İnönü Üniversitesi Dr. Ögr. Üyesi Işıl Arpacı, 28 Şubat’ın her ne kadar post modern darbe olarak anılsa da eylemli bir muhtıra olduğunu belirterek, “Mamak’ta tankların yürütülmesiyle başlayan televizyonlarda gerçekleşen propagan
İnönü Üniversitesi Dr. Ögr. Üyesi Işıl Arpacı, 28 Şubat’ın her ne kadar post modern darbe olarak anılsa da eylemli bir muhtıra olduğunu belirterek, “Mamak’ta tankların yürütülmesiyle başlayan televizyonlarda gerçekleşen propagandalarla devam eden ve sonuç olarak toplantıda verilen muhtıra bunun eylemli bir muhtıra olduğunu gösterir” dedi.
İnönü Üniversitesi Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında, “28 Şubat Postmodern Darbe” konulu çevrim içi seminer, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Dr. Ögr. Üyesi Işıl Arpacı’nın sunumuyla gerçekleştirildi.
28 Şubat post modern askerî müdahalesinin Türk siyasî hayatında ontolojik bir mücadele alanı olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Arpacı, ontolojik mücadele alanının 2.Meşrutiyet ile beraber seçkin sınıfın ayrıcalıklı durumunu yitirmesine tepki olarak ortaya çıktığını belirtti.
27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül’de Türk demokrasisine müdahale edilmesinin, asker ve bürokratlardan oluşan sınıfın edindiği ayrıcalıklı konumu kaybetmek istememesinden doğduğunu vurgulayan Arpacı, 12 Eylül’den sonra Turgut Özal liderliğindeki Türkiye’nin farklı bir yolda ilerlemeye başladığını belirtti.
Turgut Özal’ın liderliğindeki Türkiye’nin tam anlamıyla serbest piyasa sistemine geçmeye başladığını vurgulayan Arpacı, bu dönemde bilhassa muhafazakâr hareketlerin güç kazandığını belirtti. Refah Partisi’nin yerel seçimlerindeki başarısının bu gücün siyasî bir sonucu olduğunu ifade eden Arpacı, sözlerine şöyle devam etti:
“Refah Partisi’nin seçimlerde birinci olarak çıkması iktidar olmasının önünü açmayacaktır. Dönemin Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel, hükümeti kurma görevini ilk olarak Necmettin Erbakan’a verir. Necmettin Erbakan ile ilgili olumsuz spekülasyonlar diğer partilerin Refah Partisi’yle koalisyon kurmasını engeller. Daha sonra hükümeti kurma görevi Tansu Çiller’e verilir. Tansu Çiller de hükümeti kurmayı başaramayınca görev bu sefer Mesut Yılmaz’a verilir. Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ile anlaşır ve ANAYOL hükümetini kurar. Ancak ANAYOL hükümetinin göreve başlaması için yapılan güven oylamasındaki usulsüzlüğün Anayasa Mahkemesine Refah Partisi tarafından bildirilmesinin ardından güven oylaması iptal edilir. Bunun ardından ANAYOL hükümeti istifasını verir. Cumhurbaşkanı hükümeti kurma görevini bir kez daha Necmettin Erbakan’a verir. Necmettin Erbakan bu kez hükümeti Tansu Çiller ile kurar. REFAHYOL hükümeti kurulmuş olur.”
REFAHYOL hükümetinin diğer hükümetlerden farklı birçok uygulaması olduğunu aktaran Dr. Öğr. Üyesi Işıl Arpacı, iktisadın yanı sıra iç ve dış politikalarda bu dönemde Türkiye’de önemli olaylar yaşandığına parmak bastı. Yaşanan bu olayların bu sınıfın çıkarlarını zedelediğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Işıl Arpacı, “28 Şubat Askerî Müdahalesi ile REFAHYOL hükümetine karşı önemli bir operasyonda bulunurlar. Adını toplandığı Milli Güvenlik Kurulu toplantısından alan 28 Şubat’taki toplantıda Erbakan hükümetine irticaî faaliyetleri sınırlandırması yönünde ciddi uyarılar yapılır. 28 Şubat her ne kadar postmodern darbe olarak anılsa da eylemli bir muhtıradır. Mamak’ta tankların yürütülmesiyle başlayan televizyonlarda gerçekleşen propagandalarla devam eden ve sonuç olarak toplantıda verilen muhtıra bunun eylemli bir muhtıra olduğunu gösterir” dedi.
Arpacı, 28 Şubat’ın Türkiye’de sadece belirli bir toplumsal gruba, dindarlara ve o dindarlığın içinde de belli bir siyasal odak olarak millî görüşe yönelmiş olmasıyla diğer askerî müdahalelerden farklılaştığını ifade ederek sözlerini tamamladı.