Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Neonatoloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. İlke Mungan Akın, prematüreliğin yenidoğan ölümlerinin hala yaklaşık yüzde 50'sinden sorumlu olduğunu belirtt
İSTANBUL (AA) - Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Neonatoloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. İlke Mungan Akın, prematüreliğin yenidoğan ölümlerinin hala yaklaşık yüzde 50'sinden sorumlu olduğunu belirtti.
Doç. Dr. Akın, Dünya Prematüre Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, normal bir gebelik sürecinin 40 hafta sürdüğünü hatırlatarak, 37. hafta tamamlanmadan doğan tüm bebeklere prematüre bebek, bu bebeklerin doğumuna da preterm doğum denildiğini ifade etti.
Dünyadaki tüm gebeliklerin yüzde 10-12'sinin preterm doğumla sonuçlandığını aktaran Akın, bunun "Türkiye için yılda 150 bini aşkın preterm doğum, dünyada ise yılda 15 milyon prematüre bebeğin doğması" anlamına geldiğini kaydetti.
Akın, preterm doğumun gebe kalabilen her kadının başına gelebileceğini, anne ya da bebek kaynaklı olabileceğini söyledi.
Anneden kaynaklanan nedenleri, "adolesan yaş ya da ileri anne yaşı, çoğul gebelik, kronik hastalıklar (diyabet, kalp, yüksek tansiyon, kan, karaciğer ve böbrek hastalıkları), gebeliğin son döneminde geçirilen enfeksiyon hastalıkları" şeklinde sıralayan Akın, bebekten kaynaklanan sebepler arasında en sık rastlananın ise anne karnındaki gelişimin durması olduğunu dile getirdi.
Prematüre bebeklerin doğum ağırlıklarına ve haftalarına göre sınıflandırıldığını aktaran Akın, doğum ağırlığı 1500-2500 gram arasındakilerin "düşük doğum ağırlıklı", 1000-1500 gram arasındakilerin "çok düşük doğum ağırlıklı", 1000 gram altındakilerin "aşırı düşük doğum ağırlıklı", doğum haftası 34-37 arası olanların "geç prematüre", 32-34 hafta arası olanların "orta derece prematüre", 32 haftadan önce doğanların ise "ileri derece prematüre" olarak adlandırıldığını kaydetti.
İlke Mungan Akın, prematüre bebeklerin doğum ağırlıkları ile anne karnında geçirdikleri süre kısaldıkça ve kendilerine en iyi şekilde bakabilecek yenidoğan hekimlerinin bulunduğu hastanelerde doğmadıkları müddetçe dış dünyada daha sıkıntılı günler yaşayabileceklerine dikkati çekti.
"Enfeksiyon ilişkili erken doğumlarda annenin sağlık durumu hızlıca toparlayabilir"Doç. Dr. Akın, prematüre bebeklerin erken dönemde akciğer, kalp, böbrek, mide-bağırsak sistemi ve enfeksiyon sorunları yaşayabileceklerini, uzun dönemde de solunumsal problemler, görme-işitme kayıpları, bilişsel fonksiyonlarda yetersizlik ve serebral palsi gibi durumlarla karşılaşabileceklerini ifade etti.
Preterm doğum sonrası anne ve bebeğini bekleyen sürece ilişkin Akın, şöyle konuştu:
"Eğer preterm doğum anne kaynaklıysa örneğin annenin kontrolsüz şekilde yükselen tansiyonu ya da bununla ilişkili nöbet geçirmesi gibi bir durum varsa annenin yoğun bakım takibi gerekebilir. Durdurulamayan, çoğunlukla enfeksiyon ilişkili erken doğumlarda annenin sağlık durumu hızlıca toparlayabilir. Ancak özellikle 32 haftadan önce ve 1500 gramdan daha küçük ağırlıkta doğan bebekler, yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde, kuvöz dediğimiz ısı ve nemlerini koruyarak sürekli gözlemlenebilmelerini sağlayan cihazların içinde solunum ve beslenme desteği sağlanarak çok hassas bir şekilde büyütülmeye çalışılır. Bu bebekler ne kadar küçükse o kadar fazla problem yaşarlar ve o kadar uzun süre yoğun bakımda kalmaları gerekir."
İlke Mungan Akın, prematüre doğumların hepsine engel olunamayacağını fakat bir kısmının gebelik esnasında kadın doğum hekimince annenin yakından takip edilmesi ve enfeksiyonlarının önlenmesi ile engellenebileceğini kaydetti.
Sağkalım oranları doğum haftası ve ağırlık arttıkça yükseliyorDoç. Dr. Akın, Türkiye'de, prematüre bebeklerin hayatta kalma ve sağlıklı sağkalım oranlarının dünya verilerinden çok farklı olmadığını belirterek, "Sağkalım oranları bebeklerin doğum haftaları ve ağırlıkları arttıkça belirgin şekilde yükselmektedir. Son 20 yılda yaşayabilirlik sınırı 28 haftadan 23 haftaya indi. 10 yıl önce 25-26 haftalık bebeklerin sağ kalım oranları yüzde 53, 27-28 haftalık bebeklerin yüzde 70 iken son yıllarda bu oranlar sırasıyla yüzde 65 ve yüzde 85'e çıkmıştır. Öte yandan, prematürelik, yenidoğan ölümlerinin hala yaklaşık yüzde 50'sinden sorumludur." diye konuştu.
Preterm doğum riski olduğunda, gebenin hastaneye yatırıldığını, kendisine sıvı desteği, antibiyotik ve rahim kasılmasını engellemeye yönelik tedaviler uygulandığını anlatan Akın, erken doğum gerçekleştiğinde, bebeğin akciğerlerini geliştirecek steroid içerikli bir ilacın enjeksiyonu ile solunum sıkıntısının ve bununla ilişkili olarak tüm organlarının olgunlaşma sürecinin hızlandırılmasının hedeflendiğini aktardı.
Kovid-19 bulaşan bazı yenidoğanlarda ciddi oksijen ihtiyacı olduğu görüldüDoç. Dr. İlke Mungan Akın, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinin preterm doğum yapan anneler ve prematüre bebekleri üzerindeki etkilerine ilişkin şunları kaydetti:
"Ülkemizde Kovid-19 enfeksiyonunun başladığı 2020'nin ilk yarısında hastalığı geçiren 125 gebe ve bebekleriyle ilgili ağustosta European Journal of Pediatrics'te Türk Neonatoloji Derneği önderliğinde yayınladığımız çok merkezli çalışmamızda da belirttiğimiz gibi hastalığı geçiren bu gebelerde prematüre doğum yapma ihtimalinin belirgin şekilde arttığı gözlemlendi."
Anne adaylarını, pandemi döneminde kendilerini ve bebeklerini koruyabilmeleri için maske takmaları, sosyal mesafe kurallarına uymaları ve el temizliğine özen göstermeleri, mümkün olduğunca kendilerini yakın çevrelerinden dahi izole etmeleri konusunda uyaran Akın, aynı önlemlerin doğum sonrasında da sürdürülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Türk kültüründe yenidoğan bebeği kutlamak için evlere ziyarete gidildiğini hatırlatan Akın, salgın sürecinde bu ziyaretlerin hem bebek hem anne için sorun teşkil edeceğini vurguladı.
Türkiye'de doğum sonrası toplum kaynaklı Kovid-19 enfeksiyonu bulaşan 37 yenidoğan bebekle ilgili verileri de ekimde Pediatric Infectious Disease dergisinde yayınladıklarına işaret eden Akın, "Bu bebeklerin ciddi oksijen ihtiyacı olduğunu ortaya koyduk ki bu tüm dünya verileri içinde sayısal olarak oldukça dikkat çekiciydi." dedi.
Doç. Dr. Akın, bir prematürenin sağlıkla yaşayabilmesinin sevgi, sabır, bilgi, teknoloji ve hepsinden önemlisi bir ekip işi olduğunun bilinmesi gerektiğini sözlerine ekledi.