Maliye Bakan Yardımcısı Dr. Cengiz Yavilioğlu, bir köyde iki muhtar olamayacağını belirterek, “Bu devlet, bu millet iyi yönetilmiyor. İyi yönetilmediği için yönetim şeklinde değişiklik yapalım diyoruz" dedi.
Iğdır’dan karayoluyla Ağrı’ya gelen Maliye Bakan Yardımcısı Dr. Cengiz Yavilioğlu, ilk olarak Ağrı Valiliğini ziyaret etti. Vali Musa Işın ile bir süre görüşen Yavilioğlu, buradan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Konuk Evinde düzenlenen ’Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Değişikliği’ konulu programına katıldı. Kentte faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve kanaat önderlerinin katıldığı programda konuşan Bakan Yardımcısı Dr. Yavilioğlu, işin ruhunda istikrar olduğunu belirterek, “Bir, siyasi istikrarın getirdiği ekonomik istikrar, diğeri sosyal istikrar. Çok önemli olan ikinci mesele ise, siyaset dışı güçlülerin siyaset alanına müdahalesinin engellenmesidir. Siyaset dışı güçlülerin siyaset alanına daha önceki dönemlerde müdahale ettiği, bunun en yakın olanı ise 28 Şubat’tır. Bir operasyonla, bir ameliyatla Refah Yol hükümeti el aşağı edildi. Ki bu el aşağı edilirken medya 1996, 97, 98 yıllarında, öncesi de var bunun, laiklikle alakalı ‘şeriat geliyor’ düşüncesiyle sokaklarda yapılan mitingler var. Hem o hükümete başbakanlık eden kişinin itibarsızlaştırılması, hem de kurulan koalisyonlarının itibarsızlaştırılması suretiyle bir Postmodern darbeye hazırlık yaptılar. Çünkü o hükümet kurulurken, zaten pamuk ipliğine bağlı bir şekilde kurulmuştu. Bir koalisyonla kurulmuştu, zayıf kurulmuştu. Hükümetin ortaklarında birisi Tansu Çiller, diğeri Necmettin Erbakan. Yani farklı köklerden gelen iki parti bir araya geldi. Bir parti üzerinden yani Doğru Yol Partisi üzerinden yapılan ameliyatla hükümeti düşürdüler. Milli Güvenlik Toplantısında (MGK) bir karar alınıyor. Öncesinde ve sonrasına da yargıçlar otobüslere doldurulup TSK’da, MGK’da, Genelkurmay Başkanlığında brifingler veriliyor. O zaman rejim tehlikedeydi. Ondan sonra nedense tehlikede olmayıverdi. Peki bunu kim yaptı? Bu yapanlar sizin seçtiklerinizin dışında olanlardır. Bu bazen asker olur, bazen yargıç olur, bazen parti olur” dedi.
2007 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değinen Yavilioğlu, “Seçimleri hatırlayın, kimler vardı o mitinglerin içerisinde. Bakın o operasyonla 28 Şubat operasyonu arasında yapılış itibariyle hiçbir fark yok, aynıdır. Ama birisinde güçlü bir iktidar vardı, diğerinde zayıf bir iktidar vardı. Birisi zayıf hükümetle iktidar hükümeti olduğu için aynı zamanda koalisyonda olduğu için gitti, gölgelendi. Çünkü güçsüzdü. Haksız bir şekilde gönderildi" diye konuştu.
AK Parti olarak güçlü bir şekilde güçlü bir liderle iktidara geldiklerini aktaran Yavilioğlu, "Ama ikincisinde güçlü bir lider güçlü bir iktidarla yeniden seçim kararı aldık. Halka, sizin hakemliğinize başvurduk. Karanlık mahzenlerde işlerin görülmesine izin verilmedi bu nedenle. Niye, çünkü güçlü bir iktidar vardı. 2007’de bir Cumhurbaşkanı adayımız vardı, Abdullah Gül. Sabih Kanadoğlu diyorki ‘367 şartı var, karar geçer sayısı.’ Başka biri çıkıp diyor ki ‘toplantı yeter sayısı da 367 olmalı.’ Niye, çünkü AK Parti’nin 354 milletvekili olduğu için. Diğerleri, CHP meclise girmedi sabote etti. İlk oylamada 367 bulunamadığı için CHP koşa koşa Anayasa Mahkemesine gitti. Demek ki sivil iradeye müdahale eden sadece asker değil. Partide bu surette müdahale edebiliyor mu? Edebiliyor. Bu organizasyonlar içerisinde olabiliyorlar. Yürek ve akıl özgür olmadığı müddetçe, halka güvenmediği müddetçe, siz sandıktan kimi çıkarıyorsanız koalisyonsuz bir iktidar çıkaracaksınız. Gelecek, Ankara’da oturacak ve hükümeti kurup icraat yapmaya başlayacak. Sizin kurmuş olduğunuz o hükümet, oy vermiş olduğunuz Cumhurbaşkanını da sizden başka hiç kimse değiştiremeyecektir. Demek ki Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bizim için birinci avantajı, siyaset dışı güçlerin müdahalesine imkan tanımaması. Çünkü doğrudan siz seçiyorsunuz. Aracı hiçbir kurum yok. İkinci unsur, mutlaka ama mutlaka istikrar getirmiş olması. Koalisyonlara izin vermeyen bir sistemi oylarınız nedeniyle tek iktidar olacak. Bir iktidar olacak, ortağı yok" ifadelerini kullandı.
Hükümetsizlikten dolayı krizler ve kaosların ortaya çıkmayacağını da dile getiren Cengiz Yavilioğlu, "Halihazırda ne var, bir tarafta Cumhurbaşkanlığı var? Yasama, yürütme, yargı yetkileri var. Yaptığı tüm işlerde hesapsız kitapsız. Sadece vatana ihanetten dolayı ki o da soyut bir şeydir. Neyle suçlayacağınızı tanımlamanız lazım. Milletvekili mecliste yüce divana sevk edecek ve yüce divanda yargılanacak, sadece bundan dolayı. Bu sistemde milleti hükümetsiz bırakmayacak en önemli unsur budur. Millet hükümeti bırakmayacak. Ara dönemler olmayacak. Hükümetsizlikten dolayı krizler, kaoslar ortaya çıkmayacak. Özal dönemini birçoğumuz yaşadık. Menderes dönemini büyüklerimizden dinledik. İyi okuduğum alanlardan birisidir. Kendi tarihi içerisinde değerlendirdiğimizde Özal’ı Özal’dan önceki dönemle, Menderesi de önceki dönemlerle mukayese ettiğimizde, her iki dönemde de hem demokrasi hem de insan hakları açısından hem de yatırımlar açısından önceki dönemlerden sonraki dönemlerden daha iyi olduğunu görürsünüz zaten” diye konuştu.
2002 yılından sonra halkın çevreden merkeze taşındığını dile getiren Yavilioğlu, şöyle dedi:
"Birçok kararı halk kendisi verdi. Halkın iradesine müdahale edilmek istendiğinde, yeniden halka gidildi. 2007’de olduğu gibi seçimler yenilendi. Sizden olan insanlar artık Ankara’da arkadaşlar. 2002 öncesinde, 28 Şubat öncesinde ve sonrasında bu ülkede ne krizler yaşandı. 28 Şubat sürecinde bu kardeşiniz sadece imam hatip lisesi mezunu olduğu için, eşim başörtülü olduğu için, 1998, 99 ve 2000 yıllarında ülkeye şeriat getireceğimden dolayı öğretim görevlisiyken üniversiteden atıldım. AK Parti döneminde artık yaşam biçimiyle askeriyede dahil başörtüsüyle çalışabilecek bir durum oldu. Kişisel hak ve özgürlüklerle alakalı birçok gelişme oldu. Kürtçe birçok yerde konuşulamadı. Hapishanelerde konuşulamadığı dönemler oldu. Bu özgürleşme, ekonomik olarak bu gelişmeleri geçmiş dönemlerle kıyasladığınızda takdir etmemek elde değil. AK Parti döneminde bunlar yapıldı. Hem özgürlük alanında hem demokrasi hem de ekonomik gelişmenin sürekliliğini sağlamak için istikrara ihtiyacınız var. İstikrar için de kurumsallaşmanın olması lazım. Bir kişiye bağlı bir sistem olmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız şu an başımızda Cumhurbaşkanlığı yapıyor. Yarın olamayabilir. Onun olmadığı yerde yeniden kriz mi olsun? Yeniden o darbe dönemlerini mi yaşayalım? 7 Haziran’da olduğu gibi bu ülke yeniden bir kaosa mı dönüşsün? Bunların olmaması için bu talep Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsi talebi değil, bu talep AK Parti’nin yalnızca talebi değil. Bu talep toplumun bizatihi kendisinin talebidir."
Geleceğin aydınlık, huzurlu ve güvenli olması için sistem değişikliğinin şart olduğunu ifade eden Yavilioğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunun içinde bize sürekli kriz çıkaran, kriz oluşturan, kardeşi kardeşe düşüren, kaos oluşturan bu sistemi, mevcut sistemin değiştirilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bize kişilere bağlı değil, sisteme bağlı bir yapı oluşturur. Önümüzde iki seçenek var, ya 2007’den öncekinde olduğu gibi Cumhurbaşkanını mecliste sizin seçtiklerinize de müdahale ederek kapalı kapılar ardında, karanlık mahzenlerde birileri seçecek. Milletvekillerine de kimin seçileceğini bırakmıyorlar. Bırakmış olsalardı Abdullah Gül seçilirdi. Bırakmış olsalardı Turgut Özal orada yanlızlaştırılmazdı. Bu kadar asker Cumhurbaşkanı olmazdı. 1982 Anayasası, Cumhurbaşkanlığının bizatihi kendisini seçilmişlerin üzerinde bir güç olarak kurguladı. Ya 2007’den önce olduğu gibi Cumhurbaşkanları atanmış bir şekilde başımıza gelecek veya bundan sonra biz seçeceğiz, bunu teke indireceğiz."
Bir köye iki muhtar olamayacağını vurgulayan Yavilioğlu, "Bizim atalarımız söyler, bir posta iki aslan girmez. Bir kına iki kılıç sığmaz. Bir gemide iki kaptan olmaz. 2007’yi 2017 senesine de taşımak istiyoruz. Halk seçsin, tek yönetim olsun. Başbakanlık yetkileri de Cumhurbaşkanında toplansın ve güçlü, istikrarlı hükümetler kurulsun. Onun için Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi daha demokratik, daha özgür, kalkınmayı, gelişmeyi daha mümkün kılan bir sistem öneriyoruz. Rejim cumhuriyettir, cumhuriyet tartışma konusu değildir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde üniter yapının bozulacağına dair, değiştirileceğine dair, tehdit edildiğine dair bir şey duydunuz mu? Üniter yapı tartışma konusu değil. Rejim tartışmasından bahsedilemez. Bizim tartışma konusu yaptığımız şey, ülke iyi yönetilmiyor. Bu devlet, bu millet iyi yönetilmiyor. İyi yönetilmediği için yönetim şeklinde değişiklik yapalım diyoruz" şeklide konuştu.