Konya'da Anadolu'nun ilk üniversiteleri arasında gösterilen İnce Minareli Medrese, taç kapısındaki geometrik ve bitkisel desenli işlemeleri ile görenleri adeta büyülüyor.
KONYA (AA) - Konya'da günümüze kadar ayakta kalmayı başarabilen en önemli Selçuklu eserlerinden İnce Minareli Medrese, kent merkezinde yerli ve yabancı turistlerin uğrak yerlerinden biri oluyor.
Alaaddin Tepesi'nin batısında yer alan ve 19'uncu yüzyılın sonuna kadar faaliyetini sürdüren İnce Minareli Medrese, taç kapısı, çini süslemeleri, geometrik ve bitkisel motifli taş işlemeleri ile dikkati çekiyor.
Türk-İslam sanatının en önemli eserleri arasında gösterilen Selçuklu medresesi, bu özelliği ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde de yar alıyor.
Adını minaresinden alıyorSelçuklu Sultanı 2'nci İzzeddin Keykavus döneminde Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1264'te hadis ilmi öğretilmek üzere yaptırılan İnce Minareli Medrese, adını minaresinin estetik özelliğinden alıyor.
Darü-l Hadis derslerinin verildiği medresenin taç kapısı, Selçuklu devri taş işçiliğinin en güzel örneği olarak biliniyor. Bitkisel ve geometrik motiflerle süslü, kubbe kasnağında kufi yazı ile "El Mülkü Lillah", "Ayet'el Kürsi" yazıyor.
Yapıya adını veren minarenin kaide kısmı muntazam kesme taş kaplamalı, beden kısmı ise tamamen tuğla örgülü.
Minareyi isabet eden yıldırım yıkmışOrijinali 2 şerefeli olan minaresine 1901 yılında düşen yıldırımın 2 şerefeden birisini tahrip ettiği medrese, 19'uncu yüzyılın sonuna kadar faaliyetini sürdürdü.
Cumhuriyet döneminde onarım gören ve 1956'da Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak hizmete açılan medresede, Selçuklu sembolü çift başlı kartal ve kanatlı melek figürlerinin en güzel örnekleri sergileniyor.
"Hayat ağacının farklı versiyonlarından biri"Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Çaycı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Selçuklu dönemi eserlerinde sanatın ve zarafetin ön plana çıktığını söyledi.
İnce Minareli Medrese'deki süslemelerin Selçuklu yapılarında sıklıkla görüldüğüne dikkati çeken Çaycı, taç kapıdaki bitkisel betimlemelerin farklı versiyon ve uygulamalarının çokluğuna işaret etti.
Prof. Dr. Çaycı, taç kapıdaki bitkisel motiflerin ise hep merak uyandırdığını belirterek, bunun İslam sanatındaki stilizasyondan kaynaklandığını, yoruma açık olduğunu vurguladı.
İşlemelerdeki motifin, enginar ve hayat ağacına benzetildiğini anlatan Çaycı, şunları kaydetti:
"Bana kalırsa da ne olduğunu tam tespit edemediğimiz daha çok bitki türü olarak hayat ağacıdır. Bu yapı 13'üncü yüzyılın ikinci yarısına ait. O dönemden itibaren Selçuklularda bu tarz bitkisel süslemelerle ilgili repertuvarın arttığını görüyoruz. Bunun da gerekçesi, Anadolu'daki İlhanlı hareketliliğine bağlı doğu kökenli motiflerin intikalidir. Özelde bu hayat ağacı motifi, varlığın ontolojik olarak 'hay' ve 'canlı' olması, sürekli ve ebedi kalması yönünde biraz mitolojik biraz da felsefe mahiyeti olan yaklaşımın sanatsal ifadesidir. Dönemin İslam ve Uzak Doğu felsefesinin motif olarak uygulanışını izliyoruz ve çok ilgi çekiyor. Bu, hayat ağacının farklı versiyonlarından biri, ünik değil."