Malatya'da, Sultan 2. Abdülhamid'in yapımına destek verdiği, halk arasında 'teze cami' olarak bilinen tarihi Hacı Yusuf Taş Camisi, ilk günkü ihtişamını koruyor.
MALATYA (AA) - Yapımına 1893'te başlanan ve Sultan 2. Abdülhamid'in verdiği destekle 1912'de tamamlanan tarihi cami, adeta yıllara meydan okuyor.
Osmanlı mimarisini bugüne taşıyan ve tamamen kesme taştan yapılan cami, merkez kubbe ve beş gözlü son cemaat mekanından oluşuyor.
Malatya Vakıflar Bölge Müdürü Kenan Doğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ecdat yadigarı caminin kentteki önemli tarihi mekanların başında geldiğini söyledi.
Tarihi yapının yerinde daha önceden de başka bir cami bulunduğunu anlatan Doğan, "Cami ilk olarak 1843'te Hocazade Hacı Yusuf tarafından yaptırılıyor. Eski caminin 1893'te 'büyük zelzele' olarak kaydedilen depremde yıkılması üzerine, vatandaşlar yardım toplayarak buraya tekrar cami yaptırmaya karar veriyor. Eski camiden sadece minare kalıyor. Bu minarenin de yine o depremde şerefeden üstü yıkılıyor, alt kısmı kalıyor." diye konuştu.
"Şehirdeki en ihtişamlı yapı"
Daha sonra yeni caminin yapımına başlandığını belirten Doğan, şöyle devam etti:
"Alan bataklık olduğundan zemini kurutmak için ardıç ağacından kazıklar çakılıyor ve temeli bunun üzerine oturtuluyor. Yardımlar yetersiz kalınca dönemin padişahı 2. Abdülhamid Han'a başvuruluyor. 2. Abdülhamid Han 10 bin altın yardımda bulunuyor ve cami 1912'de bitiriliyor. Birinci Dünya Savaşı'nın araya girmesiyle caminin son cemaat bölümündeki kubbe kısmıyla yeni yapılan minareleri eksik kalıyor. O da Cumhuriyetin ilk yıllarında tamamlanıyor."
Doğan, caminin şehrin merkezinde bulunduğuna işaret ederek, "Şehirdeki en ihtişamlı yapı olduğu için turistlerin uğrak yerlerinden." ifadesini kullandı.
Camide 1964'te Vakıflar Bölge Müdürlüğünce kapsamlı restorasyon yapıldığını dile getiren Doğan, "Bu çalışmalarda yapının üst örtüsündeki kurşunlar ve sıvalar yenileniyor. İçindeki kalem işçiliği süslemeler yaptırılıyor. Minarenin üst kısmındaki külahtaki taşlar sökülerek büyük alemler takılıyor. Daha sonra 2005'te tekrar Vakıflar Bölge Müdürlüğünce kapsamlı bir restorasyondan geçirildi ve bugünkü halini aldı." dedi.
"Yarım minare, yapımdan kaynaklı değil"Caminin mimarisi hakkında bilgi veren Doğan, "İçeride dört fil ayağı üzerine oturmuş merkezi bir kubbe, yine bu kubbelerin dört yanında beşik tonozlar ve köşede dört kubbeden oluşmaktadır. Üst örtüsü tamamen kesme taştan yapılmıştır. Beş gözlü kubbeli son cemaat kısmı bulunmaktadır. Cami klasik bir Osmanlı mimarisidir. Ancak yer yer cephedeki yatay silmeler, sütun başlarındaki kompozisyonlar, mihrabın dışa çıkıntılı olması, dönemin Batı etkisinin göstergesidir." diye konuştu.
Doğan, caminin yan kısmında yarım minarenin bulunduğu anlatarak, şunları kaydetti:
"Halk arasında 'burada ustanın düşerek öldüğü, bundan dolayı minarenin yarım kaldığı' gibi bazı rivayetler var. Minarenin yarım kalma sebebi yapımdan kaynaklı değil. Bahsettiğim depremde şerefeden üstü yıkılıyor. Minarelerde ölüm meselesi var ama bu yeni minarelerde oluyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan o yeni minarelerde bir işçi düşerek vefat ediyor. Eski minarenin yarım olması işçilerle alakalı değil."