Orta Doğu'dan Orta Asya'ya hatta balkanlara ve Afrika'ya kadar müslüman ülkelerin ezici çoğunluğunda İsrail ile normalleşme rüzgarları esiyor. İslami dünya görüşünün özgüven kaybı yaşadığı müslüman toprakalrında 'İsrail ile normalleşme' adlı karaktersizlik süreci kendine yer edinme imkanı buldu. Diriliş Postası Yazarı İsmail Yaşa bahsi geçen konuyu ele aldığı bir yazı kaleme aldı.
Diriliş Postası Yazarı İsmail Yaşa 'Filistin’e destek geriledi mi?' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yaşa, Filistin Davasının müslümanlar eliyle tüketilişini irdeledi. Yaşa yazısında 'İsrail’le ilişkilerini normalleştiren ya da bu yönde adım atmaya hazırlanan Arap rejimlerinin baskıları, Filistin davasını kötüleme ve direnişini şeytanlaştırma çabaları bir gerçek.' ifadelerine yer verdi.
İşte o yazı:
İsrail ordusu Gazze Şeridi’ne hava saldırıları düzenleyip masum sivilleri katlederken Arap sokağında da Filistin davasını destekleyenler ve işgale karşı olanlar ile İsrail yanlısı Arap rejimlerinin yandaşları arasında bir başka tartışma yaşanıyordu.
Birinci kesim işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nde yaşlı, kadın, çocuk demeden Filistinlileri öldürmesini lanetlerken, ikinci kesim ise bu savaşın “İsrail ve İran arasında bir savaş” olduğunu öne sürüyordu.
Ateşkes ilan edildikten sonra da benzer tartışmalar devam etti.
Örneğin, Arap ülkelerinin İsrail’le ilişkilerini normalleştirmeleri gerektiğini savunan bir yazar Filistin direnişinin İran’la ilişkileri sebebiyle Filistin davasına ve direnişine desteğin azaldığını, son savaşta da Arap halklarının Filistin tarafına çok fazla sempati göstermediğini söyledi.
Onun bu iddiasına tepki gösteren diğer bazı Arap yazarlar da halkın Filistin direnişine desteğini açıkça ifade edememesinin sebebinin diktatör rejimlerin baskıları olduğuna dikkat çektiler.
Doğrusunu söylemek gerekirse her iki tarafın da haklı ve haksız olduğu yanlar var.
İsrail’le ilişkilerini normalleştiren ya da bu yönde adım atmaya hazırlanan Arap rejimlerinin baskıları, Filistin davasını kötüleme ve direnişini şeytanlaştırma çabaları bir gerçek.
Aynı zamanda İran’la yakın ilişkileri sebebiyle Filistin direnişine duyulan sempatinin gerilediği de inkâr edilemez.
İsrail son savaşta “İslami Cihad Hareketi’ni hedef aldığını” öne sürerken, İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad En-Nehhale üç gün süren savaş boyunca İran’daydı ve ateşkesi kabul ettiklerini Tahran’da açıkladı.
Bununla birlikte Arap halklarının büyük çoğunluğunun Filistinli grupların İran’la ilişkiyle İsrail işgalini birbirinden ayırması, İslami Cihad’a ve Hamas’a yönelik eleştirilerini saklı tutmakla birlikte Gazze Şeridi’ne düzenlenen saldırıları lanetlemesi Filistin davası, ümmetin birlik ve bütünlüğü açısından ümit verici.
Ailesi İran’a bağlı Şii milisleri tarafından vahşice katledilen bir Suriyeli ya da Husilerin attığı füzeyle çocuklarını kaybeden bir Yemenli hâlâ Filistin davasını ve direnişini destekliyorsa, bir yandan Kasım Süleymani’yi “ şehit” ilan eden ve diğer yandan tüm Müslümanların kendilerini desteklemelerini isteyen Filistinli gruplar o Suriyelinin ve o Yemenlinin bilinci karşısında kendilerinden utanmalılar.
Savaş sırasında ve sonrasında sosyal medyaya yansıyan tartışmalarda Gazze Şeridi’nde İsrail ordusu tarafından katledilen çocuklara üzülen Suriyelilerin “Gazzeli çocukların öldürülmesini lanetleyip Suriyeli çocukların katilini alkışlamak ikiyüzlülüktür” şeklinde paylaşımları oldu.
Bir yandan Ukraynalı çocuklar için ağıtlar yakan Batı’nın Filistinli çocukların katledilmesini görmemiş, duymamış gibi yapmasını eleştirirken diğer yandan benzer bir çifte standarda imza atmak haklı davayı haksız duruma düşürür.
Filistinli gruplar bu isyanı görmezden gelmeye devam ederlerse Filistin davasına en büyük zararı vermiş olurlar.
Arap sokağında Filistin davasına ve direnişine duyulan sempatinin - az da olsa - gerilemesini sadece Arap rejimlerinin baskılarına bağlayarak İran’la ilişkilerinin yol açtığı rahatsızlığı yok sayarlarsa kendilerini aldatırlar.