Doç.Dr. Bünyamin Aydemir, Osmanlı padişahlarının Batılı tarz olarak bilinen Modern Türk Tiyatrosunun kuruluşundaki etki ve işlevlerini anlattı.
Doç.Dr. Bünyamin Aydemir, Osmanlı padişahlarının Batılı tarz olarak bilinen Modern Türk Tiyatrosunun kuruluşundaki etki ve işlevlerini anlattı.
Erzurum Kitap Fuarında düzenlenen konferansta özellikle 19. Yüzyıldaki padişahların modern Türk Tiyatrosunun inşaasına doğrudan etki ettiklerini söyleyen Aydemir, “onların izinleri, destekleri, yardımları, katkı ve kazanımları olmasaydı modern Türk Tiyatrosunun inşaası o dönemde mümkün olmayacaktı” dedi.
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Bünyamin Aydemir’in, padişahların sayesinde Modern Türk Tiyatrosunun kurulabildiğinin altını çizdiği konferansta Osmanlı’nın Batı tarzı sahne sanatlarıyla ilişkisi 3 temel döneme ayırıldı.
Esin, İnşa ve İhya Dönemleri
Aydemir bu dönemlerin ilkinin “esinlenme” dönemi olduğunu, bunun ise padişahlar III. Selim ve II.Mahmud zamanlarını kapsadığını, diğer iki dönemin ise “inşa” ve “ihya” adlarıyla anılan Abdülmecid, Abdülaziz ve Abdülhamid zamanlarını içerdiğini söyledi.
Doç.Dr. Aydemir konferansta şunları söyledi; “Kuşkusuz Osmanlı’nın Batı ile teması doğrudan Saray aracılığıyladır. Hemen her alan için geçerli olan bu durum modern Türk Tiyatrosunun inşa süreci için çok daha katidir. Özellikle 17. yüzyıldan itibaren padişahların direktifleri doğrultusunda Avrupa ülkelerine gidip buralardaki Batılı yaşam tarzını ve yönetim sistemini kaleme aldıkları sefaretnamelerle saraya aktaran Türk elçileri aynı zamanda yazdıklarıyla Batı tarzı sanat anlayışının tanınmasını sağlamışlar; bu tanışma ise Batılı Türk Tiyatrosunun temel esin kaynaklarının başında yer almıştır. Elçilerin Avrupa’daki tiyatrolara gidip batı tarzı sahne gösterilerini keşfetmeleriyle başlayan Türk Tiyatrosunun Batılılaşma sürecindeki sebepler silsilesi, III. Selim ve II.Mahmud dönemi ile hızlanan Batıyı tanıma ve Batıya yönelimler akabinde Avrupalı çok sayıda tiyatrocu ve tiyatro grupların da Osmanlı topraklarına gelmeleri, hatta yerleşmeleri ile farklı bir boyut kazanmıştır. Karşılıklı ilişkiler sonucunda ortaya çıkan bu durum artık saray efradı ile halkın doğrudan Batı tarzı tiyatro uygulamalarıyla yüzleşmesini, dolayısıyla esinlenme sürecinden artık inşa ve ihya dönemlerine geçişi gerektirdi.
3a Dönemi
Modern Türk Tiyatrosunun inşa ve ihyası “3A dönemi” olarak nitelediğimiz Abdülmecid, Abdülaziz ve Abdülhamid dönemlerini içerir. Üç padişahın özel ilgileri, sevgileri, eğilimleri, yardım, destek, teşvik ve yönlendirmeleri modern Türk tiyatrosunun daha kuruluş aşamasında ilk altın çağını yaşamasına yol açmıştır.
Modern Tiyatronun Gerekleri: Sahne ve Metin
İlkin Batı tiyatrosu ile Geleneksel Türk Tiyatrosunun iki temel farkı bu dönemlerde giderildi. Bu iki fark Batı tiyatrosunun metne dayalı olması ve oyunların sahnede (tiyatro salonu) sergileniyor olmasıydı. Modern tiyatronun koşulu olan bu iki temel kaide üç padişahın döneminde etkin bir şekilde yerine getirilmiştir”.
Türk Tiyatrosunda İlkler Dönemi
Doç.Dr. Aydemir Padişahların modern Türk Tiyatrosuna yapmış oldukları yenilik ve dönüşümlerden bazılarını da şöyle sıraladı:
“Modern Türk Tiyatrosu adına neredeyse tüm ilkler, yenilikler ve köklü değişimler hep bu dönemde gerçekleşmiştir. Bunlardan bazıları şöyle:
İlk dramatik metnin yazılması, ilk Türkçe oyun metninin yazılması, ilk bir oyunun Türkçeye çevrilmesi, ilk Türkçe sahne eserinin canlandırılması, ilk Türk ve müslüman oyuncuların sahneye çıkması, ilk Türk ve müslüman tiyatro gruplarının oluşması; ilk devlete ait tiyatro binalarının kurulması, ilk özel tiyatro salonlarının kurulması, bunların saray tarafından doğrudan maddi desteklerle ayakta tutulması, sarayda ve özel tiyatrolarda Batı ayarında nitelikli prodüksiyonların sahnelenmesi, halkın batılı sahne sanatlarıyla ilk kez karşılaşmaları.
Tiyatro Diplomasinin de Temel Dinamolarındandı
Bu arada Padişahların modern Türk Tiyatrosunun esin, inşa ve ihya süreçlerindeki etkinliklerine ilişkin yapılacak çıkarımlardan bir diğeri de Osmanlı’nın tıpkı Avrupalı ülkeler gibi sahne sanatlarını diplomasinin ve uluslararası ilişkilerin araçlarından biri haline getirmeleri ve bunun bir devlet kültürü haline gelmesi durumudur. Bu o dönemki diplomasinin temel dinamolarından biriydi”.
Doç.Dr. Aydemir konferans sonrasında okuyucularıyla buluşup kitaplarını imzaladı.