Van’ın İpekyolu ilçesinde ikamet eden Veysel ve Samet Yılboğa kardeşler, 10 yılını verdikleri saat aksesuarlarıyla Türkiye ve dünyada bir ilke imza attı.
Tasarımcı kardeşler, evlerinin bir odasında kıt imkânlar içerisinde yıllarını vererek saatten dekoratif eşyalar üretti. Yılboğa kardeşler, özel tasarımlı aksesuarları kıt imkânlarla yaptıklarını belirterek, imkân verilmesi halinde çok daha güzel eserler ortaya koyabileceklerini dile getirdiler. İki defa böbrek nakli olan 45 yaşındaki Veysel Yılboğa, tasarım geçmişinin ilkokul yıllarına dayandığını ifade ederek, “Tasarım geçmişim ilkokulda başladı dersem daha doğru olur. İlkokulda okuduğum zaman çarşıdaki mağazaların ve dükkânların vitrinlerini süslerdim. Okul harçlığımı o şekilde çıkarırdım. Bunu zamanla geliştirdim. Yurt dışında da bayağı tasarımlarım var. Birçok konuda iç tasarımlar yaptım. Mobilya aksesuarları ortaya çıkardık. Bu tasarımların bir geçmişi var. Bu nadide eserlerin bazılarının saatlerini farklı ülkelerden getirdik. Bunların 10 yıllık bir geçmişi var. Tabi bu saatlere farklı bir giydirme uyguladım. Bunların ayrı ayrı özellikleri var. Saat, akvaryum, abajur, kitaplık ve dergilik şeklinde kullanılabilen bu özel tasarımların çoğu ışıklı ve uzaktan kumandalıdır” dedi.
“İmkân olursa daha güzel eserler ortaya koyabiliriz”
Orta Asya ülkelerinde kaldığını ve orada evlendiğini anlatan 5 çocuk babası Veysel Yılboğa, bugüne kadar 19 tane özel tasarımlı saat aksesuarı ortaya koyabildiğini ifade ederek, “Burada bulunan aksesuarlı saatleri kıt imkânlarla yapıyoruz. Bu eserleri de yavaş yavaş oluşturduk. İmkân ve yer olursa daha güzel eserler ortaya koyabiliriz. Maddi imkânlarımız ve yer sıkıntısı daha ileri gitmemize el vermedi. Bunlardan bazılarını çatı katında yaptık. Araç gerek olarak da fazla bir imkâna sahip değiliz. Bunlar nerdeyse imkânsızlıklar içerisinde zamanla ortaya çıkmış oldular” diye konuştu.
İlk kez bir fuarda sergilenecekler
İlk kez 7. Van Turizm ve Seyahat Fuarında 19 saat aksesuarının sergileneceğini belirten Yılboğa, konuşmasına şöyle devam etti:
“10-13 Kasım tarihlerinde Van’da yapılacak olan turizm fuarına da katılmayı ve bu nadide eserleri orada ilk defa görücüye çıkarmayı planlıyoruz. Normalde bu tür eserler sanat galerilerinde sergileniyor. Bizler imkânsızlıklardan dolayı evimizin bir odasını bunlara ayırdık. Sağlık sorunlarım beni bayağı engelliyor. İki defa böbrek nakli oldum. Tabi bunları yaparken aynı zamanda dinleniyorum. Bunların yapımında mobilya aksesuarları ve kaliteli ahşaplar kullandık. Çok kaliteli boyalar kullandık. Buhara ve rutubete dayanıklı boyalar kullandık. Cilaları çok özeldir ve bazılarında metal kullandık. Aynı zamanda ışık olarak da dinlendirici led ışıklar kullandık.”
“Bu nadide eserlerin henüz bir ismi yok”
Bu eserlerin henüz bir isimleri ya da biçilmiş bir değerleri olmadığını anlatan Yılboğa, “Buradaki nadide eserlerin henüz bir isimleri ya da biçilmiş bir değerleri yok. Ancak bunların isimlerini fuarda kodlayarak bırakacağız. Ben de her birisinin ayrı bir geçmişi ve hikâyesi var. Vanlı olduğumuz için porselen kullanarak bir kedi koleksiyonunu da oluşturduk. Destek çıkılırsa bizler daha güzel eserler ortaya koymaya çalışacağız. Bunlar basit görünebilir, ancak her birisinin çok ciddi maddi külfeti var” ifadelerini kullandı.
“Parçaların çoğu Türkiye’nin ve dünyanın farklı noktalarında getirildi”
Ağabeyine böbreğini veren Samet Yılboğa ise, bu eserlerin ortaya konulmasında ağabeyine yardımcı olduğunu anlatarak, “Ben de ağabeyimle beraber bu işle meşgulüm. Birlikte bu eserler üzerinde çalışıyoruz. Bunlar kıt imkânlarla ortaya koyduğumuz eserlerdir. İmkânlar el verseydi elbette daha farklı eserler çıkmış olacaktı. Şu ana kadar 19 parçayı tamamladık. Yaklaşık 10 yıl boyunca bunları parça parça ve özel malzemelerle elde ettik. Parçaların çoğu Türkiye’nin ya da dünyanın farklı noktalarında getirildi. Çinisi, saati hepsi farklı yerlerden geldi. Bunlar uzun yılların bir birikimidir” dedi.
Bunların ev ortamında bakım ve temizliklerinin oldukça zor olduğunu da sözlerine ekleyen Yılboğa, “Bunların tozlu ortamlarda bulunmaması gerekiyor. Çünkü hepsi birer sanat eseri ve ayrı ayrı bakım gerektiriyor. Bizler de özenle temizliğini yapıyoruz. Ağabeyim iki böbrek nakillidir. Daha önce ablam böbreğini vermişti. Yaklaşık 10 yıl boyunca o böbrekle hayatını devam ettirdi. Sonrasında ben böbreğimi verdim. Böbreğimi de verdikten sonra birlikte bu sanatla uğraşmaya başladık” şeklinde konuştu.
İki kardeş, kaldıkları evin bir odasını ayırdıkları sanat eserlerinin hak edeceği değeri bulmasını ve kendilerine bu anlamda sahip çıkılmasını bekliyor.