İSTANBUL (AA) - Uzmanlar, ABD başkanlığına seçilen Joe Biden'ın döneminde Çin ile rekabetin devam edeceğini ancak siyasi açıdan makul bir üslup kullanılacağını belirterek bu rekabette müttefik blokların daha fazla rol oynayacağını söyledi.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı ve Boğaziçi Asya Araştırmaları Merkezi Direktörü Muhammet Mustafa Aydoğan, dünyanın en büyük iki ekonomisi ABD ile Çin arasında devam eden ve giderek daha yıkıcı bir hal alan ticaret savaşlarının Biden dönemindeki olası rotasını ve dünyaya yansımalarını AA muhabirine değerlendirdi.
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Joe Biden'ın Çin politikasının Donald Trump'ın politikalarının devamı olacağını belirterek ancak Biden'ın söylem bazında sert bir üslup kullanmayacağını kaydetti.
ABD'nin, gelecek 10 ila 20 yılda dünyanın bir numaralı ekonomisi haline gelmesi hesaplanan Çin'i engellemeye çalışacağını vurgulayan Prof. Dr. Bağcı, "ABD'nin Çin'e yönelik sert bir politika izlemesi sonuç getirmez. Trump daha önce verdiği ambargo kararlarını Çin'in misilleme yapmasıyla geri almıştı. Çünkü ambargo kararı ile ABD'deki tarım mahsulleri ambarlarda kaldı ve büyük zarar ettiler. ABD, Çin'i engellemek için Transatlantik yani Avrupa ile ilişkilerini kullanacak. Şu anda Almanya ile çok yakın temas halinde. Çünkü Almanya Çin'de en çok yatırım yapan ülkelerden birisi. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkması Biden'ın politikaları açısından bir engel. İngiltere, Çin ile çok özel anlaşmalar imzaladı. 200 milyar pound yatırım yaptı. Bu nedenle İngiltere'den Çin'i dengelemesi bekleniyor."
Bağcı, ABD-Çin ilişkilerinde her iki tarafın da birbirine ihtiyacı olduğunu fakat ABD'nin Çin'e daha fazla muhtaç olduğunu dile getirdi.
Ekonomisi ve teknolojisi hızla gelişen Çin'in şu aşamada ABD ile rekabet edemeyeceğini savunan Bağcı şöyle devam etti:
"Çin askeri anlamda çok hızlı gelişti. Her iki yılda bir uçak gemisi yapmaya başladılar. Dünyada bu hızla gemi inşa eden başka ülke yok. Şu anda iki tane var. Seneye dört olacak. Önümüzdeki 10 yıl içinde 5 gemi daha gelecektir. Bu da 2030'larda Çin'in deniz gücünün çok güçleneceği anlamına geliyor. Son imzalanan Asya Ticaret Anlaşması'nda Rusya, Çin ve bütün ülkeler olmasına rağmen ABD ve Avrupa yok. Çin burada ekonomik olarak çok büyük etki sağladı. Bence Biden'ın Çin'i durdurmaya ömrü yetmez. ABD'nin Çin'i engellemesi için bir savaş çıkarması lazım. Çünkü ekonomik olarak engellemeleri mümkün değil."
Bağcı, gelecek G7 Zirvesi'nde Çin'i dengelemeye ve engellemeye yönelik kararlar alınacağını ama ABD'nin Çin'i engellemeyi başaramayacağını ifade etti.
"Daha makul bir üslup kullanılacak"Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Atlı Global Kurucu Direktörü Dr. Altay Atlı da yeni ABD başkanı döneminde Çin politikasının çok ciddi bir değişime uğramayacağını çünkü ABD'de Çin karşıtlığında herkesin hemfikir olduğunu söyledi.
Biden'ın seçim kampanyaları sırasında Çin'e karşı sert bir tutum izleyeceğine yönelik sözlerini hatırlatan Atlı, "Çünkü Çin meselesi Trump ile başlayan bir konu değil. ABD'deki Çin tehdidi algısı her zaman var olan bir şey. Biden döneminde Çin ile ilgili ticaret dengesizliği, teknoloji ve pazar erişimi konuları yeniden masada olacaktır. Biden yönetimi de Çin'e karşı yine talepkar olacaktır. Ancak Trump döneminden farklı olarak siyasi açıdan daha makul bir üslup kullanılacaktır." diye konuştu.
ABD ve Çin geriliminde iki ülkenin de geri adım atma konusunda direneceğini vurgulayan Atlı, bunun yanında ortak paydalarda uzlaşma için diyaloğu sürdüreceklerini savundu.
Atlı, sözlerine şöyle devam etti:
"Trump döneminde iki ülke arasında diyalog kanalı tamamen kapanmış, güven duygusu sıfıra inmişti. Bu durum ABD ve Çin'e ciddi bir zarar veriyordu. Bu güven duygusunun diyalogla yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Ama bu, ABD'nin geri adım atacağı anlamına gelmiyor. Çin de geri adım atmayacaktır ama ortak alan üzerinden bir diyalog geliştirilirse bu, ilişkilerin tamamına fayda sağlayabilir."
Dünyanın, hegemon güç ABD ile yükselen güç Çin arasında geçecek büyük rekabete sahne olacağı değerlendirmesinde bulunan Atlı, iki ülke ilişkilerinin yeni ABD başkanı ile değişebilecek bir denge olmadığını dile getirdi.
"Kapsamlı sürtüşmeler yaşanabilir"Boğaziçi Asya Araştırmaları Merkezi Direktörü Muhammet Mustafa Aydoğan, ABD’nin Çin politikasındaki sert tutumunun Trump yönetimine münhasır bir durum olarak değil, uzun seneler geçerliliğini koruyacak stratejik bir devlet politikası olarak algılanması gerektiğini kaydetti.
Biden döneminde ABD-Çin ilişkilerinin "Büyük Güç Rekabeti" şemsiyesi altında devam edeceğini öngördüğünü ifade eden Aydoğan, "Her ne kadar söylem bazında Trump dönemine nazaran ABD-Çin ilişkilerinde kısmi bir yumuşamanın görülmesi muhtemel olsa da eylem düzeyinde kapsamlı sürtüşmelerin yaşanmasını güçlü bir ihtimal olarak görüyorum." dedi.
Aydoğan, Çin’in küresel rekabette hemen hemen her alanda artış gösteren ağırlığının, Biden yönetiminin Çin’e karşı tutum almasını zorunlu kıldığını savundu.
Trump dönemindeki ABD-Çin rekabetinin daha çok ikili ilişkiler ekseninde geliştiğini vurgulayan Aydoğan, şöyle devam etti:
"Fakat Biden yönetiminin Çin’e karşı tutumunda yalnızca ikili ilişkileri temel almaktan ziyade diğer aktörleri de aktif olarak Çin’e karşı harekete geçmeye teşvik edeceğini düşünüyorum. Bu sebeple yeni dönemde ABD-Çin rekabetinin daha kapsamlı düzlemde gelişeceğini ve bu rekabette müttefik blokların daha fazla rol oynayacağını göreceğiz. Buna istinaden her ne kadar Trump döneminde somut bir adım atılmamış olsa da 2016 yılında kurulan Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) Biden döneminde Çin’e karşı çevreleme politikasında önemli bir enstrüman olarak önümüze çıkacaktır."
Aydoğan, Çin dış politikasının gövdesini oluşturan "barışçıl yükseliş" söyleminin bu dönemde de Çin dış politikasında önemli bir enstrüman olacağını vurgulayarak Çin yönetiminin rekabetten ziyade "iş birlikçi" tutum sergilemesinin geçerliliğini koruyacağını söyledi.
Aydoğan, Çin’in özellikle "Kuşak Yol İnisiyatifi" ile diğer aktörlere küresel düzeyde katılımcı bir refah düzeni vadetmesinin Biden döneminde de ABD yönetiminin üzerinde duracağı bir faktör olacağını ifade etti.