin Adam’larından biri olarak toplumsal değişimin yansımasını temsil etti” dedi.
“Said Nursi hiçbir Kürtçü hareketi desteklemedi, Millet İttifakı’na gizli bir HDP var”
Said Nursi’nin hiçbir ayrıştırıcı hareket içinde olmadığını belirten Doç. Dr. Palabıyık, “Said Nursi’nin yaşadığı dönem oldukça sorunluydu fakat kendisi hiçbir zaman fitneye sebep olmadı ve sebep olunmasına da izin vermedi. Kürtçe konuşması, Şafi ve Kürt olması hiçbir zaman başka bir boyuta çekilmedi ve külliyatını da Osmanlıca yazdı. Bugün Demokrat Parti’nin, HDP ile kol kola olan Millet İttifakı’nda yer alması kesinlikle kabul edilmezdi. Buradan bakıldığında Yeni Asyacıların, Millet İttifakı birlikteliğini kabul etmesi tarihsel sosyoloji açısından da sorunludur. HDP’nin, PKK ile ilişkisi hem sosyolojik hem duygusal hem de siyasal olarak ispatlanmıştır. Buna rağmen DP’nin, ısrarla Millet İttifakı’nda yer alması Yeni Asyacılar tarafından protesto edilmeli ve kabul edilmemelidir” diye konuştu.