Malatya’nın Yeşilyurt Belediyesi, 28 Şubat Post-Modern Darbesinin 24. Yıldönümü dolayısıyla '28 Şubat’ı Nasıl Anlamalıyız' paneline ev sahipliği yaptı.
Malatya’nın Yeşilyurt Belediyesi, 28 Şubat Post-Modern Darbesinin 24. Yıldönümü dolayısıyla "28 Şubat’ı Nasıl Anlamalıyız" paneline ev sahipliği yaptı.
Yeşilyurt Belediyesi Gedik Kültür Evi Konferans Salonunda gerçekleşen panelin açılış konuşmasını yapan Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, 28 Şubat Darbesinin siyasi, kültürel ve ekonomik yönden Türkiye Cumhuriyetinin demokrasi tarihine vurulmuş en ağır darbelerden bir tanesi olduğunu söyledi.
28 Şubat Darbesini unutmadıklarını ve asla unutmayacaklarını söyleyen Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, “ 28 Şubat 1997 yılında Türkiye’nin üzerinde hain ve alçak planlarını uygulamaya kalkanlar, Cumhuriyet tarihimizin en karanlık günlerini aziz milletimize yaşatmışlardır.1960, 1972 ve 1980 Darbeleriyle milletimizin birlik ve beraberlik ruhunu hedef alan iç ve dış mihraklar, 28 Şubat döneminde aynı karanlık planlarını devreye koyup, demokrasi ve inanç özgürlüklerine karşı asla unutmayacağımız günlerin yaşanmasına neden olmuştur. 28 Şubat, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi bir insanlık suçudur. Üzerinden 24 yıl geçen 28 Şubat Darbesinde çok sayıda insan ciddi şekilde mağdur olmuştur. Post-Modern darbesiyle birçok kesime müdahale edildi, birçok insan işinden oldu. Kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda çok ciddi baskılar yapıldı. Dönemin seçilmiş Hükümetine baskılar yapıldı, o dönemi yaşatanlar kendilerince başarılı oldu ama demokrasimiz ciddi zararlar gördü. Bizler o karanlık günleri asla unutmadık ve unutmayacağız. 28 Şubat Darbesi ‘Bin yıl sürecek’ dendi ama o dönemin dirayetli idarecileri ve ardından 2001 yılında kurulan AK Partinin 2002 yılında iktidara gelmesi, o dönem için kullanılan bin yıl ifadesinin tamamen silinmesine neden oldu. Türkiye’yi ayağa kaldıran reformlar, sosyal, kültürel, ekonomik ve eğitim alanında Cumhuriyet tarihinin en başarılı hizmetlerinin altına imza atıldı. O karanlık günleri görmeseydik bu günlerin kıymetini bilemeyecektik. O dönemin acılarını bizlerde yakından yaşadık. Üniversite yıllarımızda yaşananlara şahit olduk, bir günde Rektörü görevden aldılar, yeni gelenler başörtülü kardeşlerimizin okullara alınmaması konusunda baskılar yaptılar. Ülkemizin bütün kentlerinde insanların sosyal yaşamını değiştiren bir takım faaliyetlerde bulunuldu. 28 Şubat sürecinde, üstü kapalı bir şekilde medyayı kullanarak, ekonomiyi kullanarak, kültürel ve sosyal anlamda ellerindeki güçleri kullanarak ülkemiz üzerinde faaliyetlerde bulunup milletimizin seçilmiş olan iradesine ipotek koymaya çalışanlara da kesinlikle fırsat vermeyeceğiz” şeklinde konuştu.
Çınar’ın açılış konuşmasından sonra panelist İnönü Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Abdulkadir Baharçiçek kürsüye geldi.
“28 Şubat’ı unutmamalı, unutturmamalıyız”
‘28 Şubat’ı Nasıl Anlamalıyız?’ panelinden dolayı Yeşilyurt Belediyesine teşekkürlerini sunan Baharçiçek, “ 28 Şubat’ı unutmamamız, unutturmamamız ve sürekli hatırlamamız gerekiyor. Ülkemizde millet iradesine karşı benzer girişmelerin, nitekim en son 15 Temmuz’da yaşanan kalkışmaların olmaması içinde bu tür darbe süreçlerini ısrarla hatırlamaya devam etmeliyiz. Son günlerde bazı medya kuruluşlarında ‘Bu ne kadar büyütülüyor, ne kadar gündemde tutuluyor’ gibi konuşmalar görüyorum, tam tersine bunu yaşayanlar bilir ama yeni nesil ne yazık ki Türkiye’nin geçmişte özellikle milletin iradesinin egemen olmaya başladığı 1950 yılından itibaren gerçekleşen bütün darbeler konusunda yeteri kadar bilinç sahibi değildir. Bizim bu bilinci diri ve canlı tutmamız lazım. Yeşilyurt Belediyesinin düzenlediği bu etkinlikte bu açıdan son derece önemlidir” dedi.
28 Şubat’ta dahil olmak üzere bütün darbelerin temel gayesinin milletin iradesine ipotek koymak, engellemek ve önünü kesmek olduğunu vurgulayan Baharçiçek, “Kim milletin iradesini iç ve dış politikada öne çıkarmaya çalıştıysa ona karşı darbe yapıldı veya yapılmak istendi.28 Şubat darbe dönemine giden süreçte iç ve dış dengelerin iyi tahlil edilmesi gerekiyor. Soğuk savaşın sona erdiği, batının mutlak hakimiyetini ilan ettiği o yıllarda ortadan kalkan, etkinliğini kaybeden veya batı için tehdit olmaktan çıkan komünizmin yerine İslam dünyası ve Müslümanlar tehdit olarak ön plana koymaya çalışıldı. Batı dünyası ‘Artık tehdit buralardan gelecek, İslam Dünyasını kontrol etmemiz gerekiyor’ düşüncesindeydi. Refah-Yol Hükümetinin dış politika uygulamalarının ciddi şekilde batıyı rahatsız etmeye başladığı görüyoruz. Çünkü batının ortaya koyduğu yeni dünya düzeni anlayışıyla çelişen bir dış politika uygulaması benimseyen Refah Partisinin iktidara gelince bunu hayata geçirmeye çalışması batıyı ciddi anlamda endişelendirmiştir” ifadelerini kullandı.
Milli Görüş geleneğinin dış politika anlayışının Türkiye’deki dış politika paradigmasından farklı bir anlayışı ön plana koyduğunu belirten Baharçiçek, “ Refah Partisinin dış politikada ki temel düşüncesinde; bizim yerimiz kaynaklarımızı sömüren, bize bakış açısı farklı, bizi ezen batı değil önceliğimiz İslam dünyası olmalı, İslam Birliğine doğru gidilmesi gereken bir anlayış benimsenmiştir. Bununda ötesinde aslında Necmettin Erbakan’ın formüle ettiği, Turgut Özal’ın uygulamaya çalıştığı yeniden Büyük Türkiye vizyonudur. Yani biz büyük ve güçlü bir devletiz, biz sınırlarımız içerisine sıkışıp kalacak bir devlet olamayız mantığıdır. Aslında 28 Şubat sürecine giden en önemli yollardan bir tanesi Türkiye’nin yeniden büyük devlet dış politika vizyonuna dönme arzusudur. Necmettin Erbakan Başbakan olduktan sonra Asya ve Afrika açılımı yaparak İran, Libya, Endonezya, Malezya, Pakistan, Bangladeş, Nijerya ve Mısır’a gitti. Müslüman nüfusa sahip en büyük 8 devleti bir araya getirdi, birlik kurdu. Bu batının uykularını kaçıran bir dış politika vizyonuydu. Batıya göre bu tehlikeli bir gidişti ve bunun önüne geçmek istediler” diye konuştu.
28 Şubat Darbesine giden süreçte iç siyasette yaşanılan olaylarında etkili olduğuna parmak basan Baharçiçek, “ İç siyasette ise ciddi şekilde belirsizlik hakimdi. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan Refah Partisinin iç ve dış politika vizyonu açık bir şekilde ortaya koymuş, bir de yerel yönetimlerdeki gücü ve başarısı da ortadaydı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi kazanıldı, başarılı hizmetler yapıldı. Bununla birlikte yeni ekonomik politikaları belirlendi. Denk bütçe getirilmiş başarılı, havuz sistemi getirilmiş yani rant el değiştiriyor. İstanbul dükalığına giden kaynaklar toplumun tamamına aktarılmaya başlandı. İç siyaset ortamı da darbeye giden sürecin zeminini hazırladı ve darbeye ihtiyaç duyuldu. Çünkü kaynakların yeniden dağıtılması bir tehditti. Anadolu sermayesinin güçlenmesi bir tehditti, denk bütçe ve havuz sistemi bir tehditti, bürokratik elit kesmin üstünlüğünü ve gücünü kaybetmesi bir tehditti, milli iradenin daha fazla iç ve dış siyasete daha fazla yansımaya başlaması bir tehditti, İran’la yapılan petrol anlaşması bir tehditti, o dönem yapılan anlaşmayla şu anda birçok ülkeden daha ucuza İran’dan petrol alan bir ülkeyiz, çok önemli bir anlaşmaydı. O anlaşma bizim Rusya ve başka ülkelerle olan anlaşmamızı etkiledi. Yaşanan olaydan dolayı akamete uğrayan Asya ve Afrika açılımlarını AK Parti 2005’den sonra hayata geçirdi. Şu anda Afrika’da en etkili ülke Türkiye’dir. Fransa’nın ülkemize karşı bu kadar düşmanca davranmasının temel nedeni Afrika açılımıdır. Türkiye, Balkanlar ve Kafkasya’da etki oluşturan aktör haline geldi, bunlar Yeniden Büyük Türkiye vizyonudur.28 Şubat döneminde NATO’nun stratejileri, AB’nin yeni dünya düzeni kriterleri, ABD’nin İslam Dünyasını şeytanlaştırma ve ötekileştirme anlayışı da İslamcı gelenekten gelen bir iktidarın mutlaka indirilmesi gerekiyordu. Medya, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları , iç ve dış güçler el birliyle hareket geçerek Refah-Yol Hükümetini düşürdüler.28 Şubat klasik bir darbe değildir, çünkü doğrudan doğruya yönetime el konulmadı, dolaylı yollardan ondan dolayı post-modern darbe diyoruz, aynı sonuç alındı.28 Şubat dindarlara karşı doğrudan doğruya yapılan bir darbedir, bunu asla unutmamak gerekiyor. 27 Mayıs’ta bu yoktu, 1971’de bu yoktu, 1980 Darbesinde bu yoktu, ilk defa doğrudan doğruya belli bir toplumsal kesim hedef alındı. Aslında daha sonra anladık ki; 28 Şubat FETÖ’nün mıntıka temizliği için yapılmış. Yani dindarlar sistemden, ordudan ve bürokrasiden tasfiye edilecek onların yerine batının uşaklığını yapacak bir örgütün ikamesi ön görülmüş, böyle okumak gerekiyor, toplum olarak bunu çok geç fark ettik. O dönem 21 vakıf kapatıldı, 200 vakfın malına el konuldu, binlerce öğretmen ve subay işinden atıldı, valilerimiz ve kaymakamlarımız görevlerinden el çektirildi. Halen tutuklu olan, yargılamaları devam eden mağdur insanlar var. Çok sayıda insanımız idamla yargılandı, bunlar yaşandı. Unutmayalım, unutturmayalım” diye konuştu.
Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, panelin sonunda İnönü Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Abdulkadir Baharçiçek’e tablo hediye etti.
Sosyal mesafe kuralları altında gerçekleşen paneli, Yeşilyurt Kaymakamı Turgay Gülenç, AK Parti İl Başkanı İhsan Koca, AK Parti Yeşilyurt İlçe Başkanı Muhammed Emin Yalçınkaya, AK Parti Yeşilyurt Kadın Kolları Başkanı Esin Tanrıverdi, Sivil Toplum Kuruluşları Başkanları ve Belediye Meclis Üyeleri takip etti.