BBP Lideri Mustafa Destici, 6'lı masayı eleştirerek "Bunlar maazallah böyle bir yetki ellerine geçirseler Allah korusun Suriye gibi, Libya gibi, Irak gibi kaosa gidecek bir Türkiye görürüz” dedi.
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, partisinin 11’inci Olağan İl Kongresi'ne katılmak üzere Bursa’ya geldi.
Mevcut İl Başkanı Haldun Filizli'nin tek aday olduğu, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde (AKKM) düzenlenen kongrede konuşan Mustafa Destici, Millet İttifakını eleştirdi.
"Ey Babacan Türklüğün nesinden rahatsızsın"
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a yönelik eleştirilerini sürdüren Destici şöyle dedi:
“Bu arkadaş geçtiğimiz günlerde ne dedi? ‘Anayasamızdan Türklük kavramı çıkarılsın’ diyor. O da yetmiyor. ‘Ana dilde eğitim de değişsin’ diyor. Ey Babacan, sen Türk'ün ve Türklüğün nesinden rahatsızsın? Eğer bunu, sırf ağa babalarına yaranmak için yapıyorsan açıkça millete ifade etmelisin. Yok yine emperyalistlerin maşası olarak kırk yıldır Türkiye'nin enerjisini tüketmek için kullandıkları PKK ve onun uzantılarına şirin gözükmek istiyorsan onların akıbeti neyse senin akıbetinde o olur.”
"Kılıçdaroğlu mesajını Nuşirevan Elçi'ye mi verdiriyor"
CHP’nin başdanışmanı Nuşirevan Elçi’nin, CHP Genel Merkezi'nde, PKK’ya yakınlığıyla bilinen Rudaw’a verdiği röportaj sırasında, salondaki Türk bayraklarının kaldırıldığını kaydeden Destici, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Şimdi bunlar ayarlanmış saat gibi. Bir gün biri, öbür gün öbürü çalıyor. Şimdi ondan bir gün sonra çıkıyor Sayın Kılıçdaroğlu’nun yeni çiçeği burnunda danışmanı, Nuşirevan Elçi, PKK yanlısı bir ajansa, televizyona konuşuyor. Konuşurken de bir gün önce bakıyorsunuz CHP Genel Merkezinde Kılıçdaroğlu'nun ya da parti sözcüsünün aynen böyle toplantı yaptığı salonda bir tarafta Türk bayrağı var, bir tarafta parti bayrakları var. Ertesi gün bakıyorsunuz Nuşirevan Elçi, PKK yanlısı kanala röportaj verirken Türk bayrağı kalkmış, sadece parti bayrağı var. İşte bunların Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, ay yıldızlı al bayrağa, saygısı da bağlılığı da bu kadar. Şimdi 6’lı masa var biliyorsunuz. Bu masada milliyetçi, muhafazakar olduklarını ifade eden siyasi partiler de var. İYİ Parti başta olmak üzere. Şimdi ben bunlara soruyorum. Acaba bunlar her konuda laf yetiştiren, her meselede çok açık bir şekilde yüksek sesle fikirlerini dile getirenler, acaba Nuşirevan Elçi'nin açıklamaları konusunda ne düşünüyor. Önce Sayın Kılıçdaroğlu ne düşünüyor? ‘Aklınızı alırım’ diyor ya birileri o yayındayken televizyona reklam vermiş. Acaba Nuşirevan Elçi'ye de ‘Sen nasıl böyle konuşuyorsun? Nasıl Türk bayrağını oradan kaldırırsın. Senin aklını alırım’ diyebilmiş midir acaba? Yoksa mesajı ona mı verdiriyor? Yine aynı şekilde Sayın Akşener, o masada 9 saat oturdular. Ali Babacan'a dönüp, ‘Sayın Babacan, biz bir masa etrafındayız. Bir ittifak kurduk. Sen nasıl olur da anayasadan Türklük kavramını çıkarmayı söyleyebilirsin’ ya da ‘Ana dilde ikinci bir dili önerebilirsin. Kardeşim benim anayasadan Türklüğü çıkaracaklarla işim olmaz’ niye diyemiyor?”
"Demek ki 10 toplantıdır pazarlık yapıyorlar"
6’lı masaya yönelik eleştirilerini Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun açıklamaları üzerinden sürdürdü:
"Bir tarafta bizim ittifakımız Cumhur İttifakı, diğer tarafta Millet İttifakı. Şimdi Millet İttifakı biraz daha genişledi ve 6’lı masa halini aldı. 10 toplantı yaptılar. Yedikleri, içtikleri afiyet olsun. Ona bir şey demiyoruz. Ama ne konuştular, ne karar aldılar diye baktığımızda koskoca bir sıfır. Hala ortada alınan bir karar yok. Hala ortada ne yapacaklarıyla ilgili, milletle ilgili, devletle ilgili, dış politikada ne yapacaklar, iç politikada ne yapacaklar? Hiçbir şey yok. En son Sayın Davutoğlu çıktı konuştu. Ne dedi? Dedi ki, ‘Biz anlaştık. 6 parti, 6 genel başkan anlaştık. Bir kişiyi cumhurbaşkanı seçeceğiz ama ülkeyi o yönetmeyecek. Ülkeyi 6 partinin genel başkanı yönetecek’. E peki anayasada öyle yazmıyor. Anayasada diyor ki, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni halkın yüzde 50’nin üzerinde oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanı yönetir’ diyor. ‘Hayır’ diyor, ‘O yönetmeyecek. Biz yöneteceğiz’. Peki sizin dediğinizi kabul etmezse, ‘O zaman hükümeti yıkarız. Meclis’te onun getirdiği kanun tekliflerini onaylamayız’ diyor. Bir de üstüne üstlük diyor ki, ‘Her bir partinin genel başkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı olacak. En az bir tane de bakanlık olacak’. Arkadaşlar demek ki 10 toplantıdır cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ve bakanlık pazarlığı yapıyormuş. Sağ olasın Davutoğlu, bunu söyledin, milletimiz de bunu işitti. Demek ki devletin varlığı, ülkenin bütünlüğü, milletin istiklali ve istikbali, milletin refahı için değil, kendi alacakları cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık için konuşuyorlar. Daha sonra da bir televizyoncu, gazeteci açıklıyor. ‘9 bin kadro hazır’ diyor. Kazanırlarsa geldikleri gün il valilerinden, emniyet müdürlerinden, kaymakamlardan, rektörlere kadar bir günde hepsini değiştirecekler. Yani bu gerçekten inanılır gibi şeyler değil. Lakin adamı da söylediğine pişman ettiler. Sonra birisi çıktı dedi ki ‘Oyu kadar konuşsun’. Öbürü çıktı dedi ki, ‘Onun söylediği doğru değil’, öbürü çıktı dedi ki ‘Biz henüz bu konuları konuşmadık’. Kim doğru söylüyor? 6’lı masada kim doğru söylüyor? Kılıçdaroğlu mu? Ona mı bakacağız? Sayın Akşener mi? Davutoğlu mu? Babacan mı? Diğerleri mi? Kim, hanginiz doğru söylüyorsunuz. Hepsi birbirini yalanlıyor. Bir taraftan hukuk diyeceksiniz. Bir taraftan demokrasi diyeceksiniz. Bir taraftan milli irade diyeceksiniz. Bir taraftan mevcut cumhurbaşkanını, hükümeti anayasaya uymaya davet edeceksiniz. Yasalara uymaya davet edeceksiniz. Bu ne yaman bir çelişki. Ve ne yaman bir tutarsızlık ve ikiyüzlülük. Onun için onlardan bu millete fayda gelmez. Bu devlete fayda gelmez. İnananlara, milliyetçiliğe, maneviyatçılığa, ahlaka önem verenlere hiç fayda gelmez."
"Biri bir tarafından diğeri öbür tarafından çekecek"
Millet İttifakı’nın iktidara gelmesi halinde Türkiye’nin kaosa sürükleneceğini belirten Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Destici şöyle konuştu:
"Şimdi, birisi diyor ki ‘İstanbul Sözleşmesinden yanayız. Gelir gelmez onu getireceğiz’ diyor. Öbürü diyor ki, ‘Hayır biz İstanbul Sözleşmesi'ne karşıyız’. Birisi diyor ki, ‘Türklüğü anayasadan çıkaracağız’. Öbürü daha bir şey diyemiyor. Daha hiç kimse bir şey diyemedi. Ondan öbürü geliyor diyor ki, ‘Biz gelirsek Esad'la görüşeceğiz’. Öbürü diyor ki, ‘Görüşmeyeceğiz’. Yani bunlar maazallah böyle bir yetki ellerine geçirseler biri bir tarafından çekecek, öbürü öbür tarafından çekecek. Yönetilemeyecek ve Allah korusun Suriye gibi, Libya gibi, Irak gibi kaosa gidecek bir Türkiye gördüğümüz."