Kendisine yönelik istifa çağrılarına kulak tıkayan Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin bir tek adam partisi olmadığını öne sürdü.
Kendisine yönelik istifa çağrılarına kulak tıkayan Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin bir tek adam partisi olmadığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "CHP, bir tek adam partisi değildir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Atatürk'ten, günümüze CHP her zaman bir kadro partisi olmuştur" dedi.
Seçimlerden istediği sonucu alamayan CHP'de iç hesaplaşma başlamıştı.
Bir yanda değişim isteyenler diğer yanda koltuğunu bırakmak istemeyen Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi...
Hal böyle olunca CHP'de sular durulmazken bugün partinin grup toplantısı yapıldı.
Kılıçdaroğlu gündeme ilişkin önemli mesajlar verirken üstü kapalı mesajlar da verdi.
Koltuğu bir türlü bırakmak istemeyen Kılıçdaroğlu, CHP'nin tek adam partisi olmadığını söyledi.
"CHP tek adam partisi değildir, hiçbir zaman da olmadı"
CHP'nin her zaman bir kadro partisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "CHP, bir tek adam partisi değildir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Atatürk'ten, günümüze CHP her zaman bir kadro partisi olmuştur. Bir tek adam partisi hiç olmamıştır." dedi.
CHP'nin tarihinde doğruları ve yanlışları olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Tarihinde doğruları yanlışları olmuştur. Ama bu hareket her zaman haksızlığa uğrayanların, adalete susamışların yanında olmuştur." şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu daha sonra, CHP kadrolarının kişisel geleceklerinin peşinde koşmadıklarını da iddia etti.
"CHP'nin siyasi kadroları ikbal peşinde koşmamıştır"
Sözlerine Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit örnekleri vererek devam eden Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili şu ifadelere yer verdi:
"CHP, bir tek adam partisi değildir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Atatürk'ten, günümüze CHP her zaman bir kadro partisi olmuştur. Bir tek adam partisi hiç olmamıştır. Tarihinde doğruları yanlışları olmuştur. Ama bu hareket her zaman haksızlığa uğrayanların, adalete susamışların yanında olmuştur. CHP'nin tüm kadroları dünden bugüne siyasi yaşamlarının hiçbir döneminde kişisel ikballerinin peşinde koşmamışlardır. Atatürk gibi saray ve işgal kuvvetlerinin ihtişamlı hayatını elinin tersiyle itip kuvayi milliyeyi kurmuştur. İnönü, 1950 seçimleri sonuçlarını benim en büyük zaferimdir diye nitelendirmiştir. Ecevit, uluslararası tüm tehditlere pahasına Kıbrıs'a barış harekatı düzenlemiştir. Baykal, 1 Mart tezkeresindeki kararlı duruşuyla Türkiye cumhuriyetini orta doğu kaosunun dışında tutmuştur. Atatürk'ün sözleriyle, 'CHP'nin kuruluşundan günümüze, tüm yönetici kadrolarının ortak felsefesi vatandaşlarımızı her türlü ayrılıktan ve ayrılmadan uzak tutmaktır."
Newton örneği verdi
Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısındaki diğer ifadeleri şu şekilde:
"Cezaevlerinde düşüncesini ifade ettiği için çok sayıda gazeteci, avukatlar, siyasetçiler var. Kimse 21. yüzyıl Türkiyesinde düşüncelerinden ötürü hapse atılmamalı. Aykırı düşüncelerin ne kadar değerli olduğunu her kişinin bilmesi gerekir. Sık kullandığım bir örnek vardır: Aksini düşünmek. Newton gibi...
"Kimse ötekileştirilmemeli"
Kimse ötekileştirilmemeli. Birileri benim gibi düşünmediğin için seni hapse atarım derse o ülkede demokrasi olmaz. Acılar var evet, bayramda da yaşandı. Sivas Katliamı'nın 30. yılı. Aydınların, gazetecilerin, şairlerin yakıldığı bir Türkiye... Asla kabul edilemez. Dünyanın hiçbir yerinde. Bir şairin, bir ozanın, bir insanın yakılarak öldürülmesi kadar vahşi bir şey yoktur ve bu bir insanlık suçudur. O ateş hala içimizde yanıyor. Adaletin sağlanması lazım. Adaletin olmadığı bir dünyada insan haklarından söz edemezsiniz. Adaletin olmadığı bir dünyada özgür düşünceden söz edemezsiniz. İnsanlığa karşı işlenmiş bir suçtur Sivas olayları... Zaman aşımı olmaması lazım. Takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Numan Kurtulmuş'a seslendi
Can Atalay... 50 günü geçti. Nasıl bir dünyada, nasıl bir ülkede yaşadığımızı daha güzel bir örnek göstermez herhalde. YSK, vekil adayı olabilirsin diyor. Vekil seçiliyor. Tutuklusunuz, mahkum değilsiniz ve dışarı çıkarılmıyorsunuz. Numan Kurtulmuş'a seslenmek isterim. Bir TBMM Başkanı, yasalara aykırı şekilde hapiste tutuluyorsa ve kendisi girişimde bulunmuyorsa TBMM'nin itibarını ayaklarının altına alıyor demektir. Kurtulmuş'a çağrı yapıyorum. Cindoruk'un yazılarını çıkarabilir, nasıl mücadele ettiğini görebilir. Artık TBMM Başkanı karar alırken, saraydan irade almamalı. Gezi davası tutukluluları başlı başına bir dramdır. Yargıtay kararının bir an önce açıklanması lazım. Onlar da saraydan bekliyor görüş. Bir yargıcın, savcının iradesi saraya ipotek edilemez. İpotek ediliyorsa o artık yargı mensubu değildir.
Yine Osman Kavala'yı andı
Osman Kavala tam 2072 gündür özgürlüğünden mahkum edildi. AİHM kararı var suçsuzdur diye. Türkiye'de iki ayrı mahkeme tahliye kararı verdi. İki mahkeme beraat için karar verdi ama kararları takan kim. Ben vicdan sahibi herkese sormak isterim, neden içeride? Yapmayın etmeyin diye uyarılar var. 75- 80- 85 yaşında eski komutanlar içerideler. Genelgeyi takan yok. İnsanda biraz adalet duygusu kırıntısı olur. Bunları her ortamda dile getirmeye çalışıyorum. Biz bunların özgürlüğüne kavuşmalarını istemezsek siyaseten görevimizi yapmıyoruz demektir. Belki CHP'ye oy da vermediler ama bir partinin temel görevi ülkesinde adaleti, hakkı, hukuku savunmaktır.
"Görüşülemez denilenlerle görüştüm"
Bu gerçekler karşısında CHP olarak sessiz kalmamız, klasik muhalefet yapmamız beklenemezdi. Konumum gereği yapılması gerekenleri yapmalıydım. Ne mi yaptım? Asla, görüşülemez denilenlerle görüştüm. Bir araya gelinemez denilen toplumsal kesimlerle bir araya geldim. Görmezden gelinen toplumsal kesimleri helalleşmeye çağırdım. Kimseye kin tutmadım, ötekileştirmedim. Adalet hedefiyle yaptım bunları. Kardeşçe ve özgürce yaşayalım diye bu çabaları gösterdim. Batıya şirin görüneyim diye yanlış olan göçmen politikasını eleştirmekten geri durmadım. Doğuya şirin görüneyim diye Uygur Türklerine uygulanan politikaya ses çıkartmaktan vazgeçmedim. Biz ülkemizin tüm sorunlarına karşı çözüm önerileri ile vatandaşlarımızın karşısına çıktık ve TBMM'yi adres olarak gösterdik.
"25 milyon kişiyi davamıza kattık"
Asıl mücadele, devrimi, değişimi gerçekleştirdiğimizde haklının yanında olabilmektedir. Hayatımız boyunca o değişimin kendisi olabilmektedir. Ne biz seçimi aldığımızda haksızlığa karşı mücadeleyi bırakacaktık, ne de seçimi alamadık diye mücadeleyi bırakacağız. Türkiye'yi bu kabustan çıkarmak için yolun sonuna kadar mücadele edeceğiz. Ne ben tek başıma 25 milyon kişiyi bu namuslu davama tek başıma kattım ne de CHP kattı. Ne mutlu bize ki bu 25 milyon kişinin tamamı haksızlık karşısında susmama, dilsiz şeytan olmama inancımızın koalisyonunda olmak istediler. Onlar mücadelemizin parasız, pulsuz, çıkarsız, namuslu yolun bu olduğunu gördüler.
"Asla görüşülemez denilen cenahlarla görüşmek, ittifak yapmaktır"
Şimdi gelelim liderlik ve değişim meselesine. Bizler 25 milyon gibi birçok ülkenin toplam nüfusuna sahip insanla birlikte çıkarsız, parasız, sadece hakkın yanında olmak için bir araya gelen bir koalisyon kurduysak, başörtülüsü, başı açığı, seküleri, milliyetçisi bir araya gelebildiysek büyük bir değişimi zaten başlatmışız demektir. Ama biz toplum olarak neyin değiştiğine değil neyin değişmediğine bakarsak hata yapmış oluruz. Değişen şeyler yüzde 20'lerden yüzde 48'e uzanan kitlelerdir. Asla görüşülemez denilen cenahlarla görüşmek, ittifak yapmaktır. Neden bizden değilsin diye o tarafı görmezden geleceğine onların yanına gidip ellerini tutmaktır. Bugün bu değişimi yaparak 25 milyonu davamıza kattık, yarın 25 milyonu davamıza katacağız. 25 milyonu bir araya getirme başarısı sadece bana, lidere ait değil.
"25 milyona ulaşan bu değişim yeterli değilse, başarsızlık benimdir"
Tüm kara propagandaya, sahtekarlıklara, devlet bürokrasisinin gücüne rağmen hakkın yanında yer alabilmişsek bu 25 milyon olarak hepimizin başarısıdır. Başarıyı tek başıma üstlenmem ama bu birlikteyi başarsızılık olarak tanımlarsanız o zaman karşınızda dikilirim. 25 milyona dokundurtmam. 25 milyonun hakkını hukukunu kimseye yedirtmem. 25 milyona ulaşan bu değişim yeterli değilse, başarısızlık benimdir. Bu sayıyı artıracak yeni değişimleri üretme görevi de benimdir. Bugünkü görevim 25 milyondan bir kişiyi feda etmeden ülkemin, namuslu, hakkın yanında olan kitlelerin sayısını artıracak süreci yürütmektir. Masalar kurarak, Halil İbrahim sofraları kurarak, değişimin sadece bir gün değil hayat boyu süren bir süreç olduğunun idrakıyla yönetmektir."